Fotoğraflar: Coşan Göksel
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Toplumsal cinsiyet ve kalkınma politikaları alanında önemli çalışmalara imza atan, “eril restorasyon”, “ataerkil pazarlık” gibi kavramları toplumsal cinsiyet terminolojisine kazandıran Prof. Dr. Deniz Kandiyoti, “Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor” dedi.
TIKLAYIN - Prof. Dr. Deniz Kandiyoti: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Krizi Tüm Dünyada Var
Prof. Dr. Alev Özkazanç, Kısa Dalga Podcast (kisadalga.net) için hazırladığı Arka Pencere serisinde dünyaca ünlü feminist akademisyen Prof. Dr. Deniz Kandiyoti’yle yeni bir söyleşi dizisine başladı.
Kandiyoti, dizinin ilk bölümünde şunları söyledi: “Erkeklerin kontrol beklentileri ile kontrol imkanları arasında büyük bir uçurum var. Belki kadın daha çok para kazanıyor, daha çok katkıda bulunuyor ama maaşı istiyor adam. Ne oluyor o zaman, şiddet! Hep şiddet vardı artmadı diyenlere, şiddetin şekli değişti.
“AKP döneminin başında aslında büyük kazanımlar oldu. Avrupa Birliği’ne ait olmak falan konusunda birtakım çabalar vardı. Medeni Kanun’da olsun, Ceza Kanunu’nda olsun büyük ilerlemeler vardı. Bir de hala çok aktif olan bir kadın STK sektörü vardı. Şimdi geniş ölçüde yerle bir edilmiş durumunda olan. Tabii orada kadın hareketi çok uzun zaman dışarıya karşı bir vitrin olarak kullanıldı. Hatırlayacaksınız Büyük Ortadoğu Projesi filan olduğunda kadın eşitliği platformunu Türkiye götürüyordu. Devlet aygıtlarıyla iç içeydi kadın hareketi uzun zaman. Ta ki, o sırada başbakan olan Erdoğan kadınla erkek asla eşit olamaz diyene kadar.
"Aile politikası tutmadı"
“Şu anda adeta bir kriz hali var. Çünkü erkekler ellerinde alınan yetkiyi vermek istemiyor. O zaman ne oluyor, eskiden geleneksel şiddet kalıplarında, namus, kim öldürür, abisi, babası filan. Şimdi adam otobüse biniyor, hiç tanımadığı bir kadına tokat atıyor, ‘Sen nasıl böyle giyinirsin?’ diye. Erkeklerin genel olarak polisliğe soyunması ve bu şekilde hareket ederlerse başlarına belki fazla bir şey gelmeyeceğini düşünmesi yeni bir şey.
“Diyanet’in danışma büroları amacına ulaşamıyor”
"Kadınların diklendiği durumlarda dövülüp, öldürülüyorlar. Bir şekilde onlara verilen mesaj, Özgecan olayında hatırladığınız gibi, niye çıktın, çıkmasaydın! Yetkiyi elinde tutmak isteyen ve frenlenen erkeklerin dizginlenemez bir öfkesi var. Bu öfkeyi kusuyorlar. Her gün haberleri okuyoruz, işte, boşadığı karısını çocuğunun önünde bıçaklıyor. Yani böyle çığırından çıkmış, artık taşmış. Bunu dizginlemek için kültürel baskılar uygulanmaya çalışılıyor. Hiçbir zaman, Cumhuriyet’in hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Düşünün, Diyanet’in her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülürlerse de yuvalarını yıkmaması şeklinde devamlı telkinler yapılıyor. Büyük bir para bu, büyük kaynaklar, vaizeler çalışıyor. Sonuç? İstenilen amaca varılıyor mu? Varılmıyor tabii.
Kadınlara haddini bildirmeye çalışıyorlar
"Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor. Yeni tüketim kalıpları, bizde bir bireyselleşme olayı var ortada. Bugün köy kökenli yaşlıların bakımı sorunu var. Köylerde bile dışarıdan yabancı bakıcı kadın getiriyorlar. Yani bu, işte kadınlar çocuklara bakacak, yaşlılar bakım evlerine düşmeyecek, her şey ailenin içinde hallolacak, bu artık bir fantezi olmaktan öteye gitmiyor.”
(DB)