Erol Dora, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) desteğiyle Mardin'den bağımsız milletvekili olarak seçildi. Süryani olan Dora'nın meclise girmesiyle, son yıllarda gayrimüslim azınlıkların Meclis'te temsil edilmeyişleri ve bu konuda ne gibi adımlar atacağı konusu gündeme geldi. Çünkü gayrimüslimler 1960'lara kadar mecliste görece temsil ediliyorlardı ancak Rıfat N. Bali'nin araştırmasına göre meclise giren son gayrimüslim milletvekili olan Doğru Yol Partisi (DYP) Jefi Josef Kamhi 1996-1999 döneminde görev yaptı.
Kendisinin meclise seçilmesinin, azınlıkların mecliste daha çok temsil edilmesine bir örnek teşkil etmesini ümit eden Dora kendisini, yalnızca belirli bir etnik grubun değil tüm Türkiye'nin vekili olarak görüyor.
Türkiye'de azınlıkların mecliste tam olarak temsil edilmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Normalde azınlıkların da mecliste temsil edilmeleri gerekirdi. Şu anda bunun olmayışını ben eksiklik olarak görüyorum. Türkiye farklı etnik kimliklerin, farklı inançların olduğu bir ülke. Türkiye'de azınlıklar da siyasete pek rağbet göstermiyor. Umarım benim meclise girişim bir örnek teşkil eder.
Azınlıkları siyasete dâhil etme konusunda dünyada ne gibi örnekler var?
Bu konuda, İran'da, azınlıklara mecliste kontenjan tanınıyor. Türkiye'de ise seçim sistemi var. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) girmek için yeterli oy almak gerekiyor. Ben, Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Mardin'den beni bağımsız aday göstermesiyle yeterli oy alarak meclise girdim.
Normalde, kişilerin siyasete girmek için bir partiye üye olmaları, siyaseti öğrenmeleri gerekir. Türkiye'de siyaset herkese açık. İsteyen dilediği partiye girip siyaset yapabilir.
Yüzde 10 barajı, azınlıkların örgütlenip parti kurmalarında caydırıcı bir etken mi?
Yüzde 10 barajı genel anlamda bütün kesimlerin etkilendiği anti-demokratik bir uygulama. Seçmenin iradesinin meclise yansımasını engeller nitelikte. Bu uygulama bir an önce kaldırılmalı. Zaten yeni anayasada muhtemelen bu kaldırılacak.
Mecliste öncelikleriniz neler olacak?
Biz, Türkiye'nin bütün sorunlarına odaklanmak amacıyla meclise girdik. Ben kendimi, yalnız bir etnik grubun değil, 72 milyonun vekili olarak kabul ediyorum. Biz, farklı etnik grupların da sorunlarını dile getirmeye çalışacağız. Önümüzdeki en önemli konu, demokratik ve sivil bir anayasa oluşturabilmek. Evrensel düşünce ve kriterleri bulundurabilecek; herkesin "İşte bu benim anayasamdır" diyebileceği; bütün kesimleri kapsayacak bir anayasa yapılmalı.
Meclise girmeden önce Süryani hakları kapsamında ne gibi çalışmalarda bulundunuz?
İstanbul'da kurulmuş olan Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği'nin (MEZO-DER) bir kurucu üyesiydim. Dernekle çeşitli faaliyetlerimi sürdürüyordum.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 10. sınıflar için hazırladığı; Ermenileri ve Süryanileri hain olarak nitelendiren tarih kitapları hakkına ne düşünüyorsunuz?
Bu tür bir yayım politikasını reddediyoruz. Türkiye sözüm ona demokratik bir ülke; anayasada bütün kesimlerin eşit olduğuna vurgu yapılıyor. Eğitim müfredatında Süryanileri veya başka herhangi bir etnik grubu, farklı bir inancı bu şekilde tek taraflı tanımlamak yanlıştır. Çocuklar arasında düşmanlık yaratabilecek, olumsuz düşüncelerin yaygınlaşmasına sebep olabilecek bir müfredat kabul edilemez. Bu, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 26. maddesine de tamamen aykırı bir uygulama. Okullarda, farklı etnik gruplar ve inançlar arasında eşitliği, hoşgörüyü ve barışı sağlayacak bir eğitim verilmeli.
Sizce bu politika ne gibi sonuçlar doğurur?
Tarihle hiçbir ilgisi olmayan, gerçekdışı iddialarla Süryanilerin hain gibi gösterilmeye çalışılmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu barışçıl bir politika değil; aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) de aykırı. Burada bir ayrımcılık yapılıyor. Bu, yasal çerçevede "nefret suçu" yaratabilecek bir müfredat. Bilmiyorum Sayın Başbakan'ın bundan haberi var mı ama bunun bir an önce kaldırılması gerekir.
Son olarak KCK gözaltıları hakkındaki fikirleriniz neler?
Önemli olan, demokratik siyaset mekanizmalarını kullanarak, başta Kürt sorunu olmak üzere, sorunlarımızı diyalogla müzakere ile çözmek. Birlikte geleceği barışçıl bir şekilde inşa edebilmeye yönelik politikalar üretilmeli. Farklı kimlikten olan insanları tutuklamakla bir sonuca ulaşabileceğimize inanmıyorum. (IK/HK)