Unesco'nun vefalı 5 Ekim'i mi, general yeşili 24 Kasım mı ?
12 Eylül'ün hediyesi olan 24 Kasım'ı Atatürk'ün arkasına saklanarak, Öğretmenler Günü ilan edenlerin cilalı nutuklarını mı dinleyecekler? OECD ülkeleri içinde en düşük maaşı alan, sosyal olanaklar ve çalışma şartları en kötü olan ülkede öğretmenlik yaptıkları bir kez daha unutturulacak mı?
Hal ve gidişat pek iç açıcı olmayınca da; ne kadar kutsal oldukları, ne kadar özverili oldukları, ne kadar vatanperver oldukları, ne kadar akşemsettin akşemsettin yürüdükleri, açlığın yoksulluğun bu denli yakıştığı bir meslek grubunun olmadığı, aşırı yorgunluktan içeriye düşmeyecekleri, düşerlerse şartlı salıverme yasasından yararlandırılacakları...hizaseverler tarafından hatırlatılacak.
"Ah! Körolası ezberci eğitimin", çocukları 'bu hale' getirdiği sistemin, el öptürmeyi saygı bilen, makbuz ellerinde gezinen öğretmenleri ise 24 Kasım'ı Hediye Bayramı olarak kutlayacaklar. Ki bunlar zaten 5 Ekim'e asla yüz vermezler, hem Unesco'da kimmiş?!
Bu türler çoklukla Öğretmenler Odası denen, kapısında "öğrenciler giremez" yazan, masum yaramazlıkların ortak paranoya ile "intikam intikam" çığlıklarına kurban edildiği, sert iklime sahip ortamlarda bol yetişirler. Genç dimağları pırıl pırıl ve ütülü yapmayla görevli oda sakinleri arasında Ural-Altay Türkçecileri, brooker matematikçileri, müdürle yatan şaşı kalkar sendikalıları, sınıfıma girer çıkarım bana ne kardeşimcileri de yer alır ve Hediye Bayramı'nda pahası yerinde gelmeyen armağanlara üzülürler. Hediyeden kastedilenin bir buket çiçek olmadığı açık!
Rüyalarında öğrencilerine yer ayıran, hep birlikte müfredatı çelik sandıklara koyup okyanusun derinliklerine yollama niyetinde olanlar, çelik çomak çocukluğunu unutmayanlar, yarım bardak çaya eşlik eden keyifli sigaraların eğitimcilerinin el öpme-öptürme ayinlerinde, kutsal hediye günlerinde ve 24 Kasım'larda işi yok! Onlar Unesco'yu ve dünya üzerindeki diğer eğitimcileri 5 Ekim'de saygıyla selamladılar. Gürültüsüz, sade bir şekille. Havai fişek gösterileriyle tüm yurtta kutlama olmadı hani!
Velev ki işe yarar bir şeyler oluyorsa zaman zaman, bu eğitimcilerin hayal güçlerine borçlu hissetsin memleket. Gazetelere eğitim mucizeleri diye yansıyan, olmazı olur yapan, kişisel çabalarıyla öğrencilerine kol kanat gerenlere borçlu hissetsinler.
Öğrencilerin yaşamları boyunca hiçbir işlerine yaramayacak bilgileri yükleyen, hayatla bağ kuramayan eğitim sisteminin uygulayıcıları ise burnunu ıslak tutsun!
Normalin tek yetkili satıcısı olanlar, çocukların "yorganı beline kadar çek" atasözüne burun kıvıranlar, 5 Ekim'e fesad karıştıranlar onlar! Hizada olduklarını, hizayı sık vurgulayanlar, çocuk haklarını duvara astıkları dekoratif bir tablodan ibaret sayanlar, görevlerini 'ilahi' bir 'aşk'la yapanlara çocukların diliyle "çivi çiviyi çakar" demek lazım!
Apoletli döneme geçmek üzere olduğumuz şu günlerde, zamane Sezarları, biri diğerinin üzerine basarak 'yükselmeyi', yaramazlık yapanları 'büyüklere' şikayeti bir borç bilen öğretmenlerin de, parasız ve nitelikli eğitim için tüm güçlerini seferber etmiş eğitimcilerin de,'marjinal' temsilcileri ve 'işbirlikçi'leri, sendikal 'terbiye' gereği alanlarda ve Kemer Country'de ev istemeye gitmiyorlar kuşkusuz! (NT/YS)