Dr. Deliküçük bu yıl 8-14 tarihleri arasında 60.'sı kutlanacak "Verem Eğitim ve Propaganda Haftası" nedeniyle yaptığı açıklamada verem hastalığı ve hastalıkla mücadele konusunda kaygı ve önerilerini açıkladı.
Deliküçük, Türkiye'de hatta dünyada en önemli sorunun özellikle dirençli tüberküloz hastalarının artması olduğuna dikkat çekti.
"Bugün dirençli hastalar, kendi ilaçlarını hala kendileri yutmakta ya da yuttuğu sanılmaktadır. Bir ülkede 10 ilaca dirençli tüberküloz hastaları mevcutsa, bazı çok ilaca dirençli hastalar taburcu ediliyor ve ilaçları temin edilemiyorsa, duyarlılık testlerine güvenilmiyor ya da çok pahalı olduğu için özel merkezlere gönderilemiyorsa bu durumda veremle savaşta başarıdan söz edilemez."
Deliküçük, Türkiye'de veremle mücadeledeki eksiklikleri şöyle sıraladı:
* Dirençli hastalar duyarlılık testlerine göre tedavi edilmemekte böylece daha da dirençli hale gelmektedir. Nedeni ise hastaneler kendi bünyesindeki laboratuarlara güvenmemekte ya da laboratuarları yetersiz kalmakta, balgam örneklerini özel merkezlere pahalı olduğundan ya da hastane döner sermayesinden kesileceğinden dolayı göndermemektedir.
* Dirençli hastalar için hastanelerde yatak bulunmamakta hasta ancak bulabilirse torpille hastaneye yatırılmaktadır. Çünkü tüberküloz hastası para kazandırmamakta yani döner sermayeye katkısı olmamakta hatta yatağı para kazandıracak tüberküloz dışı başka bir hasta için bloke edildiğinden hastane zarar görmektedir. Heybeliada Sanatoryumu,Beykoz Saray Hastanesi kapatıldıktan sonra sıra Tekirdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne gelmiştir. Bunda en önemli etken açık ve net olarak bu hastanelerin kar sağlamamasıdır.
* Dirençli hastalar için 3. kuşak ilaçlar bulunamamakta bu nedenle hastalar taburcu edilmekte ya da hastanın mali durumu çok iyi ise kendi şartları ile ilaçları temin etmektedir. İlaçları temin edemediğinden ya da hastanelerde yatak bulunmadığından dolayı hastalar bulaştırıcı olmaya devam etmekte ve masum insanları da enfekte etmektedir.
* Dirençli hastaların tedavisinde hekimler çekimser davranmakta tedavilerini düzenlemekte tereddüt etmektedir. Bunun en büyük nedeni ise kimi hastalarda günlük maliyeti 2.5 milyarı bulan ilaçların teminindeki ve devamlılığındaki zorluklardır. Doktor hastanın tedavisi için gerekli ilaçları tedarik edemez ya da tedarik etse dahi devamlılığını sağlayamazsa en kolay yol hastanın bulaştırıcı olması da göz önüne alınarak hastaneden yani kendilerinden uzaklaştırılmasıdır.
* 10 ilaca duyarlılık testi yapabilen bir merkezde laboratuar ücreti 450 YTL olması nedeniyle, balgam örnekleri ya buraya gönderilememekte ya da hasta kendi imkanları ile bu ücreti ödeyememektedir oysa veremle savaştaki bütün işlemler ücretsizdir.
"Herkes risk altında"
Nefes alan herkesin risk altında olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu vurgulayan Deliküçük, talep ve önerileri şöyle sıraladı:
"Aktif tüberkülozlu hastaların toplum içerisinde değil hastanelerde tedavi edilmesini hatta bulaştırıcılıkları geçene kadar tek kişilik negatif basınçlı odalarda izole edilmelerini istiyoruz. Özellikle Heybeliada Sanatoryumu gibi bir hastanenin, dirençli hastaların tedavisi için mükemmel bir yer olduğunu ve bundan dolayı bir an evvel açılmasını istiyoruz. Toplum sağlığını korumak için ivedi radikal önlemler alınmasını istiyoruz.
"Yetkililer unutmamalıdır ki asıl big bang (büyük patlama) dirençli tüberkülozda olacaktır ve nefes alan herkesin risk altında olduğu bilinen bir gerçektir." (KÖ)