Yarın, yani 6 Şubat 2002, tarihin dönüm noktalarından biri: Türkiye, dünyanın en güçlü devletinin "dayanılmaz" baskıları altında bir yıkım ve katliam olayına sürüklenebilir. Ülke, bölge ve dünya açısından sonuçları asla kestirilemeyecek bir olayın aktörlerinden biri olma durumuna sokuluyor.
Yarın, Meclis'teki milletvekilleri, ülke halkının yüzde 94 oranında hayır dediği bir savaşa katılıp katılmama kararını alma durumunda.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı, iktidar partisinin "fiili" lideri şu sözü söyledi: "Ahlâki öncelik barış, siyasi öncelik Türkiye'dir"
Ama hepimiz biliyoruz ki, ahlâk bir bütündür, bölünemez. Yeryüzündeki bütün öncelikler ahlâki ilkelere boyun eğmek zorundadır. Siyaset de elbette öyle.
Ahlâki, siyasi, hukuki, vicdani, insani öncelik birdir ve tektir: Barış.
Türkiye'yi savaş çılgınlığının ve ateşinin içine sokma kararı verenler, sonuçlarından da sorumlu olacaklardır!
Aktif savaş isteyenlerin sadece yüzde 2.5 olduğu bir taban kitlesine dayanarak iktidar ya da muhalefet olunamayacağını, ahlâki cesaretten yoksun olan iktidardakiler de göreceklerdir, muhalefettekiler de.
Cehennem yerine aklı seçmek için 24 saatten az vakitleri kaldı. (ÖM/NM)