Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Ağustos'ta yayımladığı kadınların giyim kuşamlarını hedef alan Cuma Hutbesi'ni "geçmişteki başörtü yasağının rövanşı için bir başörtü dayatması" olarak değerlendiren feminist yazar Berrin Sönmez Medysacope'ta yayımladığı yazısında "Başörtüsü zorunluluğu getirilmesi ihtimaline karşı şimdiden başımı açıyorum" diyerek Diyanet İşleri Başkanlığına meydan okumuştu.
Sönmez'in tutumu kadınlar arasında destek gördü ve sosyal medyada artan dayanışma mesajlarıyla karşılandı. "Kadın Koalisyonu" sosyal medya hesabından Sönmez'in tutumunu "Başörtüsü dayatması ihtimaline karşı çok büyük uyarı ve direniş" olarak niteledi.
📍Başörtüsü dayatması ihtimaline karşı çok büyük uyarı ve direniş.
— Kadın Koalisyonu (@kadinkoalisyonu) August 3, 2025
📌Berrin Sönmez, Diyanet’in 1 Ağustos hutbesinde edep ve haya kavramlarını bedene indirgemesini eleştirerek başörtüsü dayatması ihtimaline karşı kişisel bir direniş kararı açıkladı. https://t.co/gaAq7fU1ya
İslamcı "Daily Islamist" hesabı da Sönmez'in açıklamasını yorumsuz olarak yansıttı ve Sönmez'den "Sözleri[ni] çarpıtmadan yazdı[kları] için" teşekkür aldı.
🔴 ‘Feminist’ yazar Berrin Sönmez, Diyanet’in son hutbesi sonrası ‘başını açma’ kararı aldı.
— Daily Islamist (@dailyislamist) August 5, 2025
Başımı örterken yaradanımla bir sözleşme yaptım. Eğer bir gün bu ülkede başörtüsü zorunlu olursa başımı açarım dedim.
Yıllardır içimizi saran endişeyi, zorunlu başörtüsü ihtimalini… pic.twitter.com/Ei3LB7HLjO
Berrin Sönmez, tutumunu Medyascope yayınında açıklıyor
Diyanet hutbesi ne diyor?
Sönmez kendisini harekete geçirenin Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Ağustos'ta Türkiye'deki 90 bin dolayındaki camide okutulması zorunlu Cuma Hutbesi'nin ana fikri kadar kamu kurumlarını başörtülü olmayan kadınları ima ederek inisiyatif almaya çağıran şu ifadeler olduğunu vurguluyor:
"Uygunsuz kıyafetlerle toplumsal alanlarda, hele hele kurumsal özelliği olan mekânlarda bulunmak asgari ahlak kurallarına bile meydan okumaktır. Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur."
Diyanet İşleri Başkanlığı resmi web sitesinde değişik dosya türleri içinde yayımlanan hutbenin dikkat çekici bölümleri arasından şunlar da var:

"Avret yerlerini açmak"
Hayâsızlık ise, ahlaki değerleri yok eden, insanın onur ve saygınlığını ayaklar altına alan bir felakettir. Şeytanın, en sinsi tuzaklarından biridir. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın...”[i] buyurmaktadır.
"Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler haramdır"
Resûl-i Ekrem (s.a.s), “Azîz ve Celîl olan Allah Halîm’dir, hayâ sahibidir, ayıp ve kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.”[i] buyurmaktadır. Dolayısıyla kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Uzuvları belli edecek şekilde dar elbise giyenler Allah Resûlü (s.a.s)’in ifadesiyle, كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ “Giyinik çıplaklardır.”[ii]
"Dövme yaptırmak haramdır"
Ayrıca hangi amaçla olursa olsun dövme yaptırmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ifadesiyle Allah’ın rahmetinden mahrum kalmaktır, haramdır. Ekranlarda, dijital mecralarda, görsel ve yazılı basında dinimizin tasvip etmediği kıyafetlerle paylaşımlar yapmak her açı
Berrin Sönmez: "Sömürge valisi bile bu kadarını yapmazdı"
Bu hutbe yayımlanana kadar başını örten feminist yazar Berrin Sönmez Medyascope'da yayınlanan "Ey Diyanet! Fe eyne tezhebun?" başlıklı yazısında İslami açıdan yukarıda alıntılanan bölümlerin ve hutbenin bir bütün olarak eleştirisini yaptıktan sonra, kendisinin neden başını örtmüş olduğunu şöyle aktardı:
"12 Eylül cuntasının başörtüsü yasağı getireceği konuşulurken başımı örttüm"
1981’de DTCF ikinci sınıftayken 12 Eylül cuntasının üniversitelerde başörtüsü yasağı getireceği konuşulurken başımı örtmüştüm. Bu benim için örgütlü olmayan kişisel bir direnişti. Doktora aşamasında ise sürdüremedim. Hem liseyi parasız yatılı okuduğum yani bu ülkeye borçlu olduğum için ve hem de bir kadın olarak çalışma yaşamından kopmak istemediğim için -hangisi daha baskındı ben de bilmiyorum- Allah’ın affına sığınarak başımı aştım. Ve emekli olduğum gün tekrar örtündüm. İşin tuhafı 29 Şubat tasfiyesi ile akademiden zorunlu emekli olduğum zaman AKP yelkeni bir rüzgar yakalamıştı. “Türkiye İranlaşacak” endişeleri toplumu sarmıştı. Hiç ihtimal vermedim. Mümkün değil dedim. Fakat bir akademisyen olarak binde birlik bir ihtimal payı vermeliydim. Emekli olduğum gün başımı örterken kendimce yaradanımla bir sözleşme yaptım. Eğer bir gün bu ülkede başörtü zorunlu tutulacak olursa o gün başımı açarım, dedim.
Berrin Sönmez, Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Ağustos Hutbesi'nin "bu ülkede başörtüsünün zorunlu tutulacağının" işaret fişeği olduğunu düşünerek kendsine verdiği söze sadık kalma zamanının geldiğini söylüyor.
"Diyanetin ve iktidarın gittiği yolu, zulmün yolunu reddediyorum. Siz zalimlerdenseniz ben sizden değilim"
[...] Ve yazık ki şimdi hutbedeki kurumsal yapılar ifadesi geçmişteki başörtü yasağının rövanşı için bir başörtü dayatmasının kadınlara yükleneceğini düşündürüyor. Umarım yanılıyorumdur. Ama bu işaret fişeğini görmezden gelemem. Dayatma ihtimalinin henüz geri döndürülebileceği bir aşamadayken tepki vermek gerekiyor. Yani bana yine bir kişisel direniş yolu göründü. Başörtüsü zorunluluğu getirilmesi ihtimaline karşı şimdiden başımı açıyorum. Yazının bu hasbihal kısmı okurlar için, uzaktan bakanlar için çalkantılı, gel-gitli, kararsız bir yaşam öyküsü olarak görülebilir. Hiç sakıncası yok düşünce özgürlüğüne saygılıyım. Kimseden de saygı ya da onay beklemiyorum. Sadece gerekli olan tepkinin uygun zamanını kaçırmak istemediğim için başörtümle vedalaşıyorum. Bir kişi bir anlam ifade etmeyebilir ama bir kişi olarak safım belli olur. Diyanetin ve iktidarın gittiği yolu, zulmün yolunu reddediyorum. Siz zalimlerdenseniz ben sizden değilim.
(AEK)

