Dört yıl önce katledilen gazeteci Hrant Dink'in ailesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e gönderdikleri mektuplarla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kesinleşen Dink kararının icrasını talep etti.
14 Aralık 2010 tarihinde kesinleşen AİHM kararının ardından Davutoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) sözcüsü Çelik'in "kararın gereğinin yerine getirileceği" sözlerinin hatırlatıldığı mektuplarda, kararın gereğinin yerine getirilmesinin sadece tazminat ödemekle sınırlı olamayacağı ifade edildi.
AİHM'in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin dört kez ihlal edildiği sonucuna vararak Türkiye'yi oybirliğiyle mahkum ettiği hatırlatılan mektupta Türkiye'nin AİHM kararlarına uymayı taahhüt eden bir ülke olduğunun da altı çizildi.
Agos gazetesine göre mektupta, ayrıca sadece ihlalin gereğini yapmak değil, ihlalleri doğuran yapıyı ve zihniyeti değiştirerek ihlallerin tekrarını önlemek, ihlalleri tamamen ortadan kaldırmak gerektiği ifade edildi.
AİHM kararının devlet organlarına ve yargı makamlarına yüklediği görevlerin yerine getirilmesi ve tekrarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği kaydedilen mektupta, "Hrant Dink cinayeti soruşturma ve yargılamaları sonucunda devlet kurumlarının tümünü kapsayacak şekilde, yasadışı faaliyetlere karışıldığı ya da hoşgörü gösterildiği şeklinde bir görüntü oluşmuştur" denildi.
AİHM'in, Trabzon Emniyeti, Trabzon Jandarması ve İstanbul Emniyeti'nin, "ayrı ayrı ya da birbiriyle koordineli biçimde" cinayetin planlanmasından ve işleneceğinden haberdar olmalarına rağmen engellenmesi amacıyla harekete geçmediklerini tespit ettiğine dikkat çekilen mektupta hükümetten şu taleplerin yerine getirmesi istendi:
1. Kamu görevlilerinin cinayet sanıklarıyla ilişkisi araştırılsın:
Dink'in öldürüleceğini bildikleri halde önleyici, koruyucu önlemler almayan bütün sorumlular tespit edilmeli, neden hareketsiz kaldıkları, şüphelileri yakalamadıkları ortaya çıkarılmalı ve haklarında caydırıcı cezai yaptırımlar uygulanması acilen gerçekleştirilmeli.
2. Delilleri yok eden tüm sorumlular soruşturulsun:
Delilleri yok eden, gizleyen, değiştiren, katil zanlısına kahraman muamelesi yapan tüm sorumlular hakkında etkili soruşturmalar yürütülmeli. Bunların sanıklarla ilişkileri ve örgüte yardımları hususu aydınlığa kavuşturulmalı.
3. Savcılar doğrudan soruşturma açsın:
4483 sayılı Memurların ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun uyarınca ya da Trabzon Savcılığınca yürütülen ancak cezasızlıkla sonuçlanan tüm soruşturmalar yeniden açılmalı. AİHM kararı doğrultusunda bu soruşturmalar "örgüt üyeliği, örgüte yardım" suçları kapmasında idari makamlardan izin alınmasına gerek olmadan doğrudan savcılarca yürütülmeli.
4. Özel savcılar atansın:
Cinayetin ırkçı bir saikle işlenip işlenmediğini bulmak ve etnik kökene dayalı önyargıların olayda rol oynayıp oynamadığını tespit etmek için cinayeti bütünlüklü bir bakış açısıyla ele alacak savcılar görevlendirilmeli.
5. Memurların soruşturulması kanunu değişsin:
Etkili bir soruşturma yolu olmadığı A‹HM kararlarıyla saptanmış olan 4483 Sayılı Yasada değişiklik yapılarak, inceleme ve karar merciinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununun giderileceği, kararların denetiminin tam yetkili bir yargı mekanizması tarafından yürütüleceği, mağdur ya da şikayetçinin sürece dahil edileceği düzenlemeler yapılmalı.
6. İfade özgürlüğü güvence altına alınsın:
‹fade özgürlüğü ve basın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, ifade özgürlüğü, bireylerden gelecek saldırılara karşı da korunmalı, pozitif tedbirler alınmalı.
Cumhurbaşkanı'nın talimatı üzerine harekete geçen Devlet Denetleme Kurulu çalışmaya başladı
DDK Hrant Dink dosyasını açıyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Dink suikastının ayrıntılı biçimde incelenmesi için talimat verdiği Devlet Denetleme Kurulu (DDK), çalışmayı başlatmıştı. AİHM kararını da dikkate alarak harekete geçen DDK dört yıllık dosyaları açıp, binlerce evrakı inceleyecek. DDK'nın görevlerini düzenleyen kanun maddesinde yer alan "silahlı kuvvetler ile yargı organları DDK'nın görev alanı dışında tutulmuştur" hükmü gereğince DDK'nın jandarma üzerine inceleme yapamayacağı yönündeki görüşlere, Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin karşı çıkarak, bu kurumların kamusal görevlerin ifası bakımından bu kanun kapsamında olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanının devreye girmesi ve DDK'yı harekete geçirmesinin, yargılama makamlarına delil sunması ve savcılara yardımcı olması gereken kolluk güçleri ile diğer bürokratik kesimler ve kurumlar üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini söyleyen Çetin, böylelikle bugüne kadar, yargı makamlarının isteklerini yerine getirmeyen kurumların dirençlerinin kırılabileceğini, soruşturma ve yargılama mekanizması üzerinde cesaretlendirici bir etki yaratabileceğini ve yeni delillere ulaşılmasını da sağlayabileceğini belirtti.
Babahan: "Hükümet derin devletle uzlaşma çabasında"
Star gazetesi köşe yazarlarından Ergun Babahan, Cumhurbaşkanı Gül'ün DDK'yı harekete geçirmesinin Türkiye'nin yakın tarihiyle yüzleşmek ve cinayetin aydınlatılabilmesi için önemli bir adım olduğunu kaydetti.
Kürkçü: "İktidar mücadelesinin başlangıç hamlesi"
Gül'ün DDK'yı harekete geçirmesini, önümüzdeki süreçte Gül ile Erdoğan arasında giderek kızışacağı anlaşılan bir iktidar mücadelesinin başlangıç hamlelerinden biri olarak yorumlayan Ertuğrul Kürkçü ise, DDK adımının sonuç vereceği konusunda karamsar: "Ne yazık ki, DDK'nın harekete geçirilmesinin Hrant Dink'in katledilmesinin arkasındaki şebekeyi ortaya çıkartacağına dair herhangi bir inancım yok ve Gül'ün hamlesinin doğrudan doğruya cinayeti aydınlatmaya yönelik bir kaygı içerdiğini de düşünemiyorum. Bu girişim daha çok Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında giderek kızışacağı anlaşılan bir iktidar mücadelesinin başlangıç hamlelerinden biri olarak okunabilir" diyor. (EÖ)