Dünya televizyonculuğu için bile rekor sayılabilecek bir süre ekranlarda olan "Ferhunde Hanımlar" dizisindeki doktor Selçuk rolü ile hayatımıza girdi Tamer Karadağlı... Tamamen Ankaralı tiyatro oyuncularından oluşan kadroda "George Clooney" benzerliği ile göze çarptı, izleyenlerin bir bölümünün beynine kazındı.
Sonra TRT dizileri ile devam etti Karadağlı'nın oyunculuk macerası, seslendirme, tiyatro derken, sakin bir hayat sürüyordu... "Nasıl Evde Kaldım" ve "Şaşıfelek Çıkmazı" dizilerindeki rollerle yüzüne iyice aşina olduk... Ama Karadağlı asla vazgeçilmezlerimiz arasında değildi, sadece yakışıklı bir adam vardı arada televizyon dizilerinde karşımıza çıkan...
Her şey TGRT'de başladı
Sonra bir gün, 2002 yılının ilk aylarında TGRT gibi izlenme payları son derece düşük bir televizyon kanalında yeni bir dizi başladığını duyduk. Bir iki hafta içinde herkes "Çocuklar Duymasın"dan söz eder oldu... Orta sınıf kentli bir çekirdek ailenin, muhafazakar babasına, liberal annesine, babanın kopyası evin küçük oğluna ve annenin izinden giden genç kızına gülmeye başladık hep birlikte. Ratinglerin tavana vurmasıyla büyük kanalların dizinin peşine düşmesi bir oldu.
Kazanan ATV'ydi... Zaten ne olduysa kanal değişmesinden sonra oldu, dizi tüm oyuncuları ve alışılmışın dışında senaristi ile birlikte toplumsal bir olgu haline geldi, dizi hakkında Siyaset Meydanları yapıldı, haber bültenlerine konu oldu, üniversitelerde tezler hazırlanmaya başlandı.
Dizi tüm karakterleriyle bir toplumsal olay yaratırken, yaşananların merkezinde taşfırın erkeği Haluk rolüyle Tamer Karadağlı ve havuç Emre rolüyle Furkan Kızılay vardı...
Şöhretin keyfi
Tamer Karadağlı, yıllardır beklediği ayağına gelmişçesine mutlu, şöhretin keyfini çıkartmaya başladı. Furkan Kızılay ise televizyonların seçim programlarında yaptığı yorumlarla çileden çıkarttı herkesi...
Karadağlı, dizinin ilk aylarında söylediği gibi davranmaya devam etti bir süre... "Ben çok evcimen bir adamım, sette işim bittiği anda çıkar evime giderim, dvd koleksiyonumdan bir film seçerim ve sevgilimle ışıkları kapatıp, film izlerim" şeklindeki "basit ama mutlu" hayatı çok uzun sürmedi elbette...
Dizilerin televolelerde görünmesinin vazgeçilmez yöntemlerinden olan "ekip yemekleri" Karadağlı ve birlikte dvd seyrettiği 8 yıllık sevgilisinin, Arzu Balkan'ın da afişe olmasına neden oldu.
Evlilik sürprizi
Karadağlı, Kasım ayının son günlerinde magazin camiasının çok da alışkın olmadığı bir şey yaptı, 8 yıllık sevgilisi Arzu Balkan'la evlendi. Genel kanının "erkekler zengin olunca, önce arabalarını, sonra sevgililerini değiştirirler" olduğu bir ülkede, Karadağlı'nın evlenme kararına ilişkin açıklaması dikkate değerdi; "biz en zor günlerde birbirimize sarıldık, şimdi güzel günlerin keyfini de birlikte çıkartacağız..." Bu sözler, pek çok kadının yüzünde gülümsemelere neden oldu.
Düğün günü geldiğinde ise hep birlikte, ilk kez bir televizyon kanalının sponsor olduğu bir düğün töreni izledik. Birbirlerini seven bir kadın ve bir adam, adamın oynadığı dizinin yayınlandığı kanal tarafından finanse edilen bir düğünle evlendiler ve evlilik gibi çok özel bir günde, en sevdikleri şarkı yerinde dizinin şarkısı eşliğinde dans etmek durumunda kaldılar, üstelik adamın mutlu olmadığı her halinden belliydi... Şöhretin bedeli...
Balayına Hürriyet "armağanı"
Tamer Karadağlı Arzu Balkan ile birlikte balayı için son zamanların en moda tatil beldelerinden birini, Dubai'yi tercih etti. Bir hafta süren balayı dönüşü, onu çok da hoş olmayan bir sürpriz bekliyordu.
Hürriyet gazetesi, Karadağlı'nın düğünden bir gece önce, 5 yıldır birlikte olduğunu iddia ettiği TRT spikerlerinden Didem Tolunay'la Tepebaşı'nda bir otelde sabahladığını yazdı. Magazin camiası için "olamaz" kategorisinde bir haber olmadığı için, insanlar inandılar, haber Doğan grubu gazetelerinde ve televizyonlarında günlerce yazıldı, çizildi.
Sabah grubu ise, beklendiği üzere, haberi yalanlamak için elinden geleni yaptı. Olay bir süre sonra öyle bir boyuta ulaştı ki, gazetelerin genel yayın yönetmenlerine kadar herkes Tamer Karadağlı hakkında yazmaya başladı. Hürriyet grubu yazarları haberin kesinlikle doğru olduğunu savunurken, Sabah grubu yazarları çok iş yapan bir dizinin aktörüne saldıran meslektaşlarını tetikçilikle suçladılar.
Akkaya da olaya "girdi"
Tamer Karadağlı bütün olanlara ilginç ve aslında pek de beklenmeyen açıklamalar getirdi. Evet, söylenen gün Didem Tolunay ile görüşmüştü, sonra da centilmen bir erkek olarak Tolunay'ı evine bırakmıştı, çünkü ona göre erkeklik bunu gerektirirdi...
Açıklamadaki erkek etkisi!!!ni bir tarafa bırakırsak, Karadağlı şöhretten beklenmeyecek bir şekilde görüşmeyi doğrulamış, ancak beraberlik olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu söylemişti.
Ortalık bir süre sakinleşti. Ve yılbaşından hemen sonraki gün, yine Doğan grubu gazetelerinin birinde Karadağlı'nın bu sefer yataklı trenle, beraberinde Deniz Akkaya olduğu halde, Ankara'ya gittiğini, Ankara'da bir pastanede kahvaltı ettiğini, ikilinin daha sonra ayrı uçaklarla İstanbul'a döndükleri yazıldı.
Üçlü aile yemeği
Karadağlı ve Akkaya olayı yalanladılar, İstanbul'da "sosyetik" bir lokantada Karadağlı'nın eşinin de katıldığı bir aile yemeği yediler ve sonra basına mutluluk pozları verdiler...
Bütün yaşananlar doğruydu ya da bütün yaşananlar yalandı... Basında son iki aydır yaşanan Tamer Karadağlı krizinde sorun bu değil... Sorun ülkenin en büyük medya kartellerinden birinin bir oyuncuya karşı savaş açmasında. Karadağlı evlendiği günden beri Doğan grubunun saldırılarıyla uğraşıyor.
Evet, belki yalnız başına mücadele etmiyor ama bir şekilde zor bir işle uğraşıyor. Gazeteler Karadağlı'ya hitaben resmen tehdit içerikli yazılar yayınlıyorlar, "sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğiz" demeye getiriyorlar. Karadağlı bütün bu yaşananlara karşın sadece "hayatımı basına göre ayarlamayacağım" diye açıklamalar yapıyor...
THY gerekirse isim verir
Yaşananların başka bir korkunç tarafı ise, her iki grubun gazetecilerinin de kendilerini yasama, yürütme ve yargı olarak görme huylarından vazgeçmemiş olmaları...
Hürriyet Gazetesi Deniz Akkaya'nın Türk Hava Yolları listesinde adının yer aldığının haberini yayınlıyor.
Yolcu listesinin halka açıklanmasının yasak olduğu yönetmeliklerinde yer alan THY konuyla ilgili hiçbir şey söylemiyor, yalanlama yapmıyor.
Trende bilet isme değil
Haydarpaşa Tren İstasyonunda bilet bilgisi almaya çalışan Sabah grubu gazetecileri gişe görevlisinin "biletleri isme kesmiyoruz" cevabına şaşırıyor.
Bütün bunlar ne demek oluyor peki? Birincisi bu ülkede medya gruplarının bir dizinin başarısı yüzünden bu kadar olay yaratabildiğini görüyoruz. Şimdilik bilmiyoruz, ama bütün bu yaşananlar Doğan grubunun diziye transfer teklif ettiği ve teklifin kabul edilmediği anlamına gelebilir.
Belki... İkincisi, şöhretin bedeli ağır demek oluyor... Ve üçüncüsü, yıllardır neredeyse tamamen unutulmuş olan demiryollarının bu şekilde tekrar gündeme gelmesi demek oluyor... Olayın belki de tek iyi yönü bu, düşünsenize belki yataklı trenler yeni romantizm mekanları olabilir artık...(ÇM/NM)