Fotoğraf: Mustafa Kamacı-AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir açılış töreninde mikrofonu 10 yaşlarındaki bir çocuğa vererek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hakaret ettirmesine çocuk hakları alanında çalışan kurumlardan da tepki geldi.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olayı "çocuğun nefret ortamında yetiştirilmesi" olarak yorumlayıp şu açıklamayı yaptı:
"Siyasi aktörler eliyle istismar"
"Bir çocuğun siyasi amaçlar uğruna mitingde topluluk önüne çıkarılarak siyasi aktörler eliyle istismar edilmesini, çocukların bu şekilde gündelik politikaların nesnesi haline getirilmesini ve çocuk alanındaki mücadelenin görmezden gelinmesini kabul etmiyoruz. Kamuoyuna yansıyan olaylarda önemli ölçüde çocuk algısı, çocuğa yaklaşım, çocukla iletişim, çocuğun yüksek yararı, çocuk istismarı, çocuğun özne oluşu gibi hususların ilgililer tarafından dikkate alınmadığını görmekteyiz.
"Öncelikle bir çocuğun nefret ortamında yetiştirilmesinin yansıması olarak gördüğümüz bu olayda ebeveynleri ve toplumu çocuk yetiştirme konusunda özenli olmaya, çocukları şiddet ortamından ve nefret söyleminden uzak tutmaya davet ediyoruz. Çocuklar yetişkinlerin siyasi amaçları uğrunda kullanılamayacak kadar kıymetlidir.
"Görüntüleri paylaşmayın"
"Çocuk koruma politikalarını üretmek ve uygulamaya koymakla mükellef olan şahıs ve kurumların bir çocuğu mitingde bu şekilde kullanması doğru değildir. Bu durum siyasi aktörlerin çocuk algısından ne derece uzak olduklarını ve çocuğu bir özne olarak kabul etmediklerini göstermektedir. Son olarak; çocuğun siyaset uğruna istismar edildiği görüntülere tepkimizi, görüntüleri paylaşmadan göstermemiz gerektiğini çünkü istismar ve şiddet içeren görüntülerin bunları yeniden üreteceğini ve ayrıca çocuğu örseleyeceğini bilginize sunarız."
"Çocuk haklarına aykırı"
"Çocuklar üzerinden siyaset yapılmasın" diyen Veli-Der ise şöyle dedi:
"Biz Veli-Der olarak çocuklarımızın siyaset sahnesine çıkarılarak onların üzerinden siyaset yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Bugün yapılan siyasetin toplumu kutuplaştıran, düşmanlaştıran, ayrıştıran bir dil üzerinden kurgulandığını maalesef görüyoruz. Bizler çocuklarımızın sevecen ve naif taraflarının suistimal edilmesinin, hem çocuk haklarına hem de çocuklarımızın üstün yararına karşı olduğunu düşünüyoruz.
"Bu minvalde çocuklarımıza karşı siyasi olgunluğunuzu ve şefkatinizi göstermeniz yeterlidir. Ayrıca bu ve benzeri olayların sonucunda çocuklarda oluşacak tramvaları da düşünürsek ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini de bilmemiz lazım.
"Çocuklarımızı koruyup kollamak anne ve babalar kadar siyasetçilerin de görevidir. Bu bilinç ve anlayışla davranmanız biz velilerin öncelikli talebidir."
(AÖ)