Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, hükümetin "Kürt açılımı" ve Kürt sorunu üzerine tartışmalar için "milletimiz parçalanmakta, devletimiz yok edilmektedir" diye açıklama yapan İzmir Barosu yönetimini protesto etti; baro binasının önüne siyah çelenk bıraktı.
Baro Başkanı Özdemir Sökmen ve yönetim kurulu üyeleri, 26 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Kürt sorunu tartışmaları için "anayasa suç işliyorlar" demişti.
ÇHD, dünkü (3 Eylül) açıklamasında baro yönetimine, Avukatlık Yasası'nın barolara yüklediği "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak" görevlerini anımsattı; hukukçuları baronun demokrasi geleneğine sahip çıkmaya çağırdı:
"Bizler İzmir Barosu'na üye avukatlar olarak gerici, ırkçı, kandan beslenen militarist politikaların, kurum ve kişilerin savunuculuğunu üstlenen bir baro yönetimine hayır diyoruz. Bu bağlamda tüm İzmirli hukukçuları, baromuzun, insan hakları ve hukukun üstünlüğü perspektifi ile demokrasi geleneğine sahip çıkmaya çağırıyoruz."
ÇHD'nin baro yönetimine, açıklamalarındaki savlar üzerinden anımsattıklarından bazıları şöyle.
Talihsiz açıklama: Açıklamada Kürt açılımı, demokratik açılım postuna bürünmüş bir dış mihrak oyunu olarak ortaya konuyor, demokratik talepler "terör örgütü"nün talepleri olarak değerlendiriliyor, Anayasa'nın başlangıç ilkelerinin değiştirilemezliğine vurgu yapılarak hemen arkasından Genelkurmay'ın yapmış olduğu açıklama destekleniyor. Bu açıklama hem İzmir Barosu, hem Türkiye'de yaşayan halklar hem de insanlık için talihsiz.
Darbe anayasası kutsal metin değil: İzmir Barosu, anayasaları, devlet erkinin ölçüsüzlüğünü sınırlayan bir metin değil yurttaşların haklarını sınırlayan bir metin olarak görüyor. Halka karşı işlenmiş bir suç olarak yargılanmayı halen bekleyen bir askeri darbenin generalleri tarafından yapılmış ve kabul ettirilmiş bir anayasanın "değiştirilemez" hükümlerini, insanlığın tarihi kadar ezeli ve onun kadar ebedi bir "kutsal" metin olarak önümüze koyuyor. Bir hukuk kurumu olan İzmir Barosu, militarizmi ve askeri vesayet sistemini destekliyor.
Hak talebi bölücülük değil: İzmir Barosu Başkan ve yönetim kurulu üyeleri bilmelidir ki verili düzenin ve statükonun korunması özlemi, gericiliğin temel tezahür biçimidir. Bölücülük, halklar arasında farklılıklar olduğunu ortaya koymak ve haklarını talep etmek değil, halklar arasında ayrım gözetmek, ötekileştirmek ve dolayısıyla hiyerarşi geliştirmektir.
Yugoslavya ve Irak: Yugoslavya ve Irak'taki gibi etnik çatışmalar ve kardeş kavgası tam da statükonun korunmasını talep eden, hiyerarşik olarak kendisini üstün gören kişiler ve gruplar nedeniyle yaşanmıştır.
Baro ne demişti?
Baro yönetiminin savcıları "göreve davet ettiği" açıklamasından bazı bölümlerse şöyle.
Terörle yapamadıklarını yapmaya çalışıyorlar: Büyük milletimiz, etnik parçalara bölünmek istenmektedir. Yaklaşık 30 yıldır terörle yapamadıklarını, bizzat eşbaşkanlar, proje memurları ve işbirlikçi aracılığıyla yapmaya çalışıyorlar.
Anayasa suçu işliyorlar: "Anayasa suçu" işlediği açık ve kesin olan iktidar partisi, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak" suçunun yanı sıra, haklarında bölücülükten kapatma davası devam eden partiyle birlikte, yürürlükte bulunan Anayasa'nın 3. maddesini açıkça ihlal etmektedir.
Ergenekon ve Kürt açılımı: Tek suçları Türkiye'nin bağımsızlığını ve Atatürk devrimlerini savunmak olan, ülkenin Atatürkçü, yurtsever aydınları, terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla Silivri'de toplanırken, hukuk dışı bir şekilde adeta toplama kampına alınırken, terör örgütü PKK destekçileri, yandaşları, televizyonlarda, gazetelerde "açılımı" tartışmaktadır. Milletimiz parçalanmakta, devletimiz yok edilmektedir. Terör örgütü artık dağlarda falan değildir. Terör örgütü, devletin televizyonlarındadır. Aynı Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi batı destekli "gericilik ve bölücülük" kol koladır. (TK)