CHPnin Tutumu, DYP ve MHPye Yaradı
Sarısözen, bunda Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarla Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yanlış seçim stratejilerinin etkili olduğunu savunuyor.
Demokratik Güçbirliği'ne eleştiriler
"Mevcut Güçbirliği sonuç almaya yetmediğine göre, fazlasına ihtiyaç var. Türkiye'deki bütün demokratik güçler çok daha geniş bir yelpazede güçlerini birleştirmeli" diyen Sarısözen, "başarısızlıkta Sosyaldemokrat Halk Partisi (SHP) ile ittifakın etkili olduğu" eleştirilerine katılmıyor.
Ancak Sarısözen, Demokratik Güçbirliği'ne ilişkin eleştirilerini şöyle sıralıyor:
"Demokratik Güçbirliği, bütün katılanların eşit öznelliği ile gerçekleşseydi, daha geniş sosyalist güçleri kapsayabilseydi, herkesin üstünde birleşebileceği bir sınırlı programla ortaya çıkabilseydi, sonuçlar daha farklı olabilirdi."
Sarısözen, Demokratik Güçbirliği'nin Demokratik Halk Partisi (DEHAP) çatısı altında gerçekleşmesini savunduklarını, bu nedenle SHP çatısı altında yer almayıp yerelde güçbirliği gerçekleştirdiklerini hatırlatıyor ve ekliyor:
"Bunu yaparken de son derece sınırlı ve yerelin özelliğinden kaynaklanan yerlerde birkaç aday göstermekle yetindik."
"CHP politikaları MHP ve DYP'ye yaradı"
CHP'nin muhalefet yapamadığını, bu nedenle AKP'nin tırmanışının engellenemediğini savunan Sarısözen'e göre, CHP'nin Kıbrıs ve Kürt sorunlarına ilişkin tutumu da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Doğru Yol Partisi'nin (DYP) oylarını artırmasında etkili oldu.
Sarısözen'in seçim sonuçlarına ilişkin görüşleri şöyle:
* CHP, iktidar karşısında muhalefet yapamayacağını bu seçimlerde bir kez daha gösterdi; CHP'nin AKP'nin tırmanışını adeta teşvik ettiği kanıtlandı.
* AKP'nin yüzde 50'leri bulamayışı, CHP'nin Kıbrıs ve Kürt sorunlarında yürüttüğü milliyetçi, şoven propagandanın etkisiyle faşist ve kontrgerillacı partilerin oylarını artırması sayesinde mümkün oldu. MHP ve DYP'nin yüzde 10'u yeniden bulması, CHP'nin gerici, milliyetçi, sözde muhalefetinin bir sonucudur.
* Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri, AKP hükümeti döneminde yeni bir aşamaya geldi. Parlamentodaki CHP, bu konuda herhangi bir muhalefet yürütemedi. Emekçilerin gözü, AB hayaliyle kapandı. CHP'nin de yardımıyla bu kitleler, AKP hükümeti şahsında AB'ye girme hayalinin kurbanı oldular.
* CHP, AKP'nin AB politikasına evet demekle birlikte, tutarsız bir şekilde AKP'nin "Kıbrıs'ı AB'ye girmek için sattığı" iddiasıyla ortaya çıktı. Emekçi kitleler Kıbrıs'ın satışı demagojisine aldanmadı; buna karşılık, küçük bir azınlık CHP'nin bu demagojisi ile CHP'den daha Kıbrıs "savunucusu" partilere yani MHP ve DYP'ye destek verdi.
* Güneydoğu'daki Amerikan hegemonyası, Kürt özgürlük hareketinde istikrarsızlık yaratmıştı. Karmaşık koşullar, Kürt özgürlük hareketi saflarında emperyalizmle uzlaşmacı eğilimler yaratmıştı. Bunlar, Kürt kamuoyunun seçim kampanyasına yoğunlaşmasını engelledi.
* Ayrıca, AKP'nin içeride nispi bir ekonomik "düzelme" yarattığını unutamayız. CHP bu alanda da gerekli itirazları yükseltemedi, tersine, Derviş'in ağzından AKP'nin ekonomik siyasetini destekledi.
"Sandıklar dolmadı, alanlar dolacak"
* Bütün bunlar, AKP iktidarından çıkarı olmayanların tek bir demokratik muhalefet etrafında birleşmesini engelledi. Ancak bu durumu abartmamak gerekir. Sonuçta, bir yerel seçim gerçekleşti.
* Türkiye'de demokrasi güçleri Batılı parlamenter rejimlerde yaşamadıklarını unutmamalı. Türkiye'de sandıkta başarı ancak sokaktaki başarının temeli üzerinde yükselebilir. O nedenle, biz şimdi diyoruz ki, "28 Mart'ta sandıklar dolmadı, 1 Mayıs'ta alanlar dolacak ve emekçi de ancak sokakta kazanabilecek". (BB/YS)