* Fotoğraf: Flickr
Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (Health and Environment Alliance) tarafından yayımlanan “Türkiye’de Kronik Kömür Kirliliği: Kömürün Sağlık Yükü ve Kömür Bağımlılığını Sonlandırmak” raporu, termik santrallardan kaynaklı hava kirliliğinin yarattığı sağlık sorunlarına dikkat çekti.
Rapora göre, hava kirliliğinden herkes etkileniyor, hamileler, çocuklar, yaşlılar ve astım, kalp gibi kronik hastalığı olanlar diğerlerinden daha fazla risk altında.
Elektrik, ısınma ve sanayi amaçlı kullanılan kömürün dünyadaki en büyük ikinci cıva emisyon kaynağı olduğuna dikkat çeken çalışmada, termik santrallardan kaynaklanan cıvanın kolayca buharlaşarak hava yoluyla yayıldığı belirtiliyor.
Kirli hava, başta büyüme çağındaki çocuklarda telafi edilmesi mümkün olmayan bilişsel bozukluklara neden oluyor. Hava kirliliğine, özellikle cıvaya maruz kalan çocukların daha sonraki yıllarda hastalık geliştirme riski artıyor.
TIKLAYIN - Kirli hava, dünya genelinde yarım milyon bebeği öldürüyor
Cıva nasıl dağılıyor?
HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı Funda Gacal, cıvanın nasıl dağıldığını ise şöyle anlatıyor:
“Şimdiye dek hep cıvanın fabrika atıklarıyla suya karıştığını konuştuk. Oysa termik santralların neden olduğu cıva kolayca havaya karışır. Havadaki cıva çökelme veya yağış yoluyla suya geçer ve besin zincirindeki toksik yolculuğu başlar, böylece kömür yakılmayan bölgelerde dahi gıda yoluyla insan bedenine girer.
Cıvalı deniz ürünlerinin tüketimi, özellikle hamileler ve küçük çocuklar için çok riskli. Gelişme çağında olmaları sebebiyle çocuklar hava kirliliğine karşı daha savunmasız.”
Çocuklarda IQ kaybı
Gacal ayrıca, cıvanın yanı sıra hava kirliliği partiküllerinin annenin akciğerlerinden plasentaya geçerek çocuklara daha doğmadan zarar verdiğine dair yeni bulgular yayınlandığının da altını çiziyor.
2019’da Türkiye’deki kömür yakıtlı termik santrallerden kaynaklı cıva emisyonunun çocuklarda toplam 8850 IQ puanı kaybına neden olduğunu vurgulayan rapora göre, çocukların ömür boyu taşıyacakları bu riskin boyutlarını belirlemek de henüz mümkün değil.
300’den fazla erken ölüm
Nöroloji ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Semih Ayta, cıvanın gelişmekte olan beyin için toksik bir madde olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:
“Anne karnındaki ve erken dönemde bebekler özel bir risk taşırlar. Gebeler ve çocuklar cıvaya farklı yollarla maruz kalabilir. Cıva için ‘güvenli’ diyebileceğimiz herhangi bir seviye olmadığı gibi, düşük düzeyde maruz kalma da akut veya kronik zehirlenmeye yol açabilir. Çocukların sinir sistemi üzerinde etki yaratabilir. Ana rahiminde veya doğumdan sonraki ilk yıllarda hava kirliliğine maruz kalmak, ileriki yıllarda sağlık sorunları riskini artırır.”
Nitekim HEAL’in raporunda da cıvanın yanı sıra hava kirliliğine bağlı olarak çocuklarda çok sayıda sağlık sorunu, erken doğum, hatta erken ölümler görüldüğü ifade ediliyor. Buna göre 2019’da, 3070 erken doğum, 26 bin 500 bronşit vakası, 237 bin 37 astım ve bronşit semptomu gösterilen gün (astım hastası çocuklarda) ve 352 erken ölüm vakası tespit edildi.
Filtreler cıva için çözüm değil
Çocukların IQ seviyesini, dolayısıyla eğitim ve iş hayatlarındaki performanslarını düşüren cıva maruziyeti, kalıcı hasarlara yol açarak toplumu ve ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Sadece Avrupa’da cıva maruziyeti kaynaklı sağlık maliyetinin yılda 9 milyar Euronun üzerinde olduğu hesaplanıyor.
HEAL’in raporunda, Birleşmiş Milletler Çevre Programı 2018 Küresel Cıva Değerlendirme Programıverilerine göre, Türkiye’de linyit ve taş kömürlü termik santralların her yıl 6 ton cıva kirliliğine neden olduğu vurgulanıyor.
Cıvanın termik santrallardaki standart filtrelerle yüzde 100 tutulmadığına dikkat çeken Gacal, “Sorunun çözümü açık, kömürden elektrik üretimine son vermek” diyor.
Çözüm önerileri
Raporda, politika yapıcılara yönelik çözüm önerileri şöyle sıralanıyor:
- Mevcut ve eskimiş kömürlü termik santralların en kısa sürede kapatılmalı ve yenileri inşa edilmemeli.
- Sağlık ve çevre etki değerlendirmeleri ile bilinçli enerji seçimleri yapılmalı.
- Elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonların şeffaf bir şekilde raporlanarak veri şeffaflığı artırılmalı ve bunların bilimsel olarak değerlendirmesine izin verilmeli.
- Sağlık istatistikleri ve ilçe düzeyinde de hastalık vakalarına ilişkin istatistikler kamuoyuyla paylaşılmalı.
- Ekonomi, enerji ve çevre mevzuatları ve stratejilerini birbirleriyle ilişkilendirilerek enerji sektörü planlaması geliştirilmeli, uzmanların ve halkın katılımına izin verilerek şeffaflık artırılmalı.
- Sürdürülebilir yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu biçimleri tercih edilmeli.
- Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması ve iddialı bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC) ile yenilenebilir enerji kaynaklarının paylarının artırılmasına dair hedefler belirlenmeli.
(TP)
* Kaynak: iklimhaber.org