Yazı ilk olarak Yakın İlişkiler sitesinde, Elif Sabuncuoğlu imzasıyla yayınlandı. Fotoğraf: Canva
Aile üyelerimizin bazı davranış ve tutumları toplum tarafından normal görülse de aslında bu davranışlar psikolojik sağlığımıza iyi gelmeyebiliyor. Bu durumlardan bazılarını sizin için listeledik.
Karşıt bir fikri ya da sorgulanmayı kabul etmeyen aile üyeleri:
Aile içindeki bir gidişata karşı çıkmak veya karşıt fikir öne sürmek her zaman için ''saygısız'' bir davranışa eş değer olmuyor. Benzer bir şekilde, ''saygılı'' biri olmak uyum sağlamak ya da diğerleriyle aynı görüşte olmak anlamına da gelmiyor. Bize doğru gelmeyen durumlara karşı çıkabiliriz elbette ama önemli olan bunu nasıl yaptığımız. Karşımızdakinin düşüncelerini, duygularını veya gerçekliğini yok saydığımız noktada işler istenmeyen bir hale gelebiliyor.
Etrafındakiler için zararlı bir aile üyesini sırf 'aileden' olduğu için tolere etmek:
Bazı aileler, yaşanılan istismar durumlarının üzerini kapatarak bunu uygulayan aile bireylerini tolere edebiliyorlar. Ancak kim uygularsa uygulasın fiziksel, duygusal ya da mental istismarın hiçbir koşulda tolere edilmemesi gerekiyor. Eğer biri sonuçlarını hesap etmeden bizi incitmeyi göze alabiliyorsa duygusal enerjimizi korumak ve kendimiz için en iyisini düşünmek hakkına her zaman sahibiz.
Sınırların olmadığı ya da sınırların çok rahat aşılabildiği aileler:
Kişisel sınırlarımızın aile üyelerimiz ya da ebeveynlerimiz için geçerli olmadığına dair bazı yaygın inanışlar bulunabiliyor. Oysa sınırlarımız herkes için geçerli, bu kişiler ailemizden olsa dahi. Mental, fiziksel ve duygusal enerjimizi korumak, ailemizle daha iyi vakit geçirmek veya onlarla daha iyi ilgilenmek için de aslında oldukça önemli.
Çocukların ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamak durumunda kaldığı aileler/ebeveynleştirilen çocuklar:
Aslında pek çok kişi çocukluğunda aile üyelerinin sorunlarına çözüm sağlamak ya da onlara ekstra özen göstermek için üzerlerinde bir baskı veya beklenti hissedebiliyor. 'Ebeveynleşme Travması' olarak da görülebilen bu durumda çocuklar ağlanacak bir omuza ya da aile içi bir evlilik terapistine de dönüşebiliyorlar. Bu anlamda, ebeveynlerin kendi mücadelelerinin veya problemlerinin bulunması gayet doğal olduğu gibi bunları düzeltmekten çocuğun sorumlu olmadığını da belirtmek gerekiyor.
''Çünkü ben öyle diyorum!'' dendiğinde çocuğun kendilerini dinlemesini bekleyen ebeveynler:
Aile içerisindeki birçok kararı almaktan ebeveynler sorumlu olsa da bu noktada önemli olan, bu kararlar alınırken diğer aile üyeleriyle kurulan iletişim oluyor. Diğer üyelerin de fikir ve duyguları göz önünde bulunduruluyor mu, ebeveynler yeni fikirler veya alternatifler için esnekler mi gibi soruların mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor.
Sizin için her zaman en iyisini bilen, hatta sizi sizden daha iyi tanıyan aile üyeleri:
Ailemizin bizi diğer insanlardan daha derin bir seviyede tanıyor olması mümkün olsa da bu durum özgür irademizi kısıtladığında toksik bir yere evrilebiliyor. İnsanlar bizi tanıyabilirler ama gerçek bizi, duygularımızı, gerçekliğimizi, inanışlarımızı, hayallerimizi, beklentilerimizi ve değerlerimizi yine en iyi kendimiz bilebiliyoruz.
Sorunlarını çözmek yerine her şey yolundaymış gibi davranan aileler:
Sorunları zamanında konuşup çözmektense halının altına süpürmek daha çok soruna ve güven duygusunun azalmasına sebep olabiliyor. Sorunların hiç konuşulmadığı bir ortam, aile bireylerine güvensiz ve samimiyetsiz hissettirebiliyor. Üstelik, bu ortamda büyüyen çocuklar, gelecek ilişkilerinde tartışmaların nasıl çözümleneceğine dair doğru bir rol modele sahip olamıyorlar.
(ES/AÖ)