Anayasa Mahkemesi'nin (AYM), milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı vermesi üzerine avukatları Fikret İlkiz, Deniz Özen ve Akçay Taşçı, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, “derhal tahliye” başvurusu yaptı.
Mahkemenin, "AYM'nin kararının gerekçeli kararından sonra karar vereceğini" belirtmesine yer verilen dilekçede, “AYM’nin gerekçeli kararının beklenmesine gerek yoktur. Kısa karar uygulanmak zorundadır. Mahkeme üyeleri suç işlemektedir” denildi.
“Gerekçeli kararı görelim” açıklaması yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a da tepki gösteren avukatlar, Atalay için “düşman ceza hukukunun uygulandığı” vurgulandı. Mahkemenin anayasaya uyarak, Atalay’ın derhal tahliyesine karar vermesi talep edildi.
Dilekçede özetle şu ifadelere yer verildi:
22 Aralık 2023'de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri hiçbir avukatla görüşmeyi kabul etmiyor. Avukatlar 22 Aralık 2023 tarihinde öğlene kadar mahkeme kapısında bekletiliyor. 22 Aralık 2023 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının Çağlayan adliyesine gelmesinden sonra Mahkeme Başkanı tarafından kaleme not bırakılıyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Resmî Gazetede yayımlanacak olan AYM'nin 'gerekçeli kararı' kendilerine gönderildikten sonra karar verileceğini Mahkeme kalemine bıraktığı notla avukatlara söylüyor.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi böylece Anayasa Mahkemesinin kısa kararını uygulamayacağını ve gerekçeli AYM kararının bekleneceğini kamuoyuna açıklamış oluyor. Açıkladığı gibi oluyor anlaşılan; Mahkeme karar vermiyor. Mesai saati sonunda kapılarını kapatıyor... Açıkça İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri suç işliyor. Açıkça Can Atalay cezaevinde ne kadar kalırsa ne kadar daha 'tutulan' / 'tutsak' olarak tutulabilirse 'o kadar iyidir' anlayışıyla infaz sürdürülüyor.“Düşman ceza hukuku”
Bu halin sürdürülmesi düşman ceza hukuku anlayışını getirmeye çalışan bir zihniyetin sonucudur. Böyle bir uygulama yargının uygulaması olmaması gerektiği halde, oluyor! Mahkemeler yargılama yapar. Karar vermemekle infazı durdurulması gereken bir milletvekili hakkında karar vermeyerek Anayasaya aykırı davranamaz, hukuku ihlal edemez, kanunlara aykırı davranamaz.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları Anayasa Mahkemesinin 21.12.2023 tarihli kararı aynı gün Mahkemeye gönderildiği halde, Tarafımıza 21.12.2023 günü Anayasa Mahkemesinden telefonla Anayasa Mahkeme tarafından kararın Mahkemesine gönderildiği bildirildiği halde 21.12.2023 tarihinde Saat 15.30’dan sonra İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi AYM kararını uygulamıyor, karar vermiyor ve böylece milletvekilinin hapishanede kalmasının sürdürülmesine neden olunmasını hiç gözetmiyor! Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hak ihlali sürüyor.“Bekletilmesi suçtur”
Kısa karar üzerine karar vermemek şu demektir: Can Atalay’ın Anayasanın 19. Maddesinde yazılı kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı açıkça ihlal edilerek suç işlenmekte ve Anayasa Mahkemesinin 25 Ekim 2023 tarihli Can Atalay (3) kararına uyulmadığı için suç işlemeye devam edildiği çok açıktır demektir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, AYM kararını (kısa karar veya gerekçeli karar) artık her ne sebeple olursa olsun, her ne amaçla olursa olsun Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderme hak ve yetkisi yoktur.
Anayasa Mahkemesi kararını yorumla hak ve yetkisi yoktur. Kısacası, hukuka aykırı önceki kararı ile neden olduğu ikinci hak ihlalinden (aslında) doğrudan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Mahkemenin hakimleri sorumludur. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 25 Ekim 2023 tarihinden beri suç işlemeye devam etmektedirler. Daha önemlisi 21.12.2023 tarihinde Can Atalay hakkında karar vermemek suretiyle, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamakta ve dolayısıyla; kişi özgürlüğü ve güvenliğini ihlal etmeye devam etmektedir.“Savcılık da sorumlu”
Sadece İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinin 21.12.2023 tarihli (2023/99744 B.B) Ş. Can Atalay hakkındaki oybirliği ile verilmiş ihlal kararından “haberdar” ve “bilgi sahibi” olduğu halde kararın uygulanması, infazın durdurulması ve cezaevinden salıverilmenin sağlanması için hiçbir şey yapmıyor. Sessizce duruyor. Varsayın ki gerekçeli karar geldi, okundu, karar gereği yerine getirilmek üzere işlemler başlatıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul C. Başsavcılığından Anayasa Mahkemesi kararı için “görüş” istedi. Görüş istenmesine hiç gerek olmadığı halde Mahkemenin böyle bir talebi olduğunu varsayalım...
İstanbul C. Başsavcılığı tıpkı Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararı gibi “görüş” bildirecektir.“HSK’ya da gönderildi”
Anayasa Mahkemesi bütün bu nedenlerle ikinci hak ihlali kararında kararın bir örneğini Hakimler Savcılar Kuruluna gönderme gereği duymuş ve bu yönde karar vermiştir.
Neden acaba? Mutlaka haklı ve hukuki ve adaletli bir nedeni vardır görüşündeyiz.
Umarız İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu herhangi bir başvuru beklemeden “re’sen” harekete geçer ve soruşturma açar! Hukuk, adalet ve kanun böyle söylüyor. Ama HSK böyle bir soruşturma açmayacaktır.Kamuoyuna kendilerinin açıkladığı ve HSK web sayfalarında yer alan hakimlerin etik ilkelerine aykırı davranacaktır. Sözümüz; söyleyecek sözleri kalmayan yargının ve yürütmenin hukuka dönmesi ve hukukun üstünlüğünün var olduğunu kanıtlaması ve sadece göstermesini beklemekten ibarettir ve aslında bu sözlerimiz saflıktan ibarettir. Suya yazılan yazılardan ibaret olmadığını bildiğimiz “hukukun üstünlüğü” kavramının anlamı adalet ve vicdanın üstünlüğüne inanan laik, sosyal ve demokratik hukuk devletinin temelidir. Bu temel çürürse ve çürütülürse çöker ve hepimiz altında kalırız!
(RT)