Türkiye Barış Vakfı Yönetim Kurulu, HDP'nin kapatılması için açılan davaya ve Kürtlere yönelik saldırılara ilişkin açıklama yaptı.
Vakıf yaptığı açıklamada HDP'nin Türkiye'nin üçüncü büyük partisi olduğu ve demokratik siyasetin herkes için temel bir hak olduğu vurgulandı.
Açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye son yıllarda, başta demokratik katılım ve temsil hakkı gibi evrensel değerlerden, hukuktan, teamüllerden ve barış arayışından hızla uzaklaşmıştır. Siyasete egemen kılınan her türlü şiddet, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı dil, hatta TBMM çatısı altında yürütülen ayrımcı muameleler sorunlarımızı çoğaltmakta, çoğulcu ve katılımcı demokratik anlayıştan uzaklaşılmakta, var olan yaralar derinleşmektedir.
"Kürtlere yönelik toplu saldırılara var"
Cezaevleri, demokratik muhalefet etme hakkını kullanmak isteyen yasal siyasi parti yönetici ve üyeleriyle doludur; cezaevindeki tutuklu muhalif parti yöneticileri, sivil toplum ve yerel yönetim temsilcilerinin sayısı artık binlerle ifade edilmektedir.
Nefret söylemi ve ayrımcılık, toplu linç girişimlerine, fiili saldırılara ve ve parti binalarının kurşunlanmasına, yakılmasına, İzmir’de Deniz Poyraz’ın öldürülmesi ve Ankara, Konya, Afyon’da olduğu gibi Kürtlere yönelik toplu saldırılara vardır.
24 yıldır Konya’nın Meram ilçesinde yaşayan daha önce Kürt oldukları için 60 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğrayan Dedeoğulları ailesinden daha dün 7 kişi öldürüldü ve güpegündüz evleri yakıldı. Irkçılı, Kürt karşıtı saldırılar adeta körükleniyor.
"Tablo daha da kötüleşti"
Bu karanlık tabloyu daha da kötüleştiren iki gelişme yine bu yıl içinde peş peşe yaşandı. 2013-2015 yılları arasında çözüm sürecinde iktidarın onayı ve izniyle görev yürüten, dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın ve parti merkez yöneticilerininde aralarında olduğu 108 kişi hakkında Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmek üzere !Kobani davası' açıldı.
İkinci gelişme ise Yargıtay Başsavcısının, Anayasa Mahkemesi’ne HDP’nin kapatılması istemli başvurusu oldu. Başsavcısı, partinin kapatılmasının yanı sıra 451 partiliye beş yıl siyasi yasak ve ayrıca hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına tedbir olarak bloke konulmasını talep ediyor.
"Temsil hakkı engelleniyor"
Önümüzdeki aylarda AYM’de görülmeye başlanacak bu davayla, HDP’lilerin demokratik siyaset yapma ve siyasi temsil hakkı engellenmek istenmektedir.
Her iki davayla Türkiye, demokratik siyaset zeminini bütünüyle tahrip edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. İktidarın yargı eliyle muhalifleri terbiye etme yaklaşımı anayasaya, yasalara, evrensel hukuka aykırı olduğu gibi siyasetin sorun çözme kapasitesini de yok edebilecek bir yöntemdir.
HDP, Türkiye siyasetinde ve Türkiye toplumunda özgün yere sahip. Bu nedenle partinin kapatılması, Türkiye siyasi hayatı açısından çok büyük bir kötülük olacaktır. HDP, anayasa güvencesinde siyaset yapan ve TBMM’nin üçüncü büyük partisidir. Daha çok Kürtlerin desteklediği ve bu nedenle Kürt sorunun demokratik çözümünde önemli işlevi ve sorumluğu olan bir partidir.
"Toplumsal barışı etkileyecek"
Dolayısıyla partinin karşı karşıya kalacağı muamele, seçmenlerinin iradesine siyasi müdahale olacağı gibi Kürtler nezdinde telafisi mümkün olmayacak siyasi kırılma yaratacaktır. Toplumsal barış, uzlaşı ve demokrasi arayışlarını olumsuz yönde etkileyecektir.
Farklı görüş ve duyarlılıklar sahip sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, kanat önderleri ve yurttaşlar olarak demokratik siyaset hakkını savunmak için bir şeyler yapmalıyız. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar, hepimizin geleceğini doğrudan etkileyecek karar olacak. HDP’ye vurulması istenen kilit, esasında Türkiye’nin demokrasine, barışına, hukukuna vurulmuş olacak." (RT)