Trabzon’daki Ağaçbaşı Turbalıkları, Büyük Menderes ve Gediz Deltası’ndaki Tepeli Pelikanları, Muş’taki Toy ve Telli Turnaları ve Kırklareli’ndeki Akkuyruklu Kartallar ve Kuğuları.
WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye'nin başlattığı Türkiye'nin Canı 2. Hibe Programı kapsamında yukarıda sayılan türleri korumaya yönelik dört proje kabul etti.
Biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla toplanan bağışlarla oluşturulan hibe fonu, doğa koruma konusunda faaliyet gösteren yerel sivil toplum kuruluşlarının projelerine aktarılacak.
179 tür tehlike altında
Peki Türkiye'de biyoçeşitlilikte durum ne?
Türkiye, pekçok bitki ve canlı türünün yaşaması için uygun doğal habitatları ile biyolojik çeşitlilik açısından ılıman kuşaktaki en zengin ülkelerden.
Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan bitki coğrafyasının birleşim kümesinde.
Üçte biri endemik olmak üzere (dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan) 10 bini aşkın bitki türü, 160’ı aşkın memeli, 450’den fazla kuş, 120 sürüngen ve 500’den fazla balık türü bulunuyor.
Ancak Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’ne göre 2012 yılı itibarıyla Türkiye’de küresel ölçekte tehlike altındaki tür/alttür sayısı 179’a çıktı.
"Sulak alanlarımızın yarısı yok"
bianet, WWF'ye neden biyoçeşitliliğin korunamadığını sordu, yanıt şöyle:
"WWF’in Ekolojik Ayak İzi Raporuna göre bir yıl içinde, Türkiye’nin sahip olduğu biyolojik kapasitenin iki katını tüketiyoruz. Bugüne kadar doğal sermayemizin faiziyle geçinirken artık sermayeden harcamaya başladık.
"Pekçok doğal yaşam alanını, geri dönülemez biçimde kaybediyoruz. Bunun en somut örneklerinden biri 1960’lardan bu yana yarısı yok olan sulak alanlarımız. Kirlenen denizler, işgal edilen kıyılar hızla azalan doğal meralar ve ormanlarla insan dışındaki türlerin yaşam alanları daralmaya ve bozulmaya devam ediyor. Bu da onların sayıca azalması ve bazı türlerin yok olma eşiğine gelmesi sonucuna götürüyor.
"Tehlikenin sorumlusu insanlar"
"Bunun nedenleri insan kaynaklı: Aşırı avcılık ve toplama gibi doğrudan belirli türlere yönelik eylemlerin yanında, plansız şehirleşme, altyapı ve enerji yatırımları, madencilik ve benzeri nedenlerle yaşam alanlarını kaybeden türler sayıca azalıyor.Tarım ve balıkçılıkta aşırı ilaç kullanımı ve endüstriyel atıklarla oluşan kirlilikle iklim değişikliğine uyum sağlayamayan türler bundan olumsuz etkileniyor."
WWF, biyoçeşitliliği korunmasının yalnız doğa koruma ile ilgili yasal düzenlemelerin değil, sanayi, madencilik, turizm, şehirleşme, tarım gibi diğer sektörlere ait politika, mevzuat ve uygulamaların da doğa ile uyumlu olmasının sağlanması ve “her birimizin kendi evinin önünü temiz tutması”yla mümkün olacağını belirtti.