Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan'ın Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaaya ilişkin beyanını yayınlıyoruz.
(Murat Cemal Yalçıntan, esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanını 12 Eylül'deki duruşmasında sunacaktı. Ancak savcı AYM kararı doğrultusunda yeniden mütalaa değerlendirmesi yapmak isteyince duruşma ertelendi. Mahkeme, duruşma tarihi gelmeden celse arasında Yalçıntan'ın beraatine karar verdi.)
Sayın Başkan, Sayın Mahkeme Heyeti,
Şans bu ki, 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümünde karar duruşmam gerçekleşiyor. 1980 darbesi ile üniversite darmadağın edilmesine rağmen 10 yıl kadar kısa bir süre içerisinde toparlanmış ve yeniden evrensel değerlere sıkı sıkıya sarılmış bir akademisyen topluluğu ile karşılaşmıştık.
Bugün geldiğimiz noktada, barış için atılan bir imzanın sahiplerine reva görülenlerin ötesinde, maalesef yeniden akademinin genel anlamda baskı altına alındığı bir dönemi yaşıyoruz. Farklı düşünen akademisyenlerin bir şekilde susturulduğu ya da sindirildiği, hakim düşünceye yanaşanların ise çeşitli şekillerde ödüllendirildiği bu süreç de hızla geçecek.
Akademi yine özgürce bilimsel üretim ve ders yapılan bir kurum haline gelecek, çünkü basitçe hakikat arayışı biat kültürü üzerinden gerçekleşemez.
Biz barış isteyen akademisyenlere yapıldığı gibi, farklı düşünenleri marjinalleştirmek, hiçbir gösterge ve kanıt olmaksızın terörle ilişkilendirme zorlamasına girmek, linç söylemleriyle sindirmeye çalışmak, işinden, sağlığından, hatta hayatından etmek, bu şekilde düşünceleri değiştirmeye ya da susturmaya çalışmak insanlık tarihinin geldiği noktada ulaştığı evrensel değerlerle bağdaşmıyor.
Çocuklarımızın barışın hakim olduğu bir ülkede, huzurlu, mutlu ve refah içerisinde yaşamasını istiyorsak, çoğulcu siyasetin önünü açmamız gerekiyor. Düşüncelerin farklılığını bir zenginlik olarak görmemiz, bunların tartışılacağı alanlar oluşturmamız ve bu tartışmaları desteklememiz gerekiyor.
Bunun için de öncelikle, herkesin bizim gibi düşünmediğini ve düşünmeyeceğini anlamamız, her alanda fikri tartışmayı sürdürmemiz, her türlü eleştiriye açık olmamız, bu eleştiri ve tartışmalardan beslenmemiz ve daha iyinin arayışında kişisel ve kurumsal anlamda yenilenerek ilerlememiz gerekiyor.
Daha önce ifademde de belirttiğim gibi, davaya konu imzayı, kendimi bildim bileli bölgeye dair ölüm, kayıp vs. haberler ile sarsılmış sorumlu bir vatandaş olarak, medyanın ve siyasetin kullandığı savaş eksenli dilin aksine kısa süreli de olsa açılım sürecinde siyasilerin kararlı duruşu ile sağlanabildiğini gördüğüm barışın yeniden tesis edilmesini isteyen insanların var olduğunu göstermek için tamamen kişisel irademle, internet üzerinden ve hiç kimsenin talimatı olmaksızın attım.
Söz konusu bildiri şahsım için barışa yönelik bir çağrıdan ibarettir.
Kararınız her ne olursa olsun, savaş ve silah karşıtlığım, savaş ve silahla huzur bulunamayacağına olan inancım değişmeyecek. Aynı şekilde, bu topraklarda, farklı düşüncelerle, birlikte ve birbirimize sarılarak yaşama umudum da devam edecek.
AYM tarafından verilen karara uygun olarak beraatimi talep ederim. (MCY/TP)