Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, HDP Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Şengal’de artık sadece acı yok, direniş ve örgütlenme var”
Başaran, özetle şunları söyledi:
“Çok yoğun gündemlerin olduğu bir süreçten geçiyoruz. 3 Ağustos Şengal Katliamı’nın yıl dönümüydü. DAİŞ çetesi Şengal'e yönelik saldırısıyla Êzidîlere karşı 74’üncü fermanı gerçekleştirmek üzere saldırdı. Bu saldırının üzerinden 7 yıl geçti. DAİŞ’in saldırısında en az 2 bin 213 Êzidî katledildi, DAİŞ tarafından köle pazarlarında satılan 3 bin Êzidî kadından haber alınamadı.
“Ancak Êzidî kadınlar başta olmak üzere Êzidî halkı, bu süreç içerisinde onca acıya rağmen dimdik ayakta durmayı başardı. Yeni bir yaşam inşa etmeye başladılar. Şengal halkı, yeniden yaşamı kendi kültürü ve inancıyla inşa etti, yeni yaşamı örgütledi. Şengal halkı artık iradesine sahip çıkıyor. Şengal’de artık sadece acı yok, Şengal’de direniş var ve örgütlenme var.
“Şengal’in üzerinden 7 yıl geçmişken bir soykırımla karşı karşıya kalan bir hal varken maalesef bugün Türkiye’de de uzun süredir iktidarın yürüttüğü nefret politikaları, ayrıştırma politikaları, hedef gösterme siyaseti nedeniyle Konya Meram ilçesinde 30 Temmuz’da
“Dedeoğulları ailesinin evine düzenlenen saldırıda 4’ü kadın olmak üzere toplam 7 Kürt katledildi. Ailenin evi ateşe verildi. Daha önce Dedeoğulları ailesine bir saldırı gerçekleştirilmişti, defalarca koruma talep ettiler, defalarca “yaşamımız tehlikede, ırkçı bir saldırıyla yüz yüzeyiz” dediler.
Saldırgan silahlı saldırı sonrası Dedeoğlu ailesinin evini de ateşe verdi. Daha önceki saldırıda aileye “biz ülkücüyüz, sizi burada yaşatmayacağız” diyenleri koruyan iktidar Dedeoğlu ailesini korumadı, korumak istemedi bu katliamla yüz yüze bıraktı ve en son 7 Kürt, bu cezasızlık politikaları ve bu hedef gösterme siyaseti sonucu katledildi.
“Saldırı, ilk gününden bugüne, tıpkı Afyon’daki saldırı, tıpkı en son dün Çorum’daki saldırı gibi, tıpkı Antalya Elmadağ’da olduğu gibi münferit olaylarmış gibi yansıtıldı. Ya da Deniz Poyraz’da olduğu gibi münferit olaylar, adli vakalarmış gibi yansıtıldı. Ama biz bunun altındaki motivasyonun ırkçılık olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz bunları teşvik edenlerin, sırtlarını sıvazlayanların, Deniz Poyraz’ın katilini gözaltına alırken incitmeden pamuklara sararak alanları onları teşvik edenlerden biliyoruz.
“Toplum kendi imkanlarıyla yangınları söndürmeye çalışıyor”
“Bu ülkenin bütçesi nereye gidiyor sormak lazım. Ve ilk verdikleri refleksleri de kendilerine sormak lazım. Van’da sel olmuş tek bir adım atılmış değil, insanlar kendi kaderlerine terk edilmiş durumda, kendi çabalarıyla bu afeti durdurmaya, bu afetin yarattığı sonuçlarla yüz yüze kalıyorlar. Ülkenin dört bir yanı yangın yeri. Bu toplum kendi imkanlarıyla yangınları söndürmeye çalışıyorlar. Ama iktidarın milletvekilleri çıkıp “vatandaş keşke bizim evimiz yansa da diyecek” diyor. “Oralara TOKİ’ler dikeceğiz” diyor. Daha yangınlar söndürülmemişken TOKİ’nin projeleri ortaya çıkıyor. İşte bunların yangına müdahale anlayışı! Bu sözler, yangınları önlemediklerinin itirafıdır!
“Ümitcan Uygun seri katile dönüştü, derhal tutuklanmalıdır
“Yine bugün öğrendik ki, daha önce Aleyna Çakır’ın ölümünde baş şüpheli olan Ümitcan Uygun, kadınların, bizlerin tüm tepkilerine rağmen tutuklanmadı! O kadar uyarmamıza rağmen şüpheli bir şahıs elini kolunu sallayarak dolaştı. Şimdi de evinde başka bir kadın olan Esra Hankulu’nun cenazesi bulundu.
"Biz daha önce defalarca uyarmıştık. Uygun’un tutuklanması için daha ne kadar delil olması gerekiyor? Savcılar, hakimler bu konuda ne düşünüyorlar? Bir kadının daha yaşamına mal olan kararlarının farkındalar mı? Bu şahsın tutuklanması için daha fazla mı kadını katletmesi gerekiyor? Bu şahıs bir seri katil haline döndü ve bu seri katil, iktidarın cezasızlık politikaları nedeniyle suç işlemeye devam ediyor. Ümitcan Uygun derhal tutuklanmalıdır ve serbest bırakan hakim ve savcılar hakkında da HSK derhal işlem başlatmalıdır!
"Tıpkı Pınar Gültekin gibi, tıpkı Özgecan Aslan gibi, tıpkı Fatma Altınmakas gibi, tıpkı Şule Çet gibi… Nereli oldukları, kimlikleri, ne iş yaptıkları fark etmeksizin sırf cinsiyetlerinden dolayı, sırf kadın olduklarından dolayı katlediliyor. İktidarın erkek yargısı ne yapıyor? Katil erkeklerin sırtını sıvazlayarak kravat indirimi uyguluyor. İktidarın; yargısıyla, medyasıyla, kadın düşmanı politikalarının bedelini kadınlar canlarıyla ödüyor!"
(EMK)