Doğanın sadece insanlara ait olmadığını konuşmak, gözlem yapmak, dinlemek, hissetmek ve en önemlisi birlikte düşünmek için "Doğa Çantam" atölyeleriyle, 14 yıldır Datça'da çocuklarla bir araya geliniyor.
Her yıl ilköğretim 2. sınıf öğrencileriyle düzenlenen keşif gezilerine Datça'da yaşayan tüm çocuklar katılıyor ve birer "doğa kâşifi" oluyor. Hedef ise çocuklarla "Diğer canlılar ve insanlar birlikte yaşarlar. Yani doğa sadece insanlara ait değildir" cümlesini içselleştirmek.
DAÇEV (Datça Çevre ve Turizm Derneği) üye ve gönüllüleri tarafından yürütülen çalışmanın başlangıcı, Doğa Derneği'nin eğitimi ile başladı. DAÇEV de bu eğitimle atölyeyi uygulamaya başladıktan sonra yerel özelliklere uyarlayıp sürdürmek için tüm gönüllü kaynaklarını seferber etti.
Çalışma, süreç içerisinde Datça Kaymakamlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü, ilköğretim okulları yöneticileri ve öğretmenlerin işbirliğiyle düzenli hale getirildi. Atölyelerin, DAÇEV'in ısrarlı çabasıyla tabiat parkı haline getirilen Gebekum bölgesinde yapılması ise çalışmaya çok daha özel bir anlam kazandırıyor.
Her yıl olduğu gibi her biri için el yapımı özel davetiyeler hazırlanan çocuklardan bu yılki Doğa Çantam çalışmasına katılan Datça Kazım Yılmaz İlkokulu 2. sınıf öğrencileri Burak Efe, Cantuğ, Alis, Gece Mavi ve DAÇEV gönüllüsü Melda Omay çalışmaları, başka DAÇEV gönüllüsü, Emrah Kırımsoy'a anlattı.
"Dünyada tek olan çiçekler varmış"
Çalışmadan nasıl haberdar oldunuz?
Alis: Bize davetiye vermişlerdi. Üzerinde eğitmenimiz yazıyordu, günü yazıyordu. Üzerinde çok tatlı şeyler vardı. Benimkinde kelebek ve çiçek.
Davetiyede ne yazıyordu?
Gece Mavi: Davetiyede 'Sevgili Gece Mavi, seni Gebekum ziyaretine davet ediyoruz.' yazıyordu. Bir de eğitmenin ismi yazıyordu altında.
Doğa Çantam ile Gebekum'a gittiğinizde sizi heyecanlandıran, aklınızda kalanlar neler oldu?
Cantuğ: Benim şeydi, dünyada tek olan yerlerden biriydi. Yani dünyada sadece bazı hayvanların bulunduğu tek yerlerden. Dünyada tek olan çiçekler falan varmış... Bir de otobüsle geri dönerken "ağaçlar fidana" diye şarkı söyledik.
Burak Efe: Kaplumbağa gördüm iki tane. Çok hoşuma gitti. Daha önce kaplumbağa görmemiştim. Orada her yeri gezdik. Bir daha gitmek isterim... Bazı çiçekler dikenli. Kendini korumaya çalışan dikenleri var.
Gece Mavi: Orada hayvanları izledik. Bukalemun muydu neydi adı? Bukalemun değil, küçük bir şey, çok hızlı gidiyordu. Kertenkele. 3-4 tane kertenkele bulduk. Ondan sonra kaplumbağa bulduk. Garip garip örümcekler bulduk... Bir tane zehirli örümcek vardır. Arkası böyle kırmızı oluyor, üstünde iki göz oluyor, etrafı beyaz oluyor. Öyle bir örümcek görmüştüm. Sonra değişik bir geçit yapmışlar oraya, onu gördüm.
Alis: Oranın kumu da değerli. Onun altında fosil şeyleri varmış. Fosil kumuymuş.
"Rüzgârın estiğini falan hissettik"
Doğa Çantanızda neler vardı?
Alis: Kırmızı, yeşil oyunlar falan vardı. Büyüteç vardı. Top vardı. Sahil kenarında sessizce otururken topu kulağımıza koyup sesleri dinledik. Topun hiçbir amacı yok aslında... Bir de eğitmenin çantasında bir şey vardı. Çantasında bayraklar vardı. Bulduğumuz türlerin üzerine koyuyorduk. Her tür için bir tane koyuyorduk.
Top ile duyduğunuz sesler nelerdi?
Alis: Ben dalga sesi duydum. Orada bir köpek var, onun havlamasını duyduk. Biz kuş sesi duyduk, deniz sesi duyduk. İşte böyle rüzgârın estiğini falan hissettik, duyduk.
Cantuğ: Ben de aynı şeyleri duydum. Bir de bizim grupta biri vardı durmadan konuşuyordu. Oturduğumuz yerden arabalar geçiyordu onu duyduk.
Sizce bu çalışma önemli mi, değerli mi?
Alis: Önemli yani çocuklar doğayı görüyor. Sonra ağaçların rengini bazı resimlerde fosforlu yeşil yapıyorlar, onların yaratıcılığına kalmış ama çoğunlukla öyle değil. Sonra çam ağaçlarının üstündeki böcek tarzı bir şey var. O, çam ağaçlarını öldürüyor.
Cantuğ: Ben eskiden video izliyordum. Oralarda ormana gidip, çok güzel şeyler yapıyorlardı. Canım çekiyordu, en sonunda gittik. Çok eğlendim, Gebekum'da.
Melda Omay: Çocuklar başka yaşamlar olduğunu deneyimliyor
Doğa Çantam atölyesi nasıl başladı?
Başlangıçta Doğa Derneği bize bunun eğitimini verdi. Biz, Datça koşullarına göre biraz revizyon yaptık. Gebekum değerli bir saha. Hem orayı çocuklara emanet ediyoruz. "Biz koruduk, bundan sonra da siz koruyun, burası böyle kalsın" diyoruz. Gebekum'un özelliklerini onların yaş grubuna hitap edecek şekilde aktarıyoruz. Çok zengin bir biyoçeşitlilik ve özel bir kumul orası. 1,5 km'lik kısmını derneğimiz koruma altına almayı başardı. Tabiat parkı ilan edildi. Biz de hem çocuklara böyle bir eğitim vermiş oluyoruz hem de Gebekum'u onlara emanet etmiş oluyoruz. İkisi bir arada... Çocuklar çok heyecanlı oluyorlar.
"Bir karınca yuvası veya örümcek ağını izliyoruz"
Doğa Çantam'ın çocuklara yansıması nasıl oluyor?
Çocukların çoğu büyüteç kullanmayı ilk defa öğreniyor. Örneğin bir karınca yuvasını dikkatle izliyoruz veya örümcek ağlarını. Gözle görünmeyen, bundan çok daha fazla yaşam olduğunu... Zaten bu eğitimin hedefi şu; diğer canlılar ve insanlar birlikte yaşarlar. Yani doğa sadece insanlara ait değildir... Şimdi çok hatırlamıyorum ama annelerden babalardan geri bildirimler alıyoruz mesela; işte siz ne yaptınız bu çocuğa bahçede keler öldürtmüyor. Keler dediği kertenkele...
Doğa Çantam kesesinin içerisinde farklı şeyler var. Büyüteç, renkli zarflar... Onların amacını nasıl anlatırsınız?
Benim için şu demek; doğa içinde her şey var. Yani aslında beş duyuya hitap eden bir çalışma. Tatmak da vardı ama biz tatmayı kaldırdık, tehlikeli olabilir diye. Onun dışında okuma, görme, işitme, koklama... Program İngiliz Kraliyet ailesinin bir programından alınmış ve Türkiye'ye uyarlanmış.
Doğa Çantam çalışması için yer önemli mi?
Her yerde olur. Siz oranın özelliğini bileceksiniz. Hangi mevsimde çiçeğin bol olduğunu bileceksiniz.. Her yerde olur ama örneğin bir sene, anaokullarına ekstra bir şey yaptık. Onları uzağa götürmek zor olacak diye kent parkına götürdük. Bir karınca bile yok, maalesef orası ilaçlı. Yani peyzaj alanları olmaz. Müdahalesiz alanda, çölde bile olur, her yerde olur. Adapte edilmeli. Doğayı tanımak, bilmek, burada olduğu kadar çiçek böcek olması gerekmiyor. Daha kurak bir alanda da olur. Yoksa her yerde yapılabilecek bir şey.
Çocuklarla benzer çalışmalara destek vermek isteyenlere ne gibi önerileriniz olur?
Kendi adıma teatral olmayı öneriyorum. Bitki olma oyunu dahil bir sürü oyun var. Bunlarda empati yapmayı öğretebilmek, kendini verebilmek önemli. Bu çalışmayı yapmak isteyenlere elimizdeki tüm materyalleri verebiliriz ama kalkıp başka illere gidemeyiz. Doğa Derneği'ne başvurabilirler. Oyunların ne olduğunu, çantanın içinde neler olduğunu, hangi sıralamayla oynanacağını anlatabiliriz. Böyle bir talep varsa, gerçekten görüntülü olarak görüşmelerle aktarabiliriz.
"Bilmiyorum" dememin nedeni araştırmayı geliştirmek
Oryantasyon eğitiminde, gönüllülere 'çocuklar soru sorduğunda bilmiyorsanız, bilmiyorum deyin' demiştiniz. Bunun nedenini açar mısınız?
Benim kendi hayatımda da en çok sevdiğim şeydir "bilmiyorum" demek. Bazen bildiğim bir şeye de bilmiyorum derim. Çocuklara söylememin nedeni ise araştırmayı geliştirmek. Araştırma deyince tam bilemiyorlar. Araştırırız, bu ne acaba diyorum mesela. Ben bilmiyorum, biz de bilmiyoruz. Nasıl öğrenebiliriz? Çok acı ama kütüphanelerin, ansiklopedilerin varlığını bilmeyen çocuklar için bunlar devreden çıkmış durumda. Yerini internet alıyor ama internette de çok fazla bilgi kirliliği olduğu için sorunlu.
Doğa Çantam'ın sizde iz bırakan etkisini paylaşabilir misiniz?
Beni en çok etkileyen, hiç tanımadığım genç kızların delikanlıların -hatta içlerinde ebeveyn olanlar da var- gelip bana pazar yerinde sarılmaları. Üzerinden 10, 13, 14 yıl geçmiş. "Sen kimsin?" diyorum. Çünkü 7 yaşındayken falan görüyoruz onları biz. İz bıraktığımızı görebiliyoruz, bir bağ kuruluyor. Senede bir kere bütün 2. sınıfları çıkarttığımız için bütün Datça'nın öğrencileri, hasta veya başka bir özel durumu yoksa katılıyor. Hepi topu iki saat süren bir çalışma ama okuldan çıkmak çocukları çok heyecanlandırıyor. Ama bu bir piknik değil, "Peki piknik değilse niye oraya gidiyoruz?" diye soran oluyor. Datça da giderek kentleştikçe, çocuklar doğadan uzaklaşmış oluyor. (EK/AÖ)