Fotoğraf: Twitter / Boğaziçi Dayanışması
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP İl Eş Başkanlarıyla yaptığı online toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İktidarın kayyım politikasını bir rejim haline getirdiğini ifade eden Sancar, en son Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananların bütün Türkiye’ye kayyım gerçeğinin ne anlama geldiğini net biçimde gösterdiğini söyledi.
Sancar, Gazete Duvar’da yer alan habere göre konuşmasında özetle şunları dedi:
“Kayyım politikası rejim haline geldi”
“Kayyım tartışması uzun süre sadece belediyelerimizle sınırlı kaldı. Bu tartışmanın daha da geniş bir çerçevede ele alınması çabamız yeterince karşılık bulmadı.
“Fakat son zamanlarda, o zaman söylediğimiz şeyin nasıl gerçeğe dönüştüğünü adım adım daha görür hale geldik.
“Daha geçenlerde bir kanunla bütün sivil toplum kuruluşlarına kayyım tayin etme yolu açıldı. Yani bu iktidar, kayyım politikasını bir rejim haline, ülkedeki egemen yönetim biçimi haline getirmenin adımlarını her aşamada atmaktan geri durmuyor.
“Tam tersine herhangi bir engel tanımayacağını, kendisini durduracak güçlü bir toplumsal irade ortaya çıkmadıkça bu politikaları sürdüreceğini gösteriyor.
“Boğaziçi’nde yaşananlar kayyım gerçeğini gösterdi”
“En son Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar bütün Türkiye’ye kayyım gerçeğinin ne anlama geldiğini net biçimde gösterdi. Kayyım politikası üniversiteleri de egemenliği altına alacak duruma gelmiştir.
“Bu rejim uzun süredir bütün değerleri, demokratik birikimi, toplumsal mücadelelerle kazanılmış bütün imkanları tasfiye etmek için her yöntemi deniyor. ‘Yeni rejim inşası söz konusudur’ dediğimizde kastettiğimiz esas meselenin bu olduğunu da yeniden hatırlatalım.
“Her itiraz ‘darbe’ olarak karalanıyor”
“Bu iktidar, sürekli tek parti döneminden bahsederek kendisini daha iyi göstermeye çalışsa da uygulamaları tek parti dönemini geride bırakmıştır.
“Bu iktidar, darbe sözünü ağzından düşürmüyor. Her itirazı her toplumsal tepkiyi bir darbe olarak karalıyor. Fakat bütün uygulamaları, darbeci bir zihniyetin devamıdır.
“Bakın 12 Eylül döneminde yapılmayan, bu iktidar döneminde yapılıyor. Üniversitenin kapısına kelepçe vuruldu. Bu aslında bir gaf, basit bir tedbir alma telaşının yarattığı bir davranış değil; bu zihniyetin dışavurumudur.
“Üniversitenin kapısını kelepçe ile kapatma tavrı ve refleksi bu iktidarın kendi güvenlik aygıtına benimsettiği davranışın en çarpıcı göstergesi haline gelmiştir. Tarih bunu unutmayacaktır.
“İtiraz eden herkes terörist”
“Öğrenciler, ‘kayyım rektör istemiyoruz’ diye itiraz ediyor, hemen devreye terörist yaftası sokuluyor. İtiraz eden herkes teröristtir. Bu iktidara bakarsanız herkes teröristtir. Daha doğrusu kendilerine doğrudan bağlı olanlar dışında herkes teröristtir.
“Hatırlayın, 2018 seçimlerinden önce de kendilerine oy verenler dışında herkesi terörist olarak ilan etmişlerdi, hain olarak yaftalamışlardı. Bu iktidara göre toplumun yarısından fazlası teröristtir.
“AİHM kararı sıradan bir karar değil”
“Son olarak AİHM’in önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında takındığı tutum bu çerçevede değerlendirilmelidir. Hukuksuzlukta, adaletsizlikte, ayrımcılıkta, keyfilikte nereye varıldığını bu karara karşı iktidarın gösterdiği tepkiden daha iyi anlayabiliriz.
“Bunu bizler biliyoruz ama şimdi bütün Türkiye halklarının da bütün demokrasi güçlerinin de daha açık görmesi mümkün hale gelmiştir. Ancak sadece görmek yetmiyor, bunu değiştirmenin imkanlarını yaratmak için daha güçlü olmak gerekiyor.
“AİHM kararı sıradan bir karar değildir. Selahattin Demirtaş kararı özellikle bir noktanın, bir gerçeğin altını kalın bir çizgi ile çiziyor. Diyor ki, 2016'dan bu yana HDP'ye yönelen operasyonların tamamı siyasidir. İktidar yargı ve hukuku kullanarak HDP’yi tasfiye etmek istemiştir. Ortada hukukla açıklanacak hiçbir durum yoktur, yapılan her şey siyasidir. Bu operasyonlar siyasi amaçlıdır. O nedenle AİHM sözleşmesinin ağır bir şekilde ihlal edilmesi sonucu doğurmuştur.
“HDP kapatılamaz”
“Ortalıkta parti kapatma söylentileri dolaşıyor. Bunları ciddiye almayın. İktidar, acizliğini siyasi mühendislik yoluyla ortadan kaldırmak için kapatma tehdidini kullanmaktadır.
“Bunun ilk hedefi bizleri, kitlemizi, çalışanlarımızı tereddütlere sevk etmek olabilir. Buna karşı en güçlü cevap asla ve asla tereddüde kapılmamak, en ufak bir soru işaretini bile zihinlerde taşımamaktadır.
“Bizim her türlü operasyona karşı tedbirimiz vardır. İster hukuku kullanarak bize yönelsinler, ister fiilen bizi kuşatsınlar, bugüne kadar nasıl etkili bir yöntemlerle karşı koyduysak bundan sonra da aynen öyle yapacağız. HDP bir fikriyattır, HDP ruhtur, HDP halktır. HDP kapatılamaz. HDP’yi kapatmak Türkiye’de demokrasi umudunu, Türkiye’de tüm halkların gelecek umudunu kelepçeye vurma çabasıdır.” (EKN)