8 Mart "Dünya Kadınlar Günü"... Her şeyden önce, toplumsal tarih böyle bir güne ihtiyaç duyuyorsa ve bir "Dünya Erkekler Günü" yoksa, kim ne derse desin ortada bir sorun var demektir... Ancak, bu sorun ülkeden ülkeye, özellikle de gelişmişlik katsayısına paralel olarak önemli farklılıklar gösteriyor.
Kimi ülkelerin kadınları, birlikte toplumu oluşturdukları erkeklerle hemen hemen aynı haklara (kâğıt üstünde kalmamış) sahip durumda... Ama bu kazanımlar, kesinlikle erkeklerin onlara bir "lütfu" değil, o toplum kadınlarının yıllara yayılan örgütlü ve çoğu zaman acılarla dolu mücadelelerinin tarihsel bir ürünü...
Rusya
Adı, Zanna Kapralova... Moskova'nın 120 kilometre güneyindeki küçük Suzdal kentindeki bir ilkokulda müzik öğretmenliği yapıyor. Aylık kazancı 100 dolar... Eşini 5 yıl önce kaybetmiş ve bir daha da evlenmemiş. Biri 16, diğeri 8 yaşında iki kızı var. Tam dört kez kürtaj yaptırmış. Bunu şöyle açıklıyor: "Rus erkekleri bu konuda kadınlara hiç yardımcı olmuyorlar. Sovyet rejimi döneminde bedava dağıtılmasına karşın, hiçbiri prezervatif kullanmaya yanaşmıyordu." Zanna Kapralova'nın birçok Rus kadını gibi hayatı işle ev arasında geçiyor. Tek eğlencesi, komşularıyla zaman zaman toplanıp çay içmek ve geçmiş günlerden söz etmek... Zhanna, "kadının kurtuluşu mitinin, komünizm miti gibi, duvarla birlikte yıkıldığını" söylüyor. Oysa bu ülkede, bir zamanlar kadınlar erkeklerle eşit haklara sahipti. Sovyet kadını örnek olarak gösteriliyordu. Nitekim, 1963 yılında uzaya, yanında erkek meslektaşları olmadan giden ilk kadın astronot, Valentina Tereşkova adlı bir Rus kadınıydı.
Meksika
Carmen Balderas de Castillo 27 yaşında... Eşi ve 4 çocuğuyla birlikte, Orta Meksika'daki Guadalajara kentinde yaşıyor. 15 yaşında evlendirilmiş ve 9 ay sonra ilk çocuğunu dünyaya getirmiş. Hayatta iki amacı var: çalışmak ve bir ortaokul diploması almak. Ancak kocası izin vermiyor. Bütün gün evde oturan Carmen, sonunda kendisini İncil okumaya vermiş. Şimdi "Yahuda Çocukları" örgütü üyesi... Carmen, Meksika kadınları içinde bir istisna değil... Bu ülkede ilk ve orta eğitimin parasız ve zorunlu olmasına rağmen, kadınların yüzde 80'i ilkokuldan sonra eğitimini yarıda bırakıyor. Kadınlar arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 13... Erkeklerde ise, bu rakam yüzde 8'e düşüyor. Kadınlar aynı işte erkeklerden yüzde 80-55 oranında daha düşük bir ücret alıyorlar. Birleşmiş Milletler Örgütü'nün 1997 raporuna göre, Meksika'da her yüz kadından sadece 45 tanesi doğum kontrol hapını ve diğer korunma yöntemlerini biliyor. Her 100.000 doğumdan 112'sinde anne hayatını yitiriyor. Oysa bu rakam Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde 10'u geçmiyor.
ABD
Saat 08:00, çocukları okula bırakma... 11:00, dişçiyle randevu... 13:00, Julie ile lokantada buluşma... 16:00, süpermarkette alışveriş... 18:00, izci eğitimi... Texas-Houstonlu 36 yaşındaki Patty Skeens'in hayatından bir gün... Baptist Kilisesi'nin sıkı savunucularından olan Bayan Patty, 90'lı yılların tipik bir "orta sınıf" Amerikalı kadını... Değer hiyerarşisinin en tepesinde aile yer alıyor. Onun için eğlence, ailesiyle kamp yapmak, ailece televizyonda film seyretmek ve zaman zaman alışveriş yapmak. İdeal kadın örneği ise Barbara Bush... Onun hem iyi bir anne hem de iyi bir anneanne olduğunu düşünüyor. 1920'lerde oy hakkı için sokaklara dökülen, 60'larda cinsel özgürlük sloganları atan ve daha sonra da kürtaj hakkını elde eden hemcinsleri feminist Amerikan kadınları için ise tek bir şey söylüyor: "Onlar mı, hayatın içinde de-ğil, internet sitelerindeler"... Ama biz yine de onların internet sitelerini verelim.
Çalışan anneler için www.women.com/work/best
Kariyer sahibi kadınlar için www.tpag.com/BWN/Products/Directory.html
Çevreci kadınlar için www.wedo.org
Mayın karşıtı eylemleri nedeniyle 1997 Nobel Barış Ödülü sahibi Jody Williams için www.nobel.se/announcement-97/peace97.html
Brezilya
30 yaşındaki Maria dos Anjos Ferreira'nın öyküsü, ne adındaki gibi melekleri (Anjos) ne de Brezilya dizilerinin kahramanlarını anlatıyor. Onun öyküsü yoksulluk, dayak, acı ve şiddet dolu... 7 yaşındayken annesi ve babası tarafından sokağa terk ediliyor. Diğer 6 kardeşiyle birlikte... 15 yaşında evleniyor, ama bir süre sonra kendisini her gün döven kocası aşırı dozda uyuşturucudan ölüyor. Onun yaşadıkları her 100 Brezilyalı kadının 65'inden farklı değil. Bugün Brezilya halkının yüzde 40'ının sığındığı "favela" adı verilen gecekondu mahallelerinden birinde 4 çocuğuyla birlikte oturuyor. Favelalar tam bir sefalet ortamı. Okuma yazma bilmeyen kadınların ülke ortalaması yüzde 16,7 iken, favelalarda bu rakam yüzde 45'lere çıkıyor. Bu gecekondu bölgelerinin bazılarına polis bile girmiyor. Tam anlamıyla bir şiddet, uyuşturucu ve fuhuş yuvası... Tam 125 Brezilya kenti favelalardaki olaylara müdahale etmek için özel polis birlikleri oluşturmuş durumda. Ekmek parasını otobüs bileti satarak kazanan Maria'nın tek isteği, kızının üniversitede okuması ve doğum kontrol hapı kullanması. "Ne yazık ki ben hiç kullanmadım" diyor.
Guatemala
Güneş, Toliman Yanardağı'nın arkasından sabahın beşinde yükselirken, San Antonio de Palopo kentinde yaşayan, eski Mayalar'ın torunları kadınlar, rengârenk giysileriyle balık pazarına ve tarlalara yöneliyorlar. 28 yaşındaki Lucia, içinde yaşadığı topluma isyan ediyor. "Bir Maya kadınının onlarca işi var. Ve bunlar için ona tek kuruş öden-miyor. Erkekler ise bir işte çalışıyorlar ve karşılığını alıyorlar" diyor. Ev işleri, mutfak ve 4 çocuğun yetiştirilmesinin dışında Lucia, Maya kültürünü yansıtan hediyelik eş-yalar yapıyor. Bir düzine Maya bebeğinin karşılığında bir dolar kazanıyor. Uzun yıllar süren iç savaş, Maya kadınları için tam bir felaket olmuş. Tam 36.000 kadın dul, 125.000 çocuk babasız kalmış. Bu kadınlar, ortalama ulusal gelirin 500 doların altın-da olduğu, her 2.500 kişiye bir doktorun düştüğü Guatemala'da, tam anlamıyla bir ölüm kalım mücadelesi veriyorlar.
Çin
58 yaşındaki Gcu Yuxian, annesinden daha şanslı olduğunu düşünüyor. Yunnan'daki küçük evinde üç çocuğuyla birlikte yaşıyor. 1960 yılından önce, bu ülkede yaşayan her kadına 5 çocuk düşerken, bugün 2 çocuğun düşmesini olumlu karşılıyor. Kadınlar için bazı sınırların kalktığına, eşit haklar elde etmeye başladıklarına ve asıl önemlisi "eşit işe eşit ücret" sloganının hayata geçirildiğine inanıyor. Rakamlar da kendisini destekliyor. 1992 yılına ait bir istatistiğe göre, Çin'de okuma yazma bilen kadınların oranı yüzde 70'i geçmiş. 1970 yılında ortalama kadın ömrü 63 yaş sınırında iken, bugün 70'e çıkmış. Ülkedeki evli çiftlerin yüzde 83'ü doğum kontrol yöntemlerini kullanıyor. Bu bağlamda Çin, yeryüzündeki en büyük ortalamaya sahip. Kuşkusuz, kimileri bir devlet politikası haline getirilen doğumları sınırlama operasyonunu, özel hayata müdahale olarak görüyor. Ama Yuxian, Mao'lu günlerin Konfüçyüs'lü günlerden daha iyi olduğunu düşünen bir Çin köylü kadını..
Güney Afrika
Poppy, 37 yaşında, zenci, evli ve 3 çocuk annesi... Irk ayrımı sisteminin çöküşünden bu yana, Johannesburg'daki bir büroda hademe olarak çalışıyor. Eşi, birkaç ay öncesine kadar bir süpermarkette kasiyer olarak çalışıyormuş; ancak, beyaz patronu tarafından işten atılmış. "Siyah-beyaz sorunu tam olarak çözümlenmedi, ama, şimdi daha ivedi sorunlarımız var" diyor. Örneğin, kadın-erkek eşitsizliği belki yasalarda değil, ama, günlük yaşamdaki varlığını tüm hızıyla sürdürüyor. Bugün Güney Afrika Parlamentosu'nun dörtte birini kadınlar oluşturuyor. Sendikalarda ve kitle örgütlerinde kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Yeni rejim, "eşit işe eşit ücret" ilkesini benimsemiş durumda. Ama Zulu ailelerinde erkeğin egemenliği var gücüyle devam ediyor. Kadın, her zaman için ikinci sınıf aile üyesi... Tabii bir de, bu ülkede kadınların içinde bulundukları ağır ekonomik koşullar söz konusu. Kadınların üçte biri, ayda 150 dolardan az kazanan bir ailede yaşıyor. Ülkedeki her 4 evden birinde içme suyu yok. Her 10 kadından sadece bir tanesi ortaokul mezunu... Ama umutları ve kendilerine örnek aldıkları bir isim var: "Winnie Mandela..."
Hindistan
Mışrı Yadav ne kendisinin ne de 5 çocuğunun yaşını biliyor. Okuma yazması yok. Ülkenin Uttar Pradeş eyaletindeki Ahraura kentinde yaşayan Yadav'ı, ailesi 10 yaşındayken, 20 dolar ve bir bisikletten oluşan "drahoma" karşılığı evlendirmiş. Hindistan'da aileler, kızlarını evlendirmek için erkek tarafına "drahoma" vermek zorunda. Amaç, kuşkusuz küçük bir kız çocuğunu vererek, drahomanın hacmini küçük tutmak. Bu uygulama aslında yasadışı... Ancak, ülkenin kırsal kesimlerinde hâlâ etkili. UNICEF'in bir açıklamasına göre, 1996 yılında 5.000 kız çocuğu drahoma vermemek için kendi aile bireyleri tarafından öldürülmüş.
Hindistan tam anlamıyla erkek egemen bir toplum. Kız çocuklara oranla daha fazla süt ve yiyecek hakkına sahipler. Doktor konusunda öncelik kesinlikle erkek çocuklarda... Ülkedeki kadınların büyük bir çoğunluğu 18 yaşına gelmeden evlendiriliyor. Erkeklerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 38 iken, kadınlarda bu rakam yüzde 66'ya çıkıyor. Kadınlarda ortalama yaşam süresi sadece 58 yıl. Hindistan, doğum sırasında ölen kadınlar konusunda dünya birinciliğini elinde tutuyor. Her 100.000 ka-dından 570'i doğum anında hayatını kaybediyor.
Tayland
"Daha fazla para, daha büyük bir ev, yeni mobilyalar ve altın bir alyans"...Çiang Mai kentindeki bir inşaat şantiyesinde denetimci olarak çalışan Buaphet Kwenkaew'in hayat felsefesi işte bu. Ayda 80 dolar kazanıyor. Tatil günlerinde pirinç tarlasında çalışan kocasına yardım ediyor ve zaman zaman başka tarlalarda gündelikçi olarak çalışıyor.
Tayland bir kadınlar ülkesi... 62 milyonluk nüfusun 40 milyonunu kadınlar oluşturuyor. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, kırsal kesimden kentlere çok hızlı bir kadın göçü yaşanmış. Bu kadınların büyük çoğunluğu, sanayide düşük ücretli işçi ya da kamu dairelerinde hizmetli olarak istihdam ediliyor. Son bir nokta... Tayland, 500.000 fahişeyle bir rekora imza atmış durumda. Üstelik, yaklaşık 300.000'i başkent Bangkok'da yaşayan bu fahişelerin yüzde 50'si çocuk denecek yaşta...
İtalya
Siena'lı Daniela Pellegrini 44 yaşında ve 4 yıldır işsiz. Çalıştığı öncü tiyatro grubu kapandığından bu yana iş bulamamış ve günlerini 6 yaşındaki kızının bakımıyla geçiriyor. Tüm gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, İtalya'da da kadınların birinci sorunu işsizlik. İtalya'daki işsizlerin yüzde 58'ini kadınlar oluşturuyor. Buna, sayıları 4 milyonu bulan ev kadınları dahil değil. Gençler arasında iş arayanların içinde kadınların oranı yüzde 62 civarında. Ama asıl sorun iş bulduktan sonra... Birçok İtalyan kadını, erkeklerde aynı işi yapmalarına karşın, yüzde 20 oranında daha az ücret aldığını söylüyor.
Cinsel konulara gelince... İtalyan kadınları bu konuda büyük kazanımlar elde etmişler. Bütün hamile kadınların bakımını devlet karşılıyor ve her kadın hastanelerde doğum yapma hakkına sahip. İtalyan çiftlerin yüzde 32'si doğum kontrol yöntemlerini, yüzde 46'sı ise doğal korunma yöntemlerini kullanıyor. Kadınlarda ortalama yaşam süresi 81 yaşına kadar çıkmış. Erkeklerde ise bu rakam 75,1. İtalya'da okuma yazma bilmeyen kadın yok ve yüksekokul mezunlarının yüzde 62'si kadın. Ancak İtalyan kadınları doğum yapmıyorlar. Ülkenin bugün 57,2 milyon olan nüfusunun, 2025 yılında 51,7'e düşeceği tahmin ediliyor. Oysa çocuk bakımı konusunda İtalya çok ileri bir ülke. Birçok gelişmiş toplumda kadınlara tanınan doğum öncesi izinden, İtalya'da erkeklerde yararlanabiliyor. Ama, şimdiye kadar evli erkeklerin sadece yüzde 2,8'i bu haktan yararlanmak için başvurmuş.
Japonya
Bahçe içinde bir villa... İki parlak çocuk... Eve ayda 3.000 dolara yakın para getiren, sadık bir koca... Ama, 46 yaşındaki Tokyolu Sayo Ukita, bütün bunlara rağmen mutlu değil... Evlenmek üzere işinden ayrılmak zorunda kalmış ve bu yüzden çok pişman... Yalnızlıktan müthiş sıkılıyor; kocasının izni olmadan anne ve babasını bile ziyarete gidemiyor. Kişi başına yüksek bir ulusal gelire sahip, bu, yeryüzünün teknoloji cenneti toplumunda ne yazık ki kadınların söz hakkı hâlâ yok... Ülkede doğum kontrol hapı kullanmak yasak olduğu için hamileliklerin yüzde 27'si kürtajla sonuçlanıyor. Üniversitede okuyan kadın sayısı erkeklerin tam yarısına eşit... Ülkedeki üst düzey yöneticilerin sadece yüzde 18'i kadın. Parlamentodaki kadınların yüzdesi ise 15'i bile bulmuyor. Kısacası, Japonya zengin, huzurlu, ama mutsuz kadınlar ülkesi...
Haiti
Ona, başkent Port de Prince'in birkaç kilometre güneyindeki küçük köyde, 41 yaşında olmasına karşın "Dentes Ana" diyorlar. Kocası ve dört çocuğunun nafakasını o çıkarıyor. Her gün üç uzun yolculuk yapıyor. Birincisi eve içilebilir su taşıdığı çeşmeye, ikincisi tarlalara, üçüncüsü ise soğan satmak için Hinche kasabasındaki pazar yerine... Ayda yaklaşık 15 dolar kazanıyor. Bu para bile Haitili soyguncuların iştahını kabartmış. Köy yolunda, tam dört kez eli bıçaklı kişilerin saldırısına uğradığını söylüyor.
Dentes Ana'nın öyküsü sıradan bir Haitili kadın öyküsü... O da diğer kadınlar gibi yoksul... Bu ülkede yıllık kişi başına düşen ortalama ulusal gelir 90 dolar. Erkeklerin yüzde 47'si, kadınların yüzde 57'si okuma yazma bilmiyor. Köylerdeki tek saygın kişi, vodoo ayinleri düzenleyen yaşlı büyücü... Ülkede her 10.000 kişiye bir doktor düşü-yor. Kadınlar hiçbir doğum kontrol yöntemini kullanmıyorlar ve çoğu zaman sağlıksız koşullarda kürtaja başvuruluyor.
Ürdün
Leyla, Amman'ın kenar mahallelerindeki iki gözlü apartman dairesini 5 çocuğu, kocası ve kayınvalidesiyle paylaşıyor. Filistin'in Nablus kentinde doğmuş. Olaylar nedeniyle ailesi Ürdün'e göç etmiş. Kocası Ali, Gençlik Bakanlığı'nda şoför olarak çalışıyor ve ayda 250 dolar kazanıyor. Leyla bedevi bir aileden gelmesine karşın, kent yaşamına uyum sağlamış ve hayatını çocuklarının eğitimine adamış. "Ürdün, diğer Arap ülkelerine oranla çok daha ılımlı" diyor. Örneğin, kocası Ali örtünmesine karşı. Ona göre, insanın inancı içinde... Gerçekten de Ürdün, kadının göreceli olarak bazı haklar elde ettiği ender Arap ülkelerinden biri... Ancak, ülkede "namus" hâlâ dokunulmaz bir tabu. Ürdün Asayiş Bakanlığı'nın raporlarına göre, yılda yaklaşık 1.000 kadın zina yaptıkları ya da kocalarını aldattıkları nedeniyle öldürülüyor.
Küba
Eulina Costa Aluis, 38 yaşında, dul... İki çocuğunun tüm yükü omuzlarında. Ama, hayata sarılan ve yılmayan bir kadın. Ailesinden kalan evinde kuaförlük yapıyor. Seçimini iyi yapmış. Çünkü, kuaförlük Küba'da oldukça kazançlı bir meslek. Ülkede şampuan kullanma geleneği olmadığı, su ve elektrik sık sık kesildiği için, insanlar başlarını yıkama ihtiyacını kuaförde karşılıyor. Eulina'nın evinde bir video, bir televizyon var. Çocuklarıyla haftada iki gün et yiyebiliyor. Asıl önemlisi, boşandığı kocasının bıraktığı eski bir Amerikan otomobilini tamir ettirip çalıştırmayı başarmış.
Küba Devrimi'nin ilk yıllarında kadınların konumu oldukça iyiymiş. 1995 yılına kadar ülkedeki mühendislerin ve üniversite doçentlerinin yüzde 50'si, doktorların yüzde 60'ı kadınmış. Ancak, son yıllarda kadın nüfus içinde işsizliğin çok arttığı söyleniyor. Bunun en trajik sonucu ise, ülkede özellikle üniversite mezunu fahişe sayısının hızla artması.
Mali
Pama Kondo, 34 yaşında, 5 çocuğu var... Fatma Ture, 28 yaşında 4 çocuğu var. Bu iki Malili kadının ortak yanları ise, aynı kocayı, Süleyman'ı paylaşmaları... Bunda şa-şılacak bir şey yok. Çünkü, Mali'de kadınların yüzde 45'i, varlığını çokeşlilik koşullarında sürdürüyor. Üstelik bundan pek o kadar rahatsız değiller. İkinci bir kadının, çok sayıdaki işin bir bölümünü üstlendiğini söylüyorlar.
Mali'de kadınların durumu çok geri... Yüzde 77'si okuma yazma bilmiyor. Ülkede her 67.000 kişiye bir doktor düştüğü için, en küçük bir sağlık kontrolünden geçmiyorlar. Her 100.000 doğumda 2.000 kadın hayatını kaybediyor. Her 1.000 çocuktan 180 tanesi daha üç yaşına basmadan ölüyor. Doğan tüm çocukların üçte biri, ne yazık ki 5 yaşını göremiyor. 1997 yılındaki 7 milyon dolarlık uluslararası yardım sayesinde, bugün halkın sadece yüzde 47'si içme suyuna kavuşmuş. Hükümetin, 1992 yılında kadınları hor gören bazı yasaları iptal etmesine karşın, cinsel ayrım tüm gücüyle varlığını koruyor. Üstelik tüm yasaklara karşın, kadınların sünnet ettirilmesi, özellikle kır-sal kesimde her dört kız çocuğundan üçünde görülüyor.
Etiyopya
Zenebu, 18 yaşındayken yabancı bir erkek tarafından dağa kaçırılıp tecavüze uğramış. Önce kendisini öldürmeye denemiş, ama sonra korkmuş. Ailesi lanetli olduğu için kendisini eve almamış, bahçede kalmasını istemiş. Bir süre sonra, evlerine Getu adında bir kişi gelmiş. Zenebu'yu kaçıranın kendisi olduğunu söyledikten sonra, yaptığını telafi etmek için evlenmek istediğini söylemiş. Zenebu'nun ailesi iki keçi karşılığında kızı adama vermişler. Zenebu ve Getu bugün evli... 29 yaşındaki Zenebu'nun tam 5 çocuğu var...
Etiyopya'daki evliliklerin yüzde 50'si böyle kaçırma olaylarıyla başlıyor. Hükümet, kadının durumunu iyileştirmek için zaman zaman kırsal kesimde "bilgilendirme"; kampanyaları düzenliyor. 7 yıl önce kadınlara doğum kontrol hapı dağıtılmış, ama yerel halkın tepkisi nedeniyle bu uygulamaya son verilmiş. Etiyopya'da kadınların çok azı, iki doğum arasında âdet görme şansına sahip... Çünkü, sürekli doğum yapıyorlar. Hükümet, bir süre önce çıkardığı yasa ile kadınların sünnet ettirilmesini yasaklamış. Ancak, uygulama bütün şiddeti ve vahşetiyle sürüyor. Bu işlem, köylerde, sağlıksız koşullarda yarım dolar karşılığında yapılıyor. Etiyopya'da sadece erkekler hasta olduklarında kliniklere gidiyorlar. Kadınlar için hastaneye gitmek ve bir doktor önünde soyunmak günah kabul ediliyor.
Türkiye
Ödemiş, Elmabağı köyünde yaşayan Fadime Nine, zamanının büyük bir kısmını elma, ceviz ve kestane toplayarak, sonra da bunların pazarda satılması için hazırlık yaparak geçiriyor. Ama o, yaşadığı köyde bir devrim yaratmış. Görücü usulüyle evlenme oranının yüzde 62 olduğu bir ülkede, yine kestane toplarken gördüğü Osman Amca'yla evlenmek için büyük mücadeleler vermiş. Sonunda isteğini babasına kabul ettirmiş, hem de 17 yaşındayken... Bugün Türkiye'de kadınların yüzde 77,9'u, 15-21 yaş arası evleniyor.
Hane Halkı İşgücü Anketi'ne (1999) göre iktisadi açıdan faal olabilecek kadınların yüzde 29,7'si işgücüne katılıyor. 1955'te bu oran yüzde 72'ydi; azalmanın nedeni ise, tarımın egemen olduğu bir ekonomik yapıdan, sanayinin egemen olduğu bir yapıya geçiş şeklinde açıklanıyor. Fadime Nine okula gidememiş. Ancak, 6 çocuğunun da okuması için elinden ne gelirse yaptığını söylüyor. 15 yaşından büyük her 100 kadından 23'ü, bugün okuma yazma bilmiyor. Laf arasında, "Bugünkü aklım olsaydı bu kadar çocuk doğurmazdım" diyor. Türkiye'de doğum kontrol hapı kullanan kadınların oranının sadece yüzde 7 olduğu düşünülürse, aile planlaması konusunda daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu kesin...
* Bu haberi Focus Dergisi'nden aldık.