Ee ne var bunda diyorsanız magazin dünyasının hayatınıza nüfuz etmesine izin vermemişsiniz demektir... Bendeniz her bir zerreme kadar girmesine izin verdiğimden popüler kültürün, kaynananlar, gelinler, ikinci baharlar ve yeniden evlenmek isteyenlerden vakit buldukça Türkiye sosyetesinde neler olduğuna da bakıyorum elbet.
Sosyete kimdi?
Eh bu kadar bakınca doğal olarak birkaç soruyla çıkagelmek de farz oluyor. Birinci soru memlekette neden gerçek bir sosyete olmadığı... Burjuvazisi henüz sağlam olmayan bir ülkede manasız bir soru gibi gelebilir ama sosyete denilen "kurumun" memleketteki üyelerinin futbolcular ve mankenler olması da tuhaf bir durum elbet.
Neyse, sosyete kimdir, nedir tartışmasını başka bir sosyolojik yazıya bırakarak asıl mevzua dönmek lazım. Aysun-Emre ayrılığı...
Başta magazin muhabirleri olmak üzere televizyonların magazin programları ve gazetelerin ikinci sayfalarıyla haşır neşir olan bizleri yıllardır "biz evleniyoruz" haberinden mahrum bırakan bu manken-futbolcu çift bu kez magazin dili kullanmak gerekirse "sevenlerini üzüntüye boğacak" bir açıklama yaptılar.
Faks ve Paris
Bizler -ki bu bizler futbol izleyicilerinden ev kadınlarına, futbolculardan mankenlere kadar pek çok ismin dahil olduğu genişçe bir grup- evlilik haberi beklerken gelen bu ayrılık haberine çok şaşırdık.
Hepimizi -hoş bize ne oluyorsa- daha da şaşırtan Aysun Kayacı'nın bu ayrılıktan birkaç gün sonra MED Yapım'ın sahibiyle birlikte Paris'e gitmesi oldu...
Futbolcu/manken-oyuncu birliktelikleri tarihten beri popüler kültürün değişmez figürlerinden olmuş hep...
Futbolcuyla mankenin kesişen çizgisi
Selim Soydan'dan, Tanju Çolak'a, şimdiki yeni yetme yeteneklere pek çok futbolcunun hayatı bir yerlerde mankenlerle, oyuncularla kesişmiş.
Bir bölümü hayatının kalanını da onlarla geçirmeyi seçmiş, bir bölümüyse başka mankenleri, başka oyuncuları...
Küfürler manken sevgiliye
Futbol malum, sporcuları, taraftarları, yazarları ve okuyanlarıyla fevkalade erkek bir yerden hayata bakan bir spor. Kadınlar futbol dünyasında genel olarak yedekte sahaya çıkıyorlar, sahada taraftarın hoşlanmadığı oyuncuya küfretmesi gerektiğinde devreye giriyorlar.
Futbolcu manken birliktelikleri de gündemde olunca genelde küfrü yiyen manken sevgililer oluyor.
Eminim futbolcular için de katlanılması oldukça zor bir durum bu. Bilmem kaç metrelik bir sahada deli gibi koşarak işinizi yapmaya çalışırken 30 bin kişilik bir stat bir ağızdan birlikte olduğunuz kadına küfrediyor.
Yıllar önce manken Cansel Özzengin ile birlikte olan futbolcu Alpay Özalan onbinlerce kişinin küfür merasimine konu olan sevgilisine yapılanı kaldıramayıp gitti buralardan, o dönem futbolu bırakmayı düşündüğü bile konuşuldu.
Linç hemen başladı
Erkekler için hal böyleyken stadyumda sevgilisini/kocasını izlemeye gelen manken/oyuncu için iş daha da zor tahminimce. Zira mevzunun iki tarafı da ünlü olunca küfredenin de işi kolaylaşıyor.
Sadece futbolcu eşi olmaktan doğru değil de, kendi işi nedeniyle de bir ünü varsa kadının bütün bir benliğini bir stada gömmek an meselesi...
Aysun Kayacı benim takip edebildiğim kadarıyla bu linçe çok da fazla maruz kalmayanlardandı Allah'tan bugünlere kadar.
Ancak geçen hafta gerçekleşen ayrılık hadisesinin hemen ardından linç başladı elbet. Malum biz son günlerde linçsever bir millet olduk, elbet magazin dünyası da eksik kalmamalıydı. Mevzuu belli, "nasıl olur da ayrılıktan hemen sonra başka biriyle birlikte olmaya başlar?"
Asla kaybolmayan fakslar
Aysun Kayacı ayrılıklarını basına faksla duyurmalarının ardından MED Yapımın sahibi televizyoncu Fatih Aksoy ile birlikte Nice'e gitmiş, dönüşte de Fatih Aksoy'la aralarında bir ilişki başladığını basına duyurmuş.
Bu arada bu faksla herkesi haberdar etme hali beni çok eğlendiriyor, haber merkezlerinde her türlü önemli haberin faksı kaybolurken bu ayrılık faksları nasıl oluyor da gözden kaçmıyor, neyse..
Şimdi mevzu "hepimizin namusu" Aysun Kayacı'nın nasıl hemencecik başka biriyle sevgili olduğu... Gazeteler çarşaf, çarşaf bilirkişilerden görüş alıyor, "bu yaptığı çok ayıp, bir ilişkiyi bitirir bitirmez başka birine başlanmaz", "ben karımdan ayrıldıktan tam yedi ay sonra başkasıyla birlikte olmaya başladım, Aysun ayıp etmiş"... -
Sınır yedi aydır artık!
Cümledeki "tam yedi ay" vurgusuna ayrıca dikkatinizi çekiyorum- Söz konusu bilirkişiler elbette daha önceleri benzer haberlerin öznesi olarak gördüğümüz insanlar... "Tam yedi ay" ölçüsüne bayılmamak mümkün değil.
Bütün bunlar oldukça Aysun Kayacı sayfa sayfa röportajlar verdi kendini korumak adına. "Hayat sıralamamda bir hata yok" gibi derin felsefi laflar ederek yeniden aşık olmasının normal olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu, mecburmuş gibi...
O "etkilendim" dedikçe, muhabir üstüne gidiyordu "ama Emre'ye aşıktın sen"...
Memleketçe Aysun Kayacı'nın namusuna odaklanmışken bu kez beklediğimiz yorum Emre Aşık'tan geldi "Aysun benim için artık ölmüştür, ölülerin arkasından kötü konuşulmaz..."
Mevzuu o an bitti işte benim için. Bu ülkenin kuş uçmaz, kervan geçmez mezralarında "namus cinayeti"/"kadın katliamı"na kurban giden kadınların neden gittikçe arttığını bir kez daha anladım.
Baksanıza yıllardır kameralar ve objektifler önünde aşkını yaşamaktan çekinmeyen bir adam ilişkisi bittiği anda "öldü benim için" diyebiliyor, biri diyor, biri öldürüyor, olan kadınlara oluyor... (ÇM/BA)