Yenilenebilir enerji deyince akla ilk gelen ülkelerden biri Almanya. Ülkede “energiewende” olarak adlandırılan enerji dönüşümü beş yılını geride bırakmış durumda. Almanya kazanımları ve zorluklarıyla bu alandaki deneyimlerini başka ülkelere aktarmak istiyor.
Clean Enery Wire örgütü de bu deneyimin aktarcılarından biri. Misyonu tüm dünyadaki gazetecilere energiewiende’i anlatmak. Bu kapsamda Türkiyeli gazetecilere bir gezi düzenledi.
Almanya’da enerjinin büyük bölümü kömür ve nükleer enerji üzerine kuruluydu. Çevre örgütüleri yaklaşık 45 yıldır nükleer karşıtı kampanyalar düzenliyordu. Bu hareket karşılığını ancak 2011’de Fukuşima felaketi sonrasında bulabildi.
Nükleere elveda
Energiwende olarak adlandırılan enerji dönüşümü parlamentoda Angela Merkel’in liderliğinde kabul edildi. Almanya, kendisine kısa ve uzun vadeli hedefler koydu. Ülke nükleer enerjiye elveda dedi. 2022’de son santral kapanacak. Nükleerin yerine de enerji sisteminde rüzgar ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerjiye yöneldi. İklim değişikliğine karşı sera gazı emisyonlarını hızlıca azaltma kararı aldı. Bir diğer hedef de her alanda enerji verimliliğini sağlamak.
Bu enerji dönüşümü kapsamında Almanya 2020’ye kadar elektriğin yüzde 35’ini 2050’de ise yüzde 95’e kadarını yenilebilir enerjiden sağlamayı hedefliyor. Şu anda yüzde 30’a ulaştı.
Aynı şekilde sera gazı emisyonunu da 2030’de yarı yarıya azaltmayı hedefliyor. Ancak bu konuda hedefine çok yaklaştığı söylenemez.
Kömürün geleceği belirsiz
Almanya tüm bu hedeflere rağmen hala kömürden vazgeçebilmiş değil. Ülkenin en önemli ekoloji örgütlerinden Agora’dan Philip Godron, Almanyan’nın nükleer enerjinin yanında acilen kömürü bitirme planı yapması gerektiğini söylüyor.
Özellikle iklim değişikliğini durdurmak için bir ay içinde yürürlüğe girecek olan Paris İklim Anlaşması’nın ardından dünya kömürden vazgeçme eğilimi yükseliyor.
Almanya’da kömürün geleceği ise belirsiz ve ciddi bir tartışma konusu.
Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’ndan yetkilliler kömür şirketlerinin ve politikacıların kömüre devam konusunda ciddi lobi faaliyetleri yürüttüğünü söylüyor.
Lobi faaliyetleri yürütenler yenilenebilir enerjinin yeterli olmayacağını söylüyor. Ve tabii sektörünün bitirilmesiyle oluşacak işsizlik de en önemli argüman olarak yerini koruyor.
Halk karşı, işsizlik sorun
Net olan bir şey varsa o da yeni kömür projeleri devlet tarafından teşvik edilmiyor. Halk zaten istemiyor. Geçen sene Hamburg’da açılması planlanan yeni kömür santrali bu sebeple hala açılamadı. Ancak öte yandan madenlerinin kapatılmasına karşı işini kaybetmek istemeyen 25 bin madenci de sokağa çıktı. O yüzden Almanya şu anda ömrünü tamamlayan kömür madenleriyle ilgili sosyal çözümler üzerine çalışıyor. Kömür madeni bölgeleri nasıl dönüştürülebilir, işsizliğe nasıl bir çözüm bulunabilir vesaire.
Maden ocaklarını yeniden doğaya kazandırma
Gezi kapsamında yakından görmek için linyit madeni ve güneş ile rüzgar tribünü tarlalarını ziyaret ettik.
Kömür madenleri ortalama 40- 50 yılda ömrünü tamamlıyor. Ancak madeni kapatmakla iş bitmiyor, ocağın yeniden doğaya kazandırılması gerekiyor.
Uzmanlar Almanya’da devlet teşviği de olmadığı için kömür şirketlerinin aslında kar etmediğini söylüyor. Ancak maden ocaklarının yeniden doğaya kazandırma süreci çok pahalı. Bu yüzden şirketler maden ömrünü tamamlayana kadar çalışmaya devam etmeyi tercih ediyor.
İlk durağımız Brandenburg eyaletinde Lusatia bölgesinde açık linyit madeniydi. Maden nedeniyle 25 bin kişi zorunlu göçe maruz kalmış. Madenin bir bölümü ömrünü tamamladığı için kapanmış. Ancak alanı yeniden doğaya kazandırmaları lazım.
Toprak çok asitli olduğu için tarıma dönmek çok zor ve pahalı. Bu yüzden maden ocağına başka bir nehirden su taşıyacaklar ve yapay bir göl oluşacak. Ancak gölde canlı yaşamı için uzun süre beklemek gerekecek. O yüzden acaba gölde su sporları yaparak turizme mi kazandırsak diye düşünüyorlar.
Köyün suyu bitmiş
Lusatia’da kuzeye doğru maden projesi ilerliyor. Yanı başında Taubendrof köyü var. Köyün bir tarafı da Polonya sınırında, orada da yeni bir kömür madeni projesi var. Yani köy iki taraftan da sıkışmış durumda.
Karl Handreck, köylerindeki yeraltı suyunun sekiz yıl önce tamamen bittiğini söylüyor. Mecburen sulama yapmak için içme suyunu kullanıyorlar. Bunun yanında Handreck, Almanya’daki hukuk sisteminin söz konusu kömür olunca çok da işlemediğini söylüyor: “Almanya’da trafikteki araçların bile ses sınırı varken, neden kömür madenlerinde gün boyu süren sesle yaşamak zorundayız.”
Bir çift kartal ve mor çiçekler
Lusatia’da linyite karşı çıkan bazı köylüler, sokak protestolarının bir etkisi olmadığını anlamışlar. Linyite mecbur olmadıklarını göstermek için Lusaiton Güneş Kooperatifi’ni kurmuşlar. Protestolarını bölgedeki bir hastanenin tepesine ve evlerin çatılarına taktıkları güneş panelleri ile gösteriyorlar.
Bir sonraki durağımız ise Lieberoser Heide’daki güneş tarlasıydı. Bölgenin dönüşüm hikayesi yıllar süren ilginç bir hikayeye sahip. Bu bölge 1940’lardan itibaren askeri eğitim yeri olarak kullanılmış. Toprağa karışmış birçok kimyasal atık bırakılmış. Hükümet yıllarca pahalı olduğu için bölgeyi nasıl temizleyeceğini bilememiş.
Sonra rüzgar tribünleri kurulmasına karar verilmiş. Ancak ekolojistler bölgede koruma altında olan bir çift kartal olduğunu hatırlatınca bundan vazgeçilmiş. Ve güneş tarlası kurulmasına karar verilmiş. Yatırımcı bunun karşılığında bölgeyi kimyasallardan temizlemiş. Ancak dikkatmizi çeken tarlada bir boşluk bırakılmış olmasaydı. Bunun da sebebi bölgede yetişen mor çiçekleri korumak. Yani yenilenebilir enerjide de bölge seçimlerinde ekolojik dengelere ciddi hassasiyet gösteriliyor. Bir çift kartal, ya da mor çiçekler tüm projeyi durduruyor ya da dönüştürebiliyor.
Rüzgarda yerel halk konseyleri
Güneş değil ancak Almanya’da rüzgar tribünleriyle ilgili tıpkı Türkiye’de olduğu gibi yerel halktan gelen ciddi itirazlar var.
Yerel halk için sadece estetik kaygılar bile karşı çıkış sebebi olabiliyor. Ancak bunun yanında esas olarak ses kirliliği ve ekolojistler arasında kuşların etkilenmesi meselesi tartışılıyor. Uzmanlar ses kirliliğinin yeni teknolojilerle çözüldüğünü, kuş meselesinin de çözülemeyecek bir sorun olmadığını söylüyorlar. Tribün kurulmadan önce yapılan araştırmaların ya da belli zamanlarda tribünleri kapatmanın çözüm sağlayacağını belirtiyorlar.
Tüm bu tartışmalar ekseninde son durağımız Drehnow’du. Bu köyde Halk Konseyi, yerelde yaşayanların katılımıyla rüzgar tribünleri kuruyorlar. Yani dışarıdan gelen büyük şirketler yerine yerel halk kendi talebiyle kendi bölgesinde ürettiği enerjiden pay alıyor.
Görüştüğümüz uzmanlar yerelde rüzgar tribünleriyle ilgili sorunların genelde büyük şirketler söz konusu olduğunda ortaya çıktığını yerel halk enerjiden pay aldığında sorunların azaldığına dikkat çekiyorlar.
Almanya’da enerji dönüşümü politik alanda da tartışılmaya devam ediyor. Bazı muhafazakarlar yenilenebilir enerjiye verilen teşviklerin ekonomiyi sarstığını düşünüyor.
Örneğin Die Welt’ten gazeteci Daniel Wetzel, Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (AFD) göçmen karşıtlığı üzerine kurulduğunu ancak yenilenebilir enerji karşıtlığının da bazı seçmenleri çektiğini söylüyor. Özellikle rüzgar tribünlerine tepkili köylülerin bu kesimi oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Hep tekrarlandığı gibi güneşi ve rüzgarı Almanya’dan bol olan Türkiye’nin Almanya’daki enerji dönüşümünün kazanımları ve zorluklarından öğreneceği çok şey var. Yeter ki niyet olsun…(NV)
Elektrikli araçlarAlmanya, energiwiende projesi kapsamında elektrikli araçları yaygınlaştırmaya çalışıyor. Berlin'de dört tane elektrikle çalışan e-bus otobüs var. Bunun için kentte iki tane istasyon kurulmuş. Güneş paneli ve küçük bir rüzgar tribünü ile elektrik üretiliyor. Otobüsler burada 110 kilometrelik yol için 10 dakikada şarj oluyor. Ayrıca bu istasyonlarda elektrikli bisiklet ve araba da kiralanabiliyor. Bunun yanında yine kiralık elektrikli skooterlar da var. Kentte temiz enerji kullanan araçlarla hava ve ses kirliliği de azalıyor. |