"Bizler derelerimizin HES şirketlerine, dağlarımızın madencilere, ormanlarımızın arazi talancılarına, temiz havamızın nükleer ve termik santrallere, yerli tohumlarımızın hibrit ve GDO'lu tohumlara, yerli ırk hayvanlarımızın ithal ırk hayvanlara kurban edilmesine göz yumamazdık.
Binlere yıllık kültürel mirasımızın yok edilmesine sessiz kalamazdık. Doğal varlıklarımızı bir rant kapısı olarak gören yanlış enerji ve kalkınma politikalarını protesto etmek, yokedilen doğamızı ve kültürümüzü yaşatmak amacıyla 2 Nisan'da başlattığımız Büyük Anadolu Yürüyüşü kapsamında, Türkiye'nin 11 ayrı bölgesinden yola çıkan kervanlar halinde binlerce kilometre yol yürüyerek 20 Mayıs'ta Ankara Gölbaşı'na geldik.
50 gün süren uzun bir yolculuğun ardından toplandığımız Gölbaşı'nda, Ankara öncesinde kat etmemiz gereken son etapı birlikte yürümek için yola çıkacakken polisin hukuk dışı engellemesiyle durdurulduk.
50 gün boyunca hiçbir engellemeyle karşılaşmadan, hiç kimseye zarar vermeden ilerlemişken yolculuğumuz Ankara sınırında anlaşılmaz şekilde kanun dışı ilan edildi.
Kadın erkek yaşlı çocuk yüzlerce insan polis barikatlarıyla engellendiğimiz alanda sağanak yağmur altında saatlerce bekletildik. Yağmurdan korunmak için kurmaya çalıştığımız çadırlarımızdan bazıları polisler tarafından kırılarak kullanılmaz hale getirildi.
Yürümemize izin verilmemesi üzerine oturma eylemi başlattık. Bu gün eylemimizin dördüncü günü.
Kendi tercihimiz dışında Ankara Konya yolu 24. kilometrede otoban kenarındaki bu boş arazide konaklamak zorunda bırakılıyoruz. Kampta yaşayan onlarca insanın tuvalet ihtiyaçlarını karşılamaları için yardım olarak gönderilen seyyar tuvaletlerin kamp alanına girişi dahi polis tarafından engelleniyor.
Yürüyüşümüze izin verilmemesi nedeniyle zor şartlar altında çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan bizlere destek vermek için gelen araçların kamp alanına girmesi engelleniyor.
Hiçbir taşkınlık yapmayan, kimseye en ufak zarar vermeyen duyarlı ve barışçıl insanlar olan bizler, bir suç işlemişiz gibi yüzlerce polis ve demir bariyerlerin kuşatması altında zor şartlar altında yaşıyoruz.
Kamp alanımız yüzlerce çevik kuvvet polisi ve onları taşıyan araçlarla kuşatıldığından yakınımızda bulunan petrol tesisine gelen insanlar tesislere girmek istemiyor. Konukseverliğini bizden esirgemeyen tesisin masaları polis memurları tarafından doldurulduğundan her gün zarar eden tesis de bizler gibi mağdur ediliyor.
Bu insanlık dışı uygulamaya maruz kalan bizlere destek veren, kamp alanımıza gelip bizi ziyaret eden herkese gönülden teşekkür ediyoruz.
Haklı davamızı, Ankara'da feryatlarımıza kulak tıkayanlara ve kamuoyuna anlatmak için çıktığımız yolculuğumuza, hiçbir resmi tebligat gösterilmeden konulan bu kanunsuz engelin acilen kaldırılmasını istiyoruz. Bu konuda gereğinin yapılması için yetkilileri sağduyuya davet ediyor tüm kamuoyunu davamıza destek vermeye çağırıyoruz.
Büyük Anadolu Yürüyüşü'nde geçirdiği kazada ağır yaralanan arkadaşımız Berkay Kuyzu'ya ve yakınlarına geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor bir an önce sağlığına kavuşup aramıza katılmasını diliyoruz. " (HK)