Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen "Hak İşçi Sendikalar Konfederasyonu (Hak-İş) 7. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması"nda konuştu.
Erdoğan, "Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin, gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz? Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen. Asla kadın hakları savunucu değil” dedi.
“Kadınlara yönelik adaletsizliklere şahit oluyoruz”
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Unutulmamalıdır ki erkek Hazreti Adem ise kadın da Hazreti Havva'dır. Erkeğin sıfatı her ne olursa olsun yanı başında kadını vardır. Kadının sıfatı ne olursa olsun yanı başında erkeği vardır.
"Kadınlara yönelik ayrımcı davranışlar hiç eksik olmamıştır. Bırakınız geçmiş zamanları, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dahi kadınlara yönelik yüz kızartıcı adaletsizliklere şahit oluyoruz. Ülkemizde daha düne kadar toplum hayatının pek çok noktasında olduğu gibi, eğitim kurumlarından dahi zorla uzaklaştırılan kızlarımız vardır. Evlatlarının en mutlu günlerini uzaktan seyretmek zorunda bırakılan annelerin gözyaşlarını unutmadık, unutmayacağız. Çünkü onlar bizim azmimizi, kararlılığımızı artırmıştır ve artıracaktır.
“Okulunda olduğu gibi iş yerinde, hatta sokakta taciz edilen kadınlarımızın yürek acısını unutmadık. Ülkesinde, şehrinde, ailesinin dizi dibinde eğitim öğretim imkanı, çalışma imkanı bulamadığı için yurt dışına gitmek zorunda kalan kadınlarımızın hikayelerini unutmadık. Yaşanan birtakım hadiseler sebebiyle bugünlerde kadına şiddeti konuşuyoruz. Peki, okulunun kapısı önünde, sınıfında, mezuniyet töreninde, hak aramak için çıktığı yollarda, meydanlarda şiddete maruz kalan kadınları hatırlıyor muyuz? Eğer kadın meselesini tüm boyutlarıyla konuşacaksak önce samimi olmamız gerekir."
“Kadınlar arasında ayrımcılık tehlikeli”
"Kadınla erkek arasındaki ayrımcılıktan daha tehlikelisi, kadınlar arasında ayrımcılık yapmaktır. Erkeklerle birlikte kadınların bir kısmının rahatça girip okulunu okuduğu, çalıştığı, dilediği gibi hareket ettiği bir yerde, diğer bir kısım kadınları dışarıda bırakamazsınız. Bir anneyi evladının yemin törenine dahi almamaya kalkarsanız, milletin vicdanında onulmaz yaralar açarsınız. Maalesef Türkiye bu sıkıntıları yaşamıştır. Dünyanın başka yerlerinde de özellikle son yıllarda benzer sıkıntılara, benzer utanç manzaralarına rastlıyoruz.
"Milletimize o zulümleri yaşatanların hiçbirinin artık bu ülkede esamesi dahi okunmuyor ama kadınlarımız, hayatın her alanında dimdik ayaktalar. Erkek ve kadın arasındaki üstünlük tartışması beyhude bir tartışmadır. Daha da ötesi insanları bölmeye yönelik her tartışma, yeni bir zulüm kapısının aralanması anlamına gelir.
“Kadınları şeytan gören anlayışlar hüküm sürdü”
“Geriye doğru bir baktığımızda Afrikalı kardeşlerimizi yaşadıkları yerlerden kopartıp, uzak diyarlara taşıyarak kendilerine köle yapanların geride sadece zulüm bıraktığını görüyoruz. Sanayi devriminde adeta bir eşya muamelesi gören karın tokluğunun da gerisinde şartlarda çalıştırılan kadınlardan, çocuklardan artık geriye sadece acılar, utançlar kalmıştır. Şu anda dahi Asya'nın izbe köşelerinde daha çok ve daha ucuz üretim için en kötü şartlarda çalıştırılan kadınların varlığını biliyoruz.
“Kadınları tüm kötülüklerin kaynağı, şeytan, iblis olarak gören, bunun için onları çarmıha geren, işkence eden, yakan güya dini anlayışlar asırlarca bu dünyada hüküm sürmüştür. Dün çarmıha gerdikleri kadınları, bugün farklı yöntemlerle aşağılamaya, metalaştırmaya devam edenlerin cilalarını kazıdığımızda altından yine aynı zihniyet çıkıyor.
“Kadın hakları diye ortalığı inletenler”
"Dünyada kadın hakları diye ortalığı inletenlerin, siz hiç Suriye'deki, Doğu Guta'da son bir kaç ayda katledilen binlerce kadın için tek bir söz ettiğini duydunuz mu? Suriye'de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bir milyon insanın katledilmesi karşısında kıllarını kıpırdatmayanların, kadın hakları konusunda söyledikleri sözlerin ne anlamı olabilir?
"Hepsine bu soruyu soruyorum. Hadi buyurun bu konuda da konuşun. Siz, Afrin'e Türk ordusunun girmesini konuşamazsınız. Biz, Afrin'e işgal gücü olarak girmedik, Afrin'deki teröristleri temizlemek için girdik. Bizim durumumuz budur. Afrin'i o teröristlerden temizleyip ardından sahiplerine teslim etmek için biz oradayız.
"Biz, 3 buçuk milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Ey dünya, acaba ne kadar Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyorsunuz? Sizin konuşmaya hakkınız yok ama bizim konuşacağımız çok şey var.
“Bunlar sadece şovmen”
"Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin, gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz? Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen. Asla kadın hakları savunucu değil. Myanmar'da yaşadıkları yerde akıl almaz zulümlere uğrayan, canlarını kurtarmak için sığındıkları kamplarda insanlık dışı şartlarda hayatlarını sürdüren kadınlara el uzatmayanlar, nasıl kadın haklarından söz edebilir?
“Bazılarının çıkıp, tamamen dikkati çekmek, popüler olmak amacıyla kavramları eğip bükerek, özünden saptırarak, asıl mesajını gizleyerek söyledikleri sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
"Bunlar üzerinden dinimizi ve kültürümüzü karalamaya kalkanların derdi de ne kadınlar ne de çocuklardır. Onlar, üzüm yemenin değil, bağcıyı dövmenin peşindeler. Onlar milletin inancıyla ve değerleriyle hesaplaşmanın derdindedir.
“Cenneti annelerin ayakları altına seren bir inanç, kadına yönelik şiddeti veya kötü muameleyi tavsiye edebilir mi? 'Ana gibi yar olmaz' diyen bir kültürün kadını ötekileştirmesi, ikinci sınıf görmesi mümkün mü? Şems, 'Kadın bilmeyene nefs, bilene nefestir.' diyorsa böyle bir medeniyette kadının yeri tartışılamaz. Öyleyse çözmemiz gereken mesele birtakım psikopatlara, birtakım cani ruhlulara, birtakım sapıklara harekete geçme cesareti veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır. Bunu da hep birlikte yapacağız.
"Son dönemlerde karşımıza sıkça çıkan haberler, kadına yönelik şiddet ve çocukları hedef alan tacizler konusunda milletimizde ve dolayısıyla medyada oluşan hassasiyetin bir ifadesidir. Eskiden adeta yapanın yanına kar kalan şiddet ve istismar eylemleri, artık ne milletimiz ne de devletimiz tarafından görmezden geliniyor. Kız çocuklarının eğitim düzeyleri, artık erkek çocuklarla aynı seviyede, hatta daha ileri. Dolayısıyla genç kızlarımız ve kadınlarımız, bu tür durumlarda daha bilinçli, daha cesur daha dirayetli hareket edebilmektedir." (BK)
* Fotoğraf: Halil Sağırkaya / Ankara / AA