Sınıfsal-etnik mücadelelerin eşitsiz gelişimi ve toplumsal hareketlerin içsel çelişkileri.
Eski solcu ya da popülist seçim partilerinin sağa dönüşü ve ABD emperyalizmiyle ittifakları.
Yeni liberal sosyo-ekonomik modelin başarısızlığı ve yen liberal rejimlerin yalıtılarak şiddete artan biçimde başvurmaları
Emperyal militarizmin ve sömürgeciliğin macerası-zaferleri ve yenilgileri.
Sınıfsal-etnik ve anti-emperyalist mücadelelerin eşitsiz gelişimi
Venezuella iyi, Brezilya kötü
Latin Amerika halk hareketleri ve mücadeleleri özgün koşullara ve zaman içindeki momentlere bağlı olarak karmaşık bir gelişme ve geri çekilme modeli sergilemektedirler. Hiç bir genel "yeni" zafer ya da yenilgi "dalgası" mevcut değildir. Olumlu tarafta Venezüella'daki halk hareketinin zaferi bulunmaktadır
ABD yönetimli darbenin yenilgiye uğraması ve Başkan Chavez'in 2003 Ağustos ayı itibarıyla 100 bin aileyi yerleştirme sözü verdiği tarım reformu. Bolivya'da, Sosyalizme Doğru Hareketi (Movimento Al Sosialismo- MAS) ve toplumsal hareketler, özellikle de cocaleros, Başkan Sanchez de Losada'nın özelleştirme programını başarıyla engellediler ve seçmen ve kitle desteğini yükselttiler.
Tersine, Ekvador ve Brezilya'da ise, başkanlar Lucio Gutierrez ve Inacio Lula de Silva'nın yeni liberalizme yanaşmaları solun ve kitle mücadelesinin geçici bir zayıflamasını temsil ediyor.
Kitlesel halk hareketlerinin eşitsiz gelişimi tüm Latin Amerika'da görülebilir. Peru ilerlemekte, Şili yerinde saymakta, Arjantin düşmekte ama Kolombiya gerillaları genişlemektedir. Latin Amerika'daki kitle mücadelesinin durgunluk ve akışkanlığını anlamanın anahtarı ekonomik krizlerin ötesine geçerek politika sorununu incelememize bağlıdır, özellikle de kitlesel siyasetle seçimsel politika ilişkisini.
Sebep açıktır: tüm Latin Amerikan ekonomileri derin bir kriz içinde ve artan toplumsal eşitsizliklere sahne oluyor, ama bazı ülkelerde, mücadele ilerliyor, bazılarındaysa geriliyor.
Mücadelenin eşitsiz gelişim yasası
Mücadelenin eşitsiz gelişimini anlamanın anahtarı toplumsal hareketlerle politik oluşumlar arasındaki farklı ilişkiye bakmaktadır. Bolivya, Venezüella ve Küba'da kitle hareketleri popülist ve sosyalist politik oluşumlarla ilişkilidir, ki bu da hareketlerin hedeflerini geliştirmektedir. Brezilya ve Ekvador'da ise, kitle hareketleri, halk hareketlerinin temel taleplerine muhalefet eden ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeni liberal seçkinlerle ilişkili yeni liberal politik rejimlerle bağlantılıdırlar.
Peru, Kolombiya ve Meksika'da kitle hareketleri ve gerillalar ilerlemektedir çünkü yeni liberal rejimlerden ve burjuva partilerinden bağımsızdırlar.
Arjantin'de, ve daha az ölçüde Paraguay ve Uruguay'da, kitle hareketleri politik bir seçenek inşa etmeyi başaramamışlardır, bu da kahramanca mücadelelerin ve kitlesel protestoların devlet iktidarına karşı ciddi bir tehdide dönüşmemesine ama burjuvazi ve reformist seçim partilerinin varolan hoşnutsuzluğu Arjantin'de Kircshner ve Uruguay'da Frente Amplio'nun seçilmesi yoluyla içermelerine yol açmıştır.
Özetle, şimdiki dönemde ilerleyen toplumsal hareketler sınıfsal/popüler politik oluşumlarla ilişki içinde bulunanlar olurken, bu tür bağları olmayan toplumsal hareketler durgunlaşmış ya da geri çekilmişlerdir. Paradoks, Arjantin'de halk isyanı ve yeşeren işsiz işçiler hareketi ile mahalle meclislerinin politik iktidara yürüyecek bir politik örgütlenmeye sahip olmadıkları bir durumda, Brezilya'daki kitle hareketinin sağa dönen ve hareketi terk eden bir politik parti ile İşçi Partisi (PT) ile bağlantılı olmasıdır.
Hem Arjantin hem de Brezilya'da, toplumsal hareketlerin ilerlemesi nesnel koşulların olgunlaşmış olmasına karşın, bağımsız sınıfsal bir politik örgütlenmenin bulunmaması ile baltalanmışlardır.
Sosyo-ekonomik durum
Latin Amerika'daki nesnel durum toplumsal bir dönüşüm için "olgunlaşmıştır". Tüm toplumsal göstergeler olumsuzdur. Günde 5 doları gerçekçi bir yoksulluk rakamı olarak ele alırsak, Latin Amerikalıların yüzde 70'den fazlası, yoksulluk içinde yaşamakta ve yaklaşık yüzde 40'ı da günde 2 doların altında yaşamaktadır.
Arjantin'de, kişi başına et ve tahıl üretiminde en zengin ülkede, nüfusun yaklaşık yüzde 60'ı yoksulluk içinde yaşamaktadır. Brezilya 3 yılı aşkın süredir durgunluk içinde ve hem Lula hem de Cardoso barınma, eğitim, sağlık ve tarım reformuna yönelik kamusal fonları eritirken, 600 milyar doları aşkın borç ödedi. Meksika, Uruguay, Bolivya, Kolombiya ve Venezüella'da, ihracata dayalı yeni liberal model ihracat gelirlerini kar tazminatları, borç ödemeleri ve vergi indirimleri olarak yurtdışına kaçırdığından ekonomiler ciddi bir kriz içinde.
Eşitsizlikler son beş yıl içinde tüm Latin Amerika'da yaygınlaştı; Brezilya, Arjantin ve Meksika'da başlatılan kemer sıkma programları altında, üst sınıflar karlarını işçiler aleyhine, düşük vergiler, düşük ücret ödemeleri ve düşük sosyal güvenlik harcamalarıyla artırdılar.
Kronik ekonomik durgunluk ve toplumsal eşitsizlikler Brezilya'da Lula, Ekvador'da Gutierrez ya da Peru'da Toledo'nun seçilmesi sonrasında değişmedi, ya da daha da kötüleşti. 2003'ün ilk altı ayında Brezilya yüzde 1'lik bir negatif büyüme sergilerken, Gutierrez yabancı yatırımcıları kayırarak ve köylülerle yerlileri aşağılayarak ülkeyi kutuplaştırdı, ve IMF formülünü mükemmel uygulayan Toledo da, ülkedeki tüm büyük sendikaların, köylü örgütlerinin ve öğrenci federasyonunun kitlesel sokak protestolarıyla karşılaştı.
"Yeni liberalizmin dördüncü dalgasının" Yükselişi ve Düşüşü
Yeni liberalizm dokuz canlı bir kedidir. 1970'lerin ortalarından bugüne dek geçen her on yılda, yeni diktatörler ya da başkanlar ortaya çıktı, ülkeyi ihracat yönelimli "serbest piyasa politikalarıyla" "modernleştirme" vaadinde bulundular ve üzüntü içinde görevi terk ettiler ya da iktidarsızlık, yolsuzluk ya da her ikisi nedeniyle iktidardan düşürüldüler. "Değişim" ve ülkeyi daha da yoksullaştıracak daha da katı "uyumlar"i yürürlüğe koyma vaadiyle iktidara gelen, aynı türün yeni bir versiyonuyla yer değiştirdiler.
Bugünkü dönem istisna değil; Da Silva, Gutierrez, Fox, Toledo seçim kampanyaları sırasında kendilerini hep "halkın başkanları"olarak lanse ettiler, ama bir kez seçildikten sonra yeni liberal gündemi ve ABD emperyalizmiyle ilişkilerini derinleştirerek sürdürdüler. Yeni liberallerin "dördüncü dalgası" yeni bir büyük çatışmalar raunduyla karşı karşıya.
ABD ve Avrupa'nın mali seçkinleri Lula, Gutierrez ve Toledo'nun IMF'nin yeni liberal "reformlarını" uygulamak üzere sadece çok sınırlı bir zamana sahip olduklarını anladıkları için, onları politik bakımdan yalıtılmadan ve kitlesel çatışmalarla karşı karşıya kalmadan önce hızlı ve kuvvetli biçimde davranmaya zorluyorlar. Yeni liberal rejimlerin "dördüncü dalgasının" çöküşüne karşın, sadece Küba, Venezüella ve Bolivya'da popüler politik alternatifler görünür halde duruyor.
Öznellik:Gelecek Alternatifleri
Eski solcu/popülist adayların sağa dönüşünün Brezilya ve Ekvador'daki halk mücadelelerini geçici biçimde sınırlandırdığına kuşku yok ama sadece kısa bir aralık için. Peru, Bolivya, Ekvador ve Arjantin'de görmüş olduğumuz gibi, sahte popülistler bir kez yeni liberal gündemlerini sergilemeye başladıklarında, tek bir yıl içinde meşruiyetlerini ve istikrarlarını sorgulayan tırmanan halk hareketlenmeleriyle karşılaşıyorlar. Yakın geçmişte sayısız başkan resmi görev süreleri sona ermeden önce kitlesel hareketlenmelerle devrildiler: Venezüella'da Perez, Arjantin'de de la Rua, Brezilya'da Collar, Ekvador'da Mahaud ve Buccaran ve Peru'da Fujimori.
Toplumsal hareketlerin karşısındaki ana sorun savunma eylemlerini saldırı eylemine nasıl dönüştürecekleri, toplumsal taleplerini politik bir programa nasıl dönüştürebilecekleri, toplumsal hareketleri politik bir enstrüman içinde nasıl birleştirebilecekleridir. Kitlesel toplumsal hareketler popüler hoşnutsuzluğun ifade edilmesi ve reformların gerçekleştirilmesi açısından en etkin araçlar oldular , etkisiz ve oportünist "sol" seçim partilerinin tersine. Ancak toplumsal hareketler de kendi politik enstrümanlarını yaratmadılar.
Bolivya köylülerinin saygın istisnası MAS dışında, toplumsal hareketlerin çoğu umutlarını denetleyemedikleri ve genellikle de IMF gibi emperyalist çıkar odaklarıyla bağları olan seçim partilerine ve adaylara bağladılar.
Toplumsal hareketler kitlesel bağımsız doğrudan eylemle burjuva seçim partileri arasındaki bir çelişki ile karşı karşıya. Bu çelişki ise ne politikadan ya da politik enstrümanlardan ve hatta seçim partilerinden kaçarak çözümlenemez; tersine toplumsal hareketler tarafından yönetilen ve onlara tabi bir kitlesel politik enstrümanın inşa edilmesiyle çözümlenebilir.
Bugün Latin Amerika'daki ileri toplumsal hareketler içindeki tartışma geçmişteki olumlu ilerlemelerden nasıl bir şey inşa edileceği, bugünün hatalarından ne öğrenilebileceği ve protestoyu aşarak toplumsal dönüşüm politikasına ulaşan yeni bir kitlesel politik birliğin nasıl inşa edileceği üzerine yapılmaktadır.
Sonuç
Latin Amerika'nın bugünkü durumunda, birçok olumlu işaret bazı belirsizlikler göze çarpmaktadır. Latin Amerika (belki de Venezüella dışında) yeni liberal rejimler tarafından yönetilirken, başkanların hiçbirinin iktidarı güçlenmiyor. Her yerde aynısı oluyor: Başkanlar seçimi kazanıyor, IMF, çokuluslular ve bankalarla anlaşıyor ve halkın büyük çoğunluğu "seçilmiş" başkana sırt dönerken- sokakları kaybediyorlar.
Bugün Peru'nun Toledo'su yüzde 50'nin üzerindeki destekten yüzde 10'un altına düştü. Bolivya'da Sanchez de Losada, yüzde 22 desteği yüzde 5'in altına indirdi. Aynı durum bir ya da iki yıl sonra Brezilya ve Ekvador'un yeni seçilmiş başkanlarının karşısına da çıkacak.
İkincisi kitle hareketleri yükselir ve düşerken, 1964, 1973, 1976 benzeri kesin yenilgiler yaşanmıyor. Üçüncüsü, bazı ülkelerdeki kitle hareketleri birçok mücadele biçimini birleştiriyorlar -yol kesmeler, toprak işgalleri ve fabrikalarla hükümet binalarının seçim mücadeleleri yoluyla ele geçirilmesi. Son olarak, kitlelerin sınıf bilinci "sol" seçim partileri ve "popülist adaylar" korusunda eleştirel bir bakış açısına doğru yavaş yavaş ilerliyor.
Güncel dönem kitle hareketleri için büyük bir olanak ve büyük tehlikeler barındırıyor. Tehlike esas olarak ABD'nin Amerikan Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması (ALCA) yoluyla sömürgeleştirme planları ve Kolombiya Planı, ABD destekli "Amerikalar arası askeri koalisyonlar" ve askeri darbelere yataklık eden askeri üsler yoluyla yürüttüğü militarizasyondan kaynaklanıyor.
Washington Meksika'da Fox ve Orta Amerika ve Karayipler'deki işbirlikçi rejimlerden Kolombiya'daki Uribe, Şili'deki Lagos, Brezilya'daki Lula ve Peru'daki Toledo'ya kadar ALCA'ya yönelik bir destek elde etmeyi başardı. Elbette ABD teşvikleri ve (özellikle Brezilya rejimi tarafından gündeme getirilecek olan) korumacı önlemler üzerine bazı "görüşmeler" yapılacak. Ama nüfusun yaklaşık yüzde 80'inin (Brezilya'da yüzde 95) " yeni sömürgecilik" olarak gördüğü ALCA'ya yönelik muhalefet tüm Latin Amerika'da yükseliyor.
Her türlü referandumda ALCA kaybediyor. Yani ABD ve Latin Amerikan seçkinleri bu yeniden sömürgeleştirme anlaşmasını halka ve hatta belki de meclislere bile danışmadan onaylayacaklar. Saldırgan askeri müdahalelere dayanan yeni "Bush doktrini" her yerde her zaman halk hareketlerine yönelik bir tehdit oluşturuyor.
Bush'un militarizasyon stratejisi zaten yerli işbirlikçi başkanlar tarafından uygulanıyor. 2002'nin başından bu yana, Bolivya'daki Sanchez de Losada rejimi tarafından 60'ı aşkın işçi ve köylü öldürüldü. Brezilya ve Guatemala'da bazı militanlar ve kır işçileri büyük toprak sahiplerine bağlı para militer güçlerce katledildiler. Kolombiya'da yüzlerce köylü ve sendikacı öldürüldü. Peru'da düzinelerce protestocu yaralandı ve öldürüldü. Şili, Bolivya, Meksika, Paraguay, Peru ve Guatemala'da yüzlerce yerli militan hapse atıldı. Ama Latin Amerika, ABD emperyalizminin yenilebileceğini gösteriyor. (NK)