Ama ne acıdır ki koca 15 yıl geçti bu karar alma süreçlerinin üzerinden. Ve hemen hiçbir vaat yer tutmadı. Bunu yalnız ben değil, bölge gerçeklerini bilen hemen herkes söylüyor ve yazıyor. Hele hele ekonomi ile ilgilenen örgütlenmelerin başındakiler bu gerçeklerin daha çok farkında (mı).
Yaşanan bunca eziyetin ardından adeta çekirge afetine uğrayan ekili alanların kırımına benzer felaket sonrası bir devranı yaşıyoruz.
3000'in üzerinde köy boşalmış, ya da boşaltılmış. 30 binin üzerinde insan ölmüş, ya da öldürülmüş. Ülkenin onlarca yıl sonraki gelirlerini bile ipotek altına koydurma pahasına 200 milyar dolara yakın bir para 20 yıllık şiddet ikliminin sözde çözümüne harcanıp çöpe atılmış. Çöpe atılmış çünkü halen adına "Kürt Sorunu" denilen çözümlenememiş sorun orta yerde duruyor.
İşsizlik had safhada. Mesela yapılan araştırmalara göre Diyarbakır'da neredeyse yüzde yetmişlere tırmanıyor. 20 binlerle ifade edilen çocuk sokaktan besleniyor. Ortalama aile büyüklüğü 7.6 olan aile içinden bir kişi iş bulabiliyorsa o aile iş sahibi diye parmakla gösteriliyor.
İşte bütün bu çıplak tablo orta yerde duruyorken, daha bir ay önce Başbakan sayın Recep Tayip Erdoğan diyor ki; "Avrupalı dostlarımız neden bir başka yere değil de Diyarbakır'a giderler." Kaderin cilvesine bakın ki, daha sözün esamisi okunmadan Başbakan da soluğu Diyarbakır'da alıyor. 13 Şubat 2005 günü Başbakan Diyarbakır'da. Çok yalpalamadan ifade etmekte yarar var. Sayın Başbakan hangi gerekçe ile Diyarbakır'a geliyorsa o eleştirilen zat-ı muhteremler de aynı gerekçelerle Diyarbakır'a geliyorlar.
Bir yanınız bahar, bostan; öbür yanınız yangın yerine dönmüş ve acil müdahale gerektiriyorsa! Ve siz de ben dünyanın birinci ligine çıkmak istiyorum diyor iseniz! Elbette insanlar ve kurumlar sizin bahar bostanınıza, güllük gülistanlığınıza değil de afet bölgenize bakarlar. "Ora"daki sorunları çözmede ne kadar gayret göstermişsiniz/gösteriyorsunuz ona bakarlar.
İşte Diyarbakır ilgisi bundandır sayın başbakan. Tıpkı sizden önceki hükümetlerin ve sayın başbakanlarının ilgisi gibi. "Kürt realitesini tanıyanı" da! "Avrupa Birliğinin yolunu Diyarbakır'dan" geçireni de! "Dicle kıyısında kaybolan kuzusunun" hesabını bana sorun diyeni de! Bu coğrafyanın sakinleri gördü ve de tanıdı sayın başbakan.
İşte söz sırası sizde sayın Başbakan. Bir ay önce Diyarbakır'a ve Diyarbakırlılara yönelik haksız sözlerinizden dolayı gönül alma kabilinden borcunuz var. Haberiniz ola. Cümle Diyarbakır halkı sizden ettiğiniz kelamatın telafisini bekliyor.
Bu mesele İstanbul'un Kasımpaşa'sı ile Diyarbakır'ın Alipaşa'sının meselesi değil. Bu mesele memleket meselesidir. Barışın, demokrasi kültürünün ete kemiğe bürünüp beni adem kimliğiyle ortaya çıkması meselesidir.
Çözüm sizde sayın başbakan... (ŞD/YS)
* Şehmus Diken'in yazısı Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretini iptal etmesinden önce yazıldı.