Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman Baydemir, partisinin grup toplantısında konuştu.
Toplantıya Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı sendika yöneticileri de katıldı.
Baydemir konuşmasında tutuklu siyasetçiler ve yargı süreçleri, HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü’nün aracının aranmak istenmesi, kamudan ihraçlar, açlık grevinin 97. Günündeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya yer verdi.
Erdoğan’a: “Zulüm yapmakta rakibiniz yok”
Baydemir, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısındaki “demokrasi” söylemlerini eleştirdi:
"Buraya gelirken AKP Genel Başkanı’nın konuşmasına da tanıklık ettim. Biz sözü var, demokrasi. Bir diğer sözü var hak ve hukuk, bir diğer sözü var eşitlik. Tamı tamına iki yıldır, bu ülkenin bütün farklılıklarına kan kusturan siz değil misiniz? HDP fikriyatının, HDP’nin çabasının, bir arada yaşama arzusunu sandık başında yok edemediğinizde beş bini aşkın üyesini cezaevine koyan siz değil misiniz? HDP Eş Genel Başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını cezaevine atan siz değil misiniz? Bütün bunlar yargı eliyle olmuyor. AKP Genel Merkezinden, Adalet Bakanlığından veya külliyeden yönetilen saldırılardır.
"HDP'ye siyaset yapma yasağı getirdiler. Bu parlamentoda, bu kürsüde yaptığı konuşmalardan dolayı Yüksekdağ, Konca, Encü ve aynı şekilde diğer milletvekillerimiz siyaset yasağı getirilmek suretiyle cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi tasfiye operasyonu gerçekleştirilmek isteniyor.
"Şimdi, AKP Genel Başkanına çağrıda bulunuyorum; siz bir şiir okumuştunuz ve size siyaset yapma yasağı gelmişti. Basın yayın organı demek aslında zul, tıpkı şu anda yönettiğiniz zurnalar gibi hep bir ağızdan tasfiyenizin alkışçılığını yapanlardan ne farkınız kaldı.
"Rakibimiz yok' diyor. Zulüm yapmakta fark attınız, zulüm yapmakta rakibiniz gerçekten yok. Zalimlikte birinci oldunuz. Müslüman dünyasına kara bir leke sürdünüz."
“Saldırıya takipsizlik, suç duyurusuna fezleke”
“Bir yerden talimat veriliyor, öte yandan Türkiye çapında bütün iller harekete geçiyor. Bu talimatlar verilince Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı büyük bir telaşa giriyor. Öyle bir endişe ki Demirtaş ve Yüksekdağ hayatı boyunca Kayseri’de herhangi bir konuşma yapmamışlar. Ama nasıl olur, Kayseri Savcılığının da bir fezleke hazırlaması gerekiyor, emir büyük yerden gelmiş.
Kayseri seçim büromuza bir saldırı olmuştu. HDP avukatları, önlem almadığı için İl Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu suç duyurusu takipsizlik kararı ile kapatılıyor. 15 ay sonra ‘Emniyet Müdürüne haksız ithamda bulundunuz’ diye Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında fezleke hazırlanıyor.
“Samimiyseniz Demirtaş buraya gelecek”
“Nasıl bir mantıktır ki Meclis Başkanı 16 Nisan’daki referandum sonrasında Meclis’teki partilerin başkanlarına davetiye gönderiyor. Meclis Başkanı ‘Uyum yasalarını konuşalım’ diye davetiyeyi yanlış yere gönderiyor. Davetiyenin Edirne Cezaevi’ne gitmesi gerekiyor. Samimiyetle istişare etmek istiyorsanız Demirtaş buraya gelecek, bu kürsüde Osman Baydemir yerine kendisi olacak. Şu anda Meclis Başkanının tavrı öldürülmek istenen defnedilmek istenen bu meclisin iradesine bir kürek toprak atmaktır.”
“Damatlar içtihatı oluşmaya başladı”
Baydemir, “FETÖ üyeliği” suçlamasından tutuklanan eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı olan Ömer Faruk Kavurmacı'nın tahliye edildiğini hatırlattı:
“Hukuk ve adalet toplumun mayasıdır. Son dönem yargıda damatlar içtihatı oluşmaya başladı. Damatlar tutuksuz yargılanıyor. Hukuk fakültesini okuyanlar herhalde damatlar iştiharı diye bir yere not edecektir. Tutuksuz yargılanmak bir hukuk ilkesidir. İki durumla karşı karşıyayız. Ya bir ilkesizlik var şahsa göre uygulanan bir hukuk var ya da bir tehdit ve şantaj var içtihatlarında.
"Şudur: ‘Ey falan kesler parti içinde biraz sesini çıkarmaya çabalayan bu iş böyle gitmez’ diyenlere bir tehdittir bu gözaltılar ya da sabit ikametgâh gerekçesi bir gerekçe olamaz. Damatların sabit ikametgahları vardı da her gün evine gittiğimiz Demirtaş’ın yok muydu? Ahmet Şık’ın sabit ikametgahı mı yok?”
"150 bin emekçinin ekmeğini elinden aldı"
“15-16 Haziran işçi direnişinin yıldönümünde bir kez daha yan yana omuz omuza hem emeğin korunması hem de demokrasinin yüceltilmesinin arefesindeyiz. Nasıl ki işçi sınıfını mücadelesi o gün o yasayı geri çektirdiyse, yan yana omuz omuza durmamız bugünkü zorba yasayı geri çektirmeyi de sağlayacaktır. AKP hükümeti tamı tamına 150 bin emekçinin elinden ekmeğini aldı? Neden? Nedeni yok, savunma? Savunma yok, mahkeme? Mahkeme de yok, ‘ben yaptım oldu’ diyor. Amaç ne? Sendikasız bırakmak, örgütsüz bırakmak.
“Nuriye, Semih, Veli, Acun her gün eriyorlar. Sadece işlerini, aşlarını, ekmeklerinin yani onurlarının mücadelesini veriyorlar. Bir kez daha direnenlere bir kez daha boyun eğmeyenlere binlerce kez selam olsun.
“Bugün bu ülkede işsizliği, yoksulluğu çatışmayı konuşmamız gerekirken gündem değiştiriyorlar. Neymiş ‘vatandaşlıktan çıkarma.’ Bunların amacı Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesini önlemek. Meydan meydan dolaşıp, meydan meydan ey ABD, Güleni iade et diye bağırdı. Sonradan açığa çıktı ki 15 Temmuz darbe girişiminden sonrasına kadar resmi bir başvuru yapılmamış, istememiş.”
“Ha Katar ha Suud”
“Katar’da yaşanan gelişmeler, bir kere başta söyleyelim, Ha Katar ha Suud, birbirinden farkları yok. Bütün bu olup bitenler açık bir şekilde gösteriyor ki ‘Duvar sana söylüyorum gelinim sen anla; Katar sana söylüyorum Erdoğan sen anla’ krizidir. Eğer bu politika devam ederse, bunun faturası bu ülke için çok ama çok ağır olacaktır. Yarın öbür gün bu ülkenin Lahey Adalet Divanında sanık sandalyesine oturmasını istemiyorsanız Selefi örgütlerle olan politikayı terk etmek zorundasınız. İçeride ve dışarıda savaş ve çatışma politikalarını terk etmek zorundasınız.” (BK)
* Fotoğraf: Mehmet Ali Özcan / Ankara / AA