AB Veya Başka Dünyanın Sorunlarıyla Uğraşmak
"Müzakere süreci, aynı zamanda toplumsal dönüşüm sürecidir. Hükümetlerin yanı sıra, muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının, yurttaşların dahil edildiği ve AB standartlarına uygun değişikler konusunda bilgilendirildiği bir süreçtir" diyen Dedeoğlu, bu sürecin üyelikle sonuçlanma garantisi olmadığını belirtiyor:
* Siyasi kriterler müzakereler sürecinde siyasi ve ekonomik olarak AB standartlarının uygulanacağının teminatı olması açısından önem taşıyor.
* Ceza kanunun değişmesi ve bireysel haklara yönelik yasal çerçeve çok önemli. İşkence konusundan örnek verirsek, müzakereler sırasında işkencenin sona ermesini sağlayacak yasaların nasıl uygulanacağı, polislerin sorgulama yöntemleri, Adli Tıp Enstitüsü'nün yönetmelikleri gibi teknik ve uygulamaya yönelik konular gündeme gelecektir.
* Bu süreçte AB üyesi devletler, Türkiye'ye karşı tutumlarına bağlı olarak üyeliği değerlendireceklerdir. Tüm şartlar yerine gelse bile Türkiye'yi almaya mecbur değiller.
AB, "Cennet Bahçesi" değil
* Hükümetler bu dönemde varolan bir sistemi değiştirdiği, yapısal dönüşüme gidildiği için 15 yıllık süreçte, aday ülkelerde farklı görüşlerdeki hükümetlerin iş başına gelmesine tanık olacağız. Ayrıca müzakere süreci başlarsa, AB'ye girmeye karşı olanların seslerini de daha fazla duyacağız.
* AB ülkelerinde siyasi ve ekonomik sorunların olmadığını kimse söylemiyor. Ancak bu sorunları birlik içinde belli kriterlere göre çözmeye çalışıyorlar. Türkiye'den beklenen de siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaratılmadan sorunların çözülmesi.
* Türkiye, müzakere sürecine girerse bütçe disiplinin değişmesi, yabancı yatırımların güvenli kılınması gibi yönlerden farklı bir ekonomik döneme girecektir. AB bir cennet bahçesi değil. Ancak Türkiye AB üyesi olursa, AB seviyesindeki sorunları yaşayacaktır. Sosyal yardımlar artacak, ancak bunun bütçeye yükü tartışılacaktır. Yani başka dünyanın sorunlarıyla uğraşacaktır.(ÖG)