Başbakan Ahmet Davutoğlu, son bir haftadır PKK, DHKP-C ve IŞİD’e yönelik operasyonlarla ilgili açıklamasında “Ben buna Huzur ve Demokrasi Operasyonu diyorum” dedi.
Ülkenin huzurunun bozulmaya çalışıldığını, hükümetin ise huzuru ikame etmek için çalıştığını ifade eden Davutoğlu, “Tolerans ve müsamaha yok” diye konuştu.
Başbakanlığın açıklamasına göre operasyonlar kapsamında 1050 kişi gözaltına alındı; sadece bugün 27 kişi tutuklandı.
“Yine özgürlükler olsun ama”
Ülkelerin atılım sağlaması için demokrasi ve özgürlük, güvenlik ve kamu düzeni, ekonomik kalkınma alanlarında toplumsal irade sağladığını söyleyen Davutoğlu, TOBB Genel Merkezinde "Teröre Karşı Sivil İnisiyatif" programında şöyle konuştu:
“Yine özgürlükler olsun ama kamu düzeninden, güvenlikten feragat edelim dediğinizde bir müddet sonra özgürlükleri de yaşayamaz hale gelirsiniz. Çünkü en temel özgürlük yaşama özgürlüğüdür ve kamu düzeninin olmadığı yerde yaşama özgürlüğünü gerçekleştirmek mümkün değildir. Güvenlik ve özgürlük bir arada demokrasi ve kamu düzeni bir arada olacak ki onlar üzerinde ekonomik kalkınma gerçekleşsin.”
“Tereddüt etseydik, toplumu provoke edeceklerdi”
“Hükümeti suçlayanlara sesleniyorum. Operasyonları siyasi bir unsurun parçası gibi gösterenlere sesleniyorum. HDP eş başkanlarına sesleniyorum. Operasyonlar 22 Temmuz’u 23 Temmuz’a bağlayan gece başladı. Polislerimiz 22 Temmuz'da şehit edildi. Askerimiz 21 Temmuz'da şehit edildi. KCK, 11 Temmuz’da hükümet kurma görevini yeni aldığımızda çatışmasızlığı bitirdiğini ilan etti. 13 Temmuz'da savaşı ilan ettiler. 19 Temmuz'da HDP PKK’ya sırtını dayadığını ilan etti. Şimdi barış güvercinliğine soyunanlar bunları görmek zorundadır.
“Böyle bir saldırı karşısında tereddüt etseydik, söyle bir saldırı karşısında bekle gör diyerek zamana oynasaydık, böyle bir saldırı karşısında 'geçici hükümetiz' deyip konuyu erteleseydik bugünlerde Türkiye tam bir kaosa sürüklenmiş, bizlerin helal rızık için yürüttüğünüz ekonomik faaliyetlerin tümü tam olarak karamsarlık ve ümitsizlik hali doğmuştu. Hesap açıktı; PKK, DEAŞ saldırılarını bahane ederek Türkiye’de aynen Kobani gibi bir başkaldırmaya yönelecekti, DEAŞ bu saldırıları bahane ederek canlı bombalarla kana bulamaya çalışacaktı. DHKP-C bu sefer yeni bir toplum kesimleri provoke edecekti. DEAŞ yüce dinimizi istismar ederek o konulardaki hassasiyetleri kaşımaşa yönelecekti. PKK Kürt vatandaşlarımızı, DHKP-C alevi vatandaşları tahrik etmek suretiyle sosyo kültürel fay kırılmalarına yol açacak şekilde faaliyetlere yoğunlaşacaktı. Bunu görünce 23 Temmuz'da güvenlik zirvesinde bazı kararlar aldık.” (ÇT)