Kişilik haklarına hakaret iddiasıyla açılan dava, 25 Aralık'ta İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde başlayacak. Doğan, yazıda kendisine yönelik karalama, itham ve isnatlarda bulunulduğunu, bu ima ve isnatlarla, şeref ve haysiyetinin ağır derecede rencide edildiğini iddia etti.
Yazı ve tekzipten karşılık 100 bin YTL'lik davalar
Uğur'un yazısında suçlanan ifadeler arasında, "...Bence de Türk Silahlı kuvvetleri bir an önce Kuzey Irak"a girsin, gerekli yerleri işgal etsin ve Barzani hükümeti de bizim kuklamız olsun. Sonra da Aydın Doğan vergi kaçırdığı tescillenen şirketi POAŞ'la birlikte oradaki olağanüstü halden yararlanarak, Kuzey Irak"ın petrol yatağı bakımından en zengin bölgelerine yerleşsin. Petrol arasın, bulsun, çıkarsın ve paraya para demesin" de var.
Fuat Uğur ve Ertuğrul Acar, Doğan'ın avukatlarınca gönderilen tekzip metninde kendilerine ağır ithamlarda bulunulduğu gerekçesiyle 100 bin YTL'lik karşı dava açacaklarını açıkladılar.
Aydın Doğan'ın avukatları, dava dilekçelerinde müvekkilleri Aydın Doğan'ın yarım yüzyıla yakın süredir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne büyük bir onurla hizmet ettiğini, her yıl ödediği vergilerle dereceye girdiğini hatırlattıktan sonra hakkında "menfaati için savaş çığırtkanlığı yaptığının söylenmesi" ve "tescilli vergi kaçakçısı" denilmesinin son derece itibar kırıcı ve kasıtlı olduğunu ileri sürdüler.
Şikayet dilekçesinde, Petrol Ofisi Şirketi'nin (Poaş) 300 milyon YTL ödemesiyle sonuçlanan ve Maliye müfettişlerinin "1 Milyar 200 milyon YTL'lik vergi kaçağı" olarak nitelendikleri verginin "vergi kaçağı" değil "vergi anlaşmazlığından doğan bir ihtilaf" olduğu ileri sürülerek yazılanların haksız ve karalayıcı olduğu savunuldu.
"Tekziple hakaret" iddiasıyla karşı dava
Uğur, Acar ve Hürhaber'den yapılan açıklamada, talep üzerine dördüncükuvvetmedya sitesinde (DKM) yayınlanan tekzip metninde kişilik haklarını, şeref ve haysiyetlerini ağır derecede rencide eden ifadeler bulunduğu gerekçesiyle karşı dava açacak.
Tekzip metninde, "...yazı, müvekkilimize her olaydan pay çıkarmaya çalışan ve çamur atmayı iş edinen, hastalıklı bir zihniyetin ürünüdür. Öyle ki, "Ben Türk'üm " diyen hiç kimsenin aklının ucundan dahi geçmeyen, böylesine bir komplo ile müvekkilimizin karalanmak istenmesi ancak kin ve nefretten gözü dönenlerin içine düştüğü karanlık durum ile açıklanabilir" deniyor. (EÖ)