Ahmet İnsel ve Seyfettin Gürsel'in Radikal gazetesinde bir önceki seçim sonuçlarına göre yaptıkları hesap İstanbul'daki her bir seçim bölgesinden birer adayın meclise girmesinin mümkün olduğunu gösteriyordu.
Yeni bir imkan
Ortak adayın bir olasılıktan ziyade bir imkân olduğu fark edildiği andan itibaren çalışmalar başladı. Pek çok aday ismi zikredildi, sonunda benim de oturduğum İstanbul 2. bölgede bağımsız aday olarak Prof. Dr. Baskın Oran çıktı karşımıza.
Ondan sonraki süreç herkesin malumu. Üzerine eminim ki uzun zaman boyunca konuşulacak, eni boyu tartışılacak bir seçim hazırlığı yaşandı. Oran önce Demokratik toplum Partisi'nin (DTP) de desteklediği bir adaydı; adaylığının açıklanmasından dört gün sonra DTP İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş da 2. bölgeden bağımsız adaylığını açıkladı.
Bundan sonrası dediğim gibi, yüksek politikanın ve ağır siyasi tartışmaların işi. Elbette söylenecek bir çok söz, yapılacak pek çok eleştiri var ama taş üstüne eklenen taşları yok saymak da bir ay gecesini gündüzüne katarak çalışanlara haksızlık.
Zira Baskın Oran'ın 2. bölgede gerçekleştirdiği bir aylık kampanyanın mesela artık Kurtuluş'un eski Kurtuluş olmaması gerçeğine katkısı büyük.
Tam da bu yüzden benim Baskın Oran kampanyasına dair notlarım daha dışarıdan, daha sokaktan, biraz politikadan uzaktan ya da belki tam ortasından.
Yeni insanlar, yeni bir kampanya
Baskın Hoca bir Ankaralı-Bodrumlu olarak çok da bilmediği İstanbul'da yaklaşık bir tam ay boyunca, ne şahanedir ki gençlerin, yaşları 30'larının ortalarına gelmemişlerin, şimdiye kadar pek siyasette, sokakta görülmeyen Ermenilerin, dışlanmış ve itilmişlerin rehberliğinde yürüttü kampanyasını.
Baskın Oran kampanyasının başladığı Yeni Melek Gösteri Merkezi'ndeki gecenin hemen ardından sokağa attı kendilerini aktivistler. Yaklaşık 40 günlük süreçte hesaplayabildiğim kadarıyla İstanbul 2. bölge tabir edilen arazide arşınlanmamış, pedal çevrilmemiş yer bırakmadılar. Denizden de karadan da kampanya tam hız sürdürüldü.
Benim için kampanya bir kaç açıdan görülmemiş, deneyimlenmemiş bir süreçti.
Birincisi hayatımda ilk kez bir seçim kampanyasının kalabalık, neredeyse miting havasında geçen yürüyüşlerle yapıldığına şahit oldum. Kampanyalar malumunuz partiler tarafından düzenlenen bir kaç mitingle ve adayların bir başlarına bazı merkezlerde dolaşmalarıyla sürer. Baskın Hocanın kampanyasının en önemli farkı, özellikle gayet genç bir kitle tarafından oluşturulan ciddi bir kalabalığın günlerce sokaklarda sloganlarla yürümesiydi. Yolların yürümekle aşınmadığını bazılarına kanıtladık süreç içinde.
Bugüne, bağımsız adaylık sürecine hepimizi getiren nedenlerden biri ne yazık ki sevgili Hrant Dink'in öldürülmesiydi. Dink'in o mahşeri kalabalıkla gerçekleşen cenazesinden sonra geldik buralara. O cenazenin katkısı Baskın Oran'ın seçim kampanyasında karşımıza çıktı.
Tahmin edilebilir nedenlerle bugüne kadar böyle politik olaylarda çok da fazla sokağa çıkmayan İstanbul Ermeni cemaati bir küsur ay boyunca durmaksızın Baskın Hoca için çalıştı, bildiri dağıttı, propaganda yaptı.
Aynı şey bugüne kadar çok da fazla politik hayata dahil ol(a)mayan genç kuşağı da sokağa döktü. O gençler işte, şimdiye kadar pek de benzeri görülmeyen bir kampanyayı inşa ettiler. Bildik, sıradan bir sıkıcı kampanyanın yerine durmaksızın slogan atılan, konuşulan, yürünen bir kampanya şekillendi.
Yeni fırsatlar
Bütün bunların üzerine "ama sonuç ortada" diyebilirsiniz elbette. Evet, sonuç ortada, Baskın Hoca meclise giremedi. Ancak Baskın Hocanın meclise girememesi ile sonuçlanan süreç, kampanyaya dahil olan yüzlerce insana çok önemli bir deneyim kazandırdı.
Artık İstanbul 2. bölgede pek çok kişi, çalışmalarını izleyememiş olsam da benzer olduğunu bildiğim Ufuk Uras kampanyasının yüzlerce gönüllüsü ve üçüncü bölgede Sebahat Tuncel için çalışan insanlarla birlikte, artık İstanbul'da başka bir siyasetin mümkün olduğunu kanıtlayabilecek binlerce insan var.
Topladığınızda neredeyse 300 bine yakın insanız. Yerel seçimlere az kaldı, 300 bine yakın insan demek en azından İstanbul'da bir iki belediye kazanmak, muhtarlıklara el atmak, yeni bir siyaset yaratmak için fırsat demek...
Şimdi Baskın Hocanın çarpıcı kampanyasının devamını getirmenin, elbette gerekli öz eleştirileri yapmanın ve kazandığımız sokaklarda yürümeye devam etmenin zamanı.
Çünkü bir buçuk ay gibi kısa bir sürede anladık ki, başka bir meclis de, başka bir siyaset de o kadar imkânsız değil.(ÇM/EÜ)