Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 pandemisinin ilan edilmesi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyal izolasyonu sağlamak amacı ile birçok özel şirket ve kurum evden çalışma uygulamasına geçti. İş-yaşam dengesinin sıkça tartışıldığı dönemde kurumlar evden çalışmanın etkilerini gözlemleme fırsatı buldu.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Bayazıt’ın İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlknur Özalp Türetgen ile birlikte, TÜBİTAK desteği alarak yürüttükleri COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması, pandemi sırasında Türkiye’de ailesi ile yaşayan ve kısmen de olsa evden çalışan beyaz yakalıların bu durumdan nasıl etkilendiklerini ve nasıl başa çıktıklarını ortaya koydu. Araştırma, COVID-19 pandemisinde bireylerin iş-aile dengeleri, iş, sağlık ve yaşamla ilgili deneyimleri ve bireysel farklılıkların yaşamlarına olan etkilerini ele alıyor.
Haftanın birkaç günü ofiste çalışmayı tercih edenler çoğunlukta
Bireylerin pandemi döneminde eve, işe ve kendilerine ayırdıkları zaman, algılanan sosyal destek ve iş güvencesi gibi konularda verileri bir araya getiren araştırma; evden çalışma deneyiminin kıdeme, cinsiyete, evli ve çocuk sahibi olma gibi durumlara göre anlamlı farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor.
Buna göre, araştırmaya katılan birçok çalışan, pandemi sonrasında da haftada en az birkaç gün veya daha fazla evden çalışmayı tercih ederken; iş yerine geri dönmek isteyenlerin sayısının üst kademe yöneticiler, kıdemli çalışanlar ve erkekler arasında daha fazla olduğu görülüyor. Evden çalışma sürecinde işin-aileye müdahalesini en fazla yaşayan grubu ilk kademe yöneticiler oluştururken, ailenin işe müdahalesini en fazla yaşayan grubu ise öğretim üyeleri oluşturuyor.
Kadınlar evden çalışmayı daha çok tercih ediyor
Araştırma, kadınların erkeklere kıyasla pandemi sürecinde daha fazla zorlandıklarını ortaya koyuyor. Evden çalışılan dönemde kadınların, işle ilgili rollerinin ailevi sorumluluklarını, ailedeki rollerinin ise işle ilgili sorumluluklarını engellemesine dayalı çatışmaları daha fazla yaşadığı görülüyor.
Sonuçlara göre kadınlar, kariyerleri eşlerinin kariyerinden daha öncelikli olduğunda bile ev işlerini onlardan daha fazla üstlenmekte; vücutta ağrı, yorgunluk gibi fiziksel stres belirtilerini ve çaresizlik, kızgınlık gibi psikolojik stres belirtilerini daha fazla göstermektedir.
Hem iş-aile hem de aile-iş çatışmasının en yüksek olduğu grubu da 6 yaşından küçük çocuğu olan kadınlar oluşturuyor. Tüm bu sonuçlara rağmen, kadınlar pandemi sonrasında olabildiğince sık evden çalışmayı erkeklerden daha çok tercih ediyor.
Evli çalışanlar kendilerine daha az zaman ayırdı
Araştırmanın bir diğer sonucu evli çalışanların, pandemi sürecinde bekâr olanlara kıyasla birtakım zorlukları daha fazla yaşadığını gösterdi. Buna göre, evli çalışanlar ev işleri için daha fazla süre harcayıp kendilerine daha az zaman ayırırken, iş alanlarını evden ayırmakta daha fazla zorlandılar. Medeni durumun yanı sıra çocuk sahibi olma durumunun da evde çalışma isteğini etkilediği araştırmanın sonuçları arasında yer aldı.
Çocuğu olmayan çalışanlar arasında olabildiğince evde çalışmayı tercih edenlerin oranı %35’e yakınken, bu oran çocuğu olanlarda %20’nin altında.
Pandemi öncesinde de evden çalışma deneyimi bulunanların, pandemi sonrası evden çalışmaya başlayanlara kıyasla daha fazla aile-iş çatışması yaşadığı, gün içinde işten eve geçiş sıklıklarının daha fazla olduğu ve iş alanını evden korumayı daha fazla tercih ettiği görüldü.
TIKLAYIN - Araştırmanın tamamını okuyun
Araştırma yöntemi
TÜBİTAK desteği ile yürütülen araştırma tam veya yarı zamanlı bir şekilde maaşlı/ücretli bir işte çalışan ve COVID-19 pandemisi nedeniyle başkalarıyla birlikte yaşadığı evde uzaktan çalışmak durumunda kalan bireylerin iş-aile dengelerini, iş, sağlık ve yaşamla ilgili çeşitli deneyimlerini ve bireysel farklılıkların bu yaşantılara olan etkilerini 8 hafta süren boylamsal bir araştırma ile incelemiştir. İki bölümden oluşan araştırma verileri çevrimiçi anket yöntemiyle 23 Mayıs-13 Temmuz tarihleri arasında toplanmış, çalışmanın ilk aşamasına 441, boylamsal verileri içeren ikinci aşamasına da 163 çalışan dahil edildi. (EMK)
Görsel: Sosyal medya