Çubukçuyu Yanlış Anlamış Olmak İstiyoruz!
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni (ÇHS) onaylayan bir ülkenin, sözleşmenin uygulanmasından sorumlu koordinasyon kuruluşunun (SHÇEK) bağlı olduğu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun Hürriyet Gazetesi'ne söylediklerini biz yanlış anlamış olmalıyız...
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaki (SHÇEK) koruma altındaki çocukların değil, mahkemelerin rehabilitasyon için gönderdiği suçlu çocukların kaçtığını belirterek, "Lütfen ikisini birbirine karıştırmayın. En çok da fuhuş yapan kızlarda bu sorun yaşanıyor" diyor Sayın Bakan.
Burada Sayın Nimet Çubukçu aslında, "fuhuşa itilen" çocuklara "fuhuş yapan çocuklar" diyerek çocukların "yapan" değil bu suça "itilen" mağdurlar olduğunu gözden kaçırıyor olamaz. Dahası böyle diyerek çocukları "etiketliyor" ve diğer çocuklarla bu çocuklar arasında "ayrımcılık" yapıyor da olamaz... Kesin biz yanlış anladık, değil mi?
Yani, bazı çocuklar için "bizim" bazı çocuklar için ise "bizim değil" demiyor.
Sorumlu bir Bakanın böyle demiş olması mümkün değil; biz yanlış anladık...
Değil mi?
"Çubukçu, son dönemde kamuoyuna yansıyan yurtlardan kaçan çocuklarla ilgili olarak sorularımızı yanıtladı. Suçlu çocukların kuruma gönderilmesinin Ocak 2005'de kabul edilen yasa gereği yeni bir görev olduğunu anımsatan Çubukçu, şunları söyledi:"
Nimet Hanım da, söyleşiyi yapan gazeteci de "suçlu çocuk yoktur suça itilen çocuk vardır" yaklaşımını bilmiyor ve bu bilgisizlikle sözünü ettikleri çocuk grubunu da "suçlu çocuk" olarak tanımlıyor olamazlar, değil mi?
Acaba biz mi yanlış anladık?
"Çocuk Hakları Kanunu gereği mahkemeler, suçlu çocukları, rehabilitasyon için tedbirli olarak bizim kurumlarımıza gönderebiliyorlar. Basına, "Kayıp" diye yansıyan çocuklar, bizim korumamız altındaki çocuklar değil. Rehabilitasyon amacıyla mahkeme kararıyla gönderilen çocuklar. İkisinin birbirine karıştırılması beni üzüyor" derken de aslında Sayın Bakan, Çocuk Koruma Kanunu'ndaki Adalet Bakanlığı ile birlikte kendilerinin üstüne düşen sorumluluğu bilmiyor olamaz... Biz bunu da yanlış anlıyoruz, değil mi?
"Bunları alıkoyduğumuz yerlerde, cezaevi koşulları yok. Zaten bu amaçla bize gönderiliyorlar. Buralarda, açık kapı sistemi var. Bu çocukları, koruma altındaki çocuklardan farklı yerlerde tutuyoruz. İstanbul Ağaçlı'da bir yer yaptırdık. Onlara özgü merkezler oluşturuyoruz. Psikolojik destek ve rehabilitasyon için özel çalışmalar yapıyoruz."
Bu yerlerde de yine çocukların hakları gözetilerek, çocuk hakları kültürünü benimsemiş personelle çalıştıklarını ve çocukların aslında burada mutlu olduklarını da aslında bu söyleşi aracılığıyla herkese ilan ediyor, değil mi? Biz yanlış anlıyoruz yani değil mi?
"Kaçıp, dönüyorlar"
Beyoğlu'nda İlkadım Ünitesi kurduk. Buraya daha çok fuhuşa sürüklenen kız çocukları getiriliyor. Aynı sorunları burada da yaşıyoruz. Buralar yetiştirme yurdu değil. Bu çocuklar, daha çok geldikten sonra birkaç gün içerisinde kaçıyorlar. En çok da fuhuşa sürüklenen kızlarda bu sorun yaşanıyor. Bazı çocuklar, birkaç gün sonra kendiliğinden geri geliyor. Ancak birkaç ay kalıp rehabilitasyondan çok fayda gören çocuklarımız da oluyor. Sistemi oturtmaya çalışıyoruz."
Sayın Çubukçu çocukların sokakla bu mekânlar arasında tercih yaparken, kendilerini güvende hissedecekleri yerleri tercih edeceklerini ve eğer yeniden sokağa dönüyorlarsa bunun nedenlerini çocuklarda değil de aslında onlardan sorumlu olan tüm yetişkinlerde aramanın doğru bir yaklaşım olduğunu da biliyor, değil mi?
Yani Devlet Bakanı Sayın Çubukçu sorumlulukları altındaki her çocuğa, bireysel gereksinimleri doğrultusunda hizmet verilmesi gerektiği konusunda uzmanlarla aynı fikri paylaşmıyor olamaz, değil mi? Biz, bunu da yanlış anlıyoruz?
Çubukçu aslında tüm bu konuşmasında kendisinin de belirttiği Çocuk Koruma Kanunu ile SHÇEK'in hizmet verdiği çocukların "olması gerektiği gibi" kapsamının arttığını, ama yasa değişikliğinin hemen ardından ilgili kurumun (SHÇEK) alt yapısını (nitelikli personel, izleme, değerlendirme vb çalışmalar) ne yazık ki henüz geliştirmemiş olduğunun farkında, değil mi?
Bir kere daha belirtmek isteriz...
Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni onaylayan bir ülke ve çocukların haklarının güvence altına alınmasından ilk olarak devlet yükümlüdür. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir Bakanı'nın ama özellikle çocuktan sorumlu olan Bakanının "çocuklar arasında ayrımcılık yapmaya", sorumluluğu altındaki çocukları etiketlemeye ve bu yolla sorumluluktan kaçmaya hakkı yoktur.
Biz tüm samimiyetimizle, Sayın Bakanı yanlış anlamış olmayı çok istiyoruz... (KÖ)
* Gündem Çocuk Çocuk Haklarını, Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği - [email protected]