BM Terörle Mücadele Sırasında İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasıyla ilgili Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Martin Scheinin, daha tasarı halindeki metinle ilgili 21 Mart tarihli görüşlerini ve kaygılarını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu'na gönderdi.
Ancak, Scheinin'in BM Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni (ICCPR), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ve uluslararası insan hakları metinlerini ölçüt alarak yaptığı değerlendirmede dikkat çektiği hak ihlaline neden olabilecek sorunlu maddeler, Komisyon görüşmelerinde kaldırılan "terör örgütünün amacının propagandasını yapmak" dışında, varlığını koruyor.
Scheinin: Terör tanımı geniş, belirsiz; "terör suçu" kapsamı artırılıyor
Scheinin, incelemesinde, tasarı metnindeki terör ve terör suçlarının tanımının net olmadığını, belirtti.
"Terör kavramına yer veren ulusal yasa, hangi eylemlerin terör olarak sayılacağını belirgin bir şekilde tanımlamalıdır. Bu eylemler, kişilere yönelik ölümcül ya da ağır şiddet içeren eylemleri ya da kişilerin rehin alınmasını kapsamalıdır."
Scheinin, bu geniş ve belirsiz tanımlamaların olası sonuçlarını da şöyle özetledi:
* Bu tanım, yasanın diğer maddeleriyle birlikte uygulandığında, kişinin, uygun bir şekilde tanımlanmış terör suçlarıyla, örneğin kişilere karşı ölümcül ya da ağır şiddet eylemleri ya da kişilerin rehin alınması, kişisel olarak bağlantısı olmadığı durumlarda bile kişi hakkında kovuşturma başlatılması ve mahkum edilmesiyle sonuçlanabilir.
* Türkiye'de "terörist" kavramı, böyle bir terör tanımı kapsamına giren suçların işlenmesiyle bağlantılarının yasallık ilkesine göre kurulamaması durumunda bile, çok sayıda kişiyi, bu kişilerin kurumlarını ve etkinliklerini kast edecek şekilde kullanılmaya devam ediliyor.
* "Terör" ve "terörist" terimlerinin bu denli fark gözetmeden kullanılması, yasallık ilkesine ilişkin ortaya konulan endişeler bir yana, gerçek terörle mücadelenin etkinliğini azaltacaktır.
* Yasa tasarısı terör suçu olarak sayılacak suçların sayısını sınırlamak yerine, bunlara 50'den fazla yeni suç eklemiştir. "Yabancıların ülkeye sokulması", "suçlunun övülmesi", "halkın askerlik hizmetinden soğutulması", "bilerek ve isteyerek orman yakmak" yeni terör suçları olarak eklenmiştir. Bunların "terör"le bağlantısı "terör suçu" sayılamayacak kadar uzak olabilir. Bu durum, terör teriminin ayırıcı niteliğini kaybetme tehlikesini beraberinde getiriyor.
"Övmek", "propaganda niteliğinde olan" terimleri belirsiz
Scheinin, süreli yayınlara yaptırım getiren 5. maddedeki işlenmiş olan suçları ve suçluları övmek ya da "terörist örgütün propagandası niteliğinde olan" gibi terimlerin "yasallık koşuluna aykırı" olduğunu saptıyor.
"Yasa kişinin davranışlarını düzenlemesine olanak verecek şekilde yeterli kesinlik ve öngörülebilirlik içermemektedir. - bu terim bir azınlık ya da etnik grubun haklarını savunan bir kişi ya da grubu kapsayabilir mi? Böyle olduğu takdirde, kişi araç olarak şiddetin kullanılmasına tamamıyla karşı olsa da, herhangi bir terörist örgütün siyasal amaçlarıyla fikir birliğinde olması halinde terörist olarak sayılabilir."
Scheinin, bu noktada, Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ndeki "terör suçu işlemek üzere toplumsal kışkırtma" tanımını örnek veriyor:
"Terör suçunun işlenmesini kışkırtmak amacıyla, bu eylemin, doğrudan terör suçlarını savunsun ya da savunmasın, böyle bir ya da daha fazla suçun işlenme tehlikesini doğurduğu durumlarda, topluma bir mesaj dağıtılması ya da bu mesajın farklı bir şekilde erişilebilir hale getirilmesi."
Yasa metninin ifade özgürlüğünün uygun olmayan bir şekilde sınırlandırılması anlamına geldiğini belirten Scheinin, gösteriler sırasında maske takmaya hapis cezasının da uygun olmadığını söylüyor:
"Gösteri sırasında maske takılmasını sınırlandırmak konusunda toplum düzeniyle ilgili geçerli gerekçeler olabilecek olsa da,bir terörle mücadele yasasında genel bir yasaklamanın ve maske takmanın bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek olmasının uygun olmadığını düşünüyorum."
"Teröre parasal destek" sorunlu
"Türkiye'nin teröre verilen parasal destek konusunda yasalarını geliştirme ihtiyaç duyduğu görüşünde olsam da" diyen Scheinin, yasada terör suçu sayılan suçların kapsamının genişletilmesiyle, "kullandığı terör suçları tanımı nedeniyle, çok sayıda suç ve bunların parasal olarak desteklenmesini içine alacak kadar geniştir" diyor.
"Şüphelinin avukat hakkını sınırlamayın"
Gözaltına alınan kişinin avukatıyla görüşmesinin 24 saat boyunca ertelenebilmesini, şüpheliler ve avukatları arasındaki görüşmelerde bir görevlinin bulunmasına olanak verilmesini de eleştiren Scheinin, "şüpheli ve avukatı arasındaki gizli iletişimden ödün vermek kabul edilebilir bir önlem değildir" diyor.
Scheinin, şüpheliyle avukatı arasında doğruluğu kanıtlanan gizli anlaşmaların ortaya çıkması durumunda, en doğru yolun, "gizli anlaşma yaptığından kuşkulanılan avukatın davalıya avukatlık yapma hakkını sınırlarken, davalının başka bir bağımsız avukatla etkin bir biçimde temsil edilme ve gizli iletişim hakkının güvence altına alınması" olduğunu belirtiyor.
Scheinin bu sorunlara yol açan temel sorun olarak, "olan avukat sayısının birle sınırlı olması"nı gösteriyor.
Ateşli silah kullanma yetkisi ve dokunulmazlık sorunlu
Yasa metninin kolluk görevlilerine, emekli görevlilere, teröristler tarafından saldırıya uğradıklarını iddia ettikleri takdirde, ateşli silah kullanımıyla ilgili olarak geniş bir takdir yetkisine izin verdiğini saptayan Scheinin, "bu geniş ve belirsiz ifade açıkça kötüye kullanılmaya izin veriyor, ICCPR'ı ve AİHS'yi çiğniyor" diyor.
Scheinin, uluslararası sözleşmelere göre, "gücün ancak daha etkisiz araçların yetersiz kaldığı durumlarda kullanılması gerektiğini" belirtirken, "kolluk güçleri tarafından hukuka aykırı ya da keyfi nitelikteki kuvvet ve silah kullanımının, ulusal yasalar uyarınca cezayı gerektiren bir suç olarak cezalandırılması garanti edilmelidir" diyor.
"Bu bağlamda, 'duraksamadan' ifadesinin ateşli silahlar bağlamında kullanılması ve orantılılık gerekliliğine uymaması endişe konusudur."
Yasanın, terörle mücadele bağlamında suç işlemiş olmalarından kuşku duyulan görevlilere ya da emekli görevlilere ayrıcalıklar, bu kişilerin lehine muamele, dokunulmazlık sağladığını veya dokunulmazlığa katkıda bulunduğunu belirten Scheinin, şu uluslararası belgeleri anımsatıyor:
"Viyana Ortak Bildiri ve Eylem Planı şöyle der: Devletler ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlara dokunulmazlık sağlayan yasaları feshetmeli [...] ve bu ihlallerle ilgili kovuşturma yapmalıdırlar.
"Ayrıca, BM ICCPR altında çalışan İnsan Hakları Komitesi, 31 Sayılı Genel Yorumu'nda, 18. paragrafta şöyle diyor: Soruşturmalar [...] belirli Sözleşme haklarının ihlal edildiğini ortaya koyduğunda taraf devletler sorumluların adalet önüne çıkarılmasını sağlamak zorundadır. Soruşturmamak, bu ihlallerin faillerini adalete teslim etmemek, kendi başına Sözleşme'nin ayrıca ihlali anlamına gelecektir. [...] Resmi görevliler ya da Devlet aracılarının bu paragrafta belirtilen Sözleşme haklarını ihlal etmeleri durumunda, taraf devletler, bazı aflarda olduğu gibi, suçluların kişisel sorumluluklarını kaldıramaz [...] ve yasal dokunulmazlık ve cezadan aftan yararlandıramaz. Buna ek olarak, bu tür ihlallerin sorumluluğuyla suçlanan kişilerin resmi konumu ne olursa olsun yasal sorumluluktan muaf tutulmaları kabul edilemez."
Müebbet hapiste koşullu salıverilmenin kaldırılması sorunlu
Scheinin, müebbet hapis cezası almış olan belli kişiler için salıverilme olasılığını tamamıyla ortadan kaldırılmasını da şöyle eleştiriyor:
"Bu tür koşullar, BM ICCPR'ın, cezaevi sistemini, 'iyileştirilme ve sanığın topluma kazandırılmasını amaçlayan bir sistem olarak tanımlayan, özgürlüğü kısıtlanan herkese karşı insanca muameleyi gerektiren ve işkence ya da zalimce, insanlıkdışı ya da onur kırıcı davranış ya da cezanın uygulanmasını yasaklayan maddeleri ışığında her zaman sorun yaratacak koşullardır." (TK/EÖ)