Bu durum 21. yüzyılın başında değişmiş değildir. Şimdilerde 21. yüzyılı bir "Amerikan yüzyılı" yapmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) hegemonik projesinin yolu da her zaman olduğu gibi Ortadoğu'dan geçiyor.
ABD bölgeye yerleşmek için NATO'yu devreye sokmak istiyor. NATO'nun bölgeye yerleşmesi için de "Büyük Ortadoğu Projesi" (BOP) söylemi peydahlanıyor. Aslında BOP, kendi başına bir proje değildir. NATO'nun bölgeye yerleşmesi için gerek duyulan ideolojik bir manipülasyondur. Bu da, NATO'nun yeniden yapılandırılması ve yeni işlevlerle donatılması anlamına gelecektir.
Artık NATO, Ortadoğu'yu merkez alan ve oraya yerleşmiş, emperyalizmin kolektif güvenliğini sağlayacak bir örgüte dönüştürülmek isteniyor. Bu pis misyonu kabullendirmek için de, Müslüman Ortadoğusuna "refah ve demokrasi" vadeden bir projeden söz ediliyor. Bu konuda karar çoktan verilmiş durumdadır. BOP türü ideolojik manipülasyonlar bu işin nasıl kotarılacağı ve modalitesinin ne olacağı, bölge halklarının tepkisini hafifletmek, bölgedeki otokratik-komprador rejimlerin yönetici elitlerini "ikna etmekle" ilgilidir.
BOP söyleminin arkasına gizlenerek yapılmak istenen, bölgedeki devletlerin silahlı kuvvetlerini NATO'nun emrine vermek, emperyalist çıkarlara hizmet edecek şekilde yeniden örgütlemek ve biçimlendirmektir. Bunun için de "bölge güvenliği", "terörle mücadele", bölgeye demokrasi getirme, dünya barışı, vb. gibi bir söyleme ihtiyaç duyuluyor.
Bu projenin gerçekleşmesi durumunda, ABD, Asya'daki ve başka yerlerdeki üslerini "küçük" ve sürekli olmayan üslere dönüştürmeyi amaçlıyor. Sadece "kriz anında" müdahaleye uygun yeni bir yapılanma amaçlanıyor. Yükü bölge devletlerinin silahlı güçlerine taşıtma amaçlı bir proje söz konusudur.
Aslında bu bölge halklarını "kendi kendilerinin celladı" yapmak demeye geliyor. Ve bu bir başlangıçtır. Eğer bu projenin ilk durağında "başarı" sağlanırsa, bunun diğer bölgelere doğru genişletilmesi gündeme gelecektir.
İşte İstanbul'da 28 Haziranda yapılması planlanan NATO zirvesi, söz konusu emperyalist saldırının ilk adımını oluşturuyor. Türkiye böylesi bir emperyalist saldırının ev sahipliğini yapmaya hazırlanıyor. Bu amaçla ve muhtemelen Siyonist İsrail, Mısır, Fas, Tunus ve Katar'ı da zirveye davet edecektir...
Bu emperyalist, neokolonial saldırı, bölge halkları ve tüm dünya halkları için yeni tür bir sömürgecilik statükosunun ete kemiğe büründürülmesi, hayata geçirilmesi demektir.
Bu köleleştirme saldırısı karşısında sessiz ve tepkisiz kalmak, suç ortağı olmak, aşağılanmaya daha baştan razı olmak anlamına gelecektir. Zira, orada söz konusu olan, sadece bölge halklarının kaderini değil, tüm insanlığın geleceğini angaje eden bir şeydir. Bu zirve mutlaka engellenmelidir.
Emperyalist saldırıya karşı olan, haysiyet bilincine sahip herkes, vakitlice ayağa kalkmalıdır. Bunun için de hızlı ve kapsamlı bir "ideolojik netleşme kampanyası" vakitlice örgütlenmelidir. Unutulmasın ki, asıl sömürgecilik bilincin sömürgeleşmesidir...
Bilincimizi özgürleştirmeden özgürlük mücadelesi verebilmemiz, özgürlüğümüze sahip çıkmamız, haysiyetli insanlar olarak yaşamamız mümkün değildir....
Tehlike büyük ve geliyorum diyor... Gerisi bize aittir...
* Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Başkanı
(*) Özgür Üniversite Forumu Dergisinin ekidir.