Avrupa İnsan Hakları mahkemesi (AİHM) 2006 yılında on kişinin öldüğü yüzlerce kişinin yaralandığı Diyarbakır olaylarında polisin attığı gaz fişeğiyle yüzünden yaralanan Abdullah Yaşa davasında Türkiye’yi 20 bin Euro tazminata mahkûm etti.
Diyarbakır İnsan Hakları Derneği’nin AİHM’e taşıdığı davada mahkeme polisin toplumsal olaylarda biber gazı kullanımıyla ilgili Türkiye yasal mevzuatının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle (AİHS) uyumlu olmadığına hükmederek 15 bin Euro maddi ve manevi tazminatla birlikte 5 bin Euro tutarında mahkeme masraflarının karşılanmasını hükümetten talep etti. AİHM’in haklı bulduğu Abdullah Yaşa ise hala cezaevinde.
AİHM kararında göstericilerin doğrudan ve yakın mesafeden biber gazı kapsülleriyle hedef alınmasının ölümcül vakalara veya ciddi yaralanmalara yol açabileceği için, uygun bir polis davranışı olmadığına hükmetti.
Olayın meydana geldiği 2006 yılındaki polisin gaz kullanımına ilişkin yasal mevzuatın şahısların fiziksel bütünlüklerinin korunması için Avrupa'nın çağdaş demokrasilerinden beklenen düzeyde güvence sağlamadığı ve barışçıl olmayan bir gösterinin dağıtılması için aranan hedefe orantılı yanıt oluşturmadığı” belirtildi. Bu tespitten yola çıkan AİHM biber gazının bu şekilde kullanılmasıyla AİHS’in kötü ve insanlık dışı muameleyle mücadeleyi kapsayan üçüncü maddesinin Ankara tarafından ihlal edildiğine hükmetti. AİHM ayrıca Türkiye hükümetinden bu konudaki yasal mevzuatını değiştirmesini talep etti.
Türkiye hükümeti mahkemede güvenlik güçlerinin biber gazı kullanımının "polise saldıran ve yasadışı gösteri yapan bir grubun dağıtılması için orantılı" olduğu tezini savunmuştu.
Olayın gerçekleştiği dönemde İnsan hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı olan ve Yaşa ailesinin avukatı olan Reyhan Yalçındağ şunları ifade etti:
"Yedisi çocuk toplam on kişinin polislerce öldürülmelerinin ve de yüzlercesinin de yaralanmasının üzerinden tam yedi yıl geçti. Savcılıklara yapılan sayısız suç duyurularına ve çok sayıdaki delile rağmen, bugüne kadar kolluk görevlileri hakkında ne idari ne de cezai anlamda verilen tek bir ceza olmadığı gibi; o günlerde tesadüfen hayatta kalan ağır yaralı çocukların çoğu da, bugün farklı gerekçelerle cezaevlerinde.
“Diğer tüm dosyalarda olduğu gibi fail olan polisler cezasız kaldı, adalet yerinde saydı ve de İHD Diyarbakır Şubesi aracılığıyla dosyayı AİHM’e taşıdık. İHD’li avukatlar olarak defalarca kez savcılığa yaptığımız başvuruların hiçbirinden sonuç alamadığımız gibi, tam tersine, polislerin aklanması amacıyla mağdur çocuk hakkında 'polise mukavemet' suçlamasıyla dava açıldı. Ancak deliller ışığında mağdur, beraat etti."
“Bugün verilen kararda mahkeme, Türkiye’yi işkence ve gayri insani muameleden dolayı 15.000 Euro manevi-maddi tazminat ve de 5.000 Euro adli gider olmak üzere toplam 20.000 Euro tazminata hükmetti. Abdullah Yaşa ise, geçtiğimiz yıl cezaevlerinde devam eden açlık grevleriyle ilgili toplantı ve gösteri hakkını kullandığı için Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 4.5 yıl hapis ve de 36.000 TL para cezasına çarptırıldı. Yani yaralanan 13 yaşında bir çocuğa verilen tazminat, aynı çocuğa ‘gösteri özgürlüğünü kullandığı için’ verilen para cezasıyla pata bir durum yaratmakta. Abdullah halen D Tipi Cezaevinde.”
AİHM daha önceki Oya Ataman v. Türkiye kararında AİHS'in 11. maddesine, Ali Güneş v. Türkiye kararında da AİHS'in 3. Maddesine dayanarak Türkiye’ye ihlal kararı vermişti.
Söz konusu madde ise şöyle: “İşkence yasağı: Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.” (FK/EA)