İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu'nun Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Sayın Mahkeme Heyeti, Sayın Başkan,
Söz konusu bildiriyi okudum. Şiddete herhangi bir çağrı ya da övgü içermeyen, tam tersi her türlü şiddet ve terörden arındırılmış bir yaşam temennisini ortaya koyan bir metin olarak değerlendirdim ve imzaladım.
İddianamede tarafıma yöneltilmiş olan “terör propagandası yapmak” suçlamasını hayretle ve üzülerek görüyorum.
Ben bir sosyal bilimciyim: Üniversitede verdiğim dersler ve yaptığım çalışmalar “eşitlik ve özgürlük temelinde gelişen demokrasi fikri ve tarihi”, “kadına yönelik şiddet” gibi konular başta olmak üzere, şiddetin her türlüsüne karşı akademik çalışmalar yapan, bilgi üreten bir içerik taşıyor.
Hayatımın hiçbir döneminde ve hiçbir çalışmamda şiddetin ve terörün yanında durmadım. Metnin barışçıl bir ortam yaratılmasına katkıda bulunabileceğini düşündüm. İmzalarken başkaca hiçbir kastım olmadı. Terör propagandası yapmak gibi bir amacım olmadı, olamaz.
Evet, bu metindeki talepler başka türlü de ifade edilebilirdi, ama bildiride yer alan görüşlerin teröre ve şiddete çağrı içermediği de çok açık.
Bu imzanın, ismini dahi duymadığım bir kişinin talimatı doğrultusunda atılmış olabileceği yönündeki iddiayı kabul etmem mümkün değil. Hiç kimsenin talimatıyla hiçbir konuda yazmam veya hiçbir metne imza atmam söz konusu olamaz.
Sadece bir metne imza vermiş olmam nedeniyle maddi manevi fiziksel, zihinsel ve duygusal emeğimle severek ve onur duyarak çalıştığım işimden, meslektaşlarımdan, kurumumdan ve öğrencilerimden kopartılmama, maruz kaldığım şiddete hala çok şaşırıyorum; Hayatım boyunca tek geçim kaynağımdan dolayı uğradığım hak kayıplarına şaşırıyorum; Demokrasi, demokratik hukuk devleti, eşitlik, adalet gibi konularda akademik yayın yapan, bilgi üretmeye çaba gösteren ve dersler veren bir yurttaş olarak şaşırıyorum; Zira, demokratik bir hukuk devletinde, “devletten barışçıl bir ortam inşa etmesini talep eden bir yurttaş”ın, bu talebini ne zaman söylerse suçlanacağı, ne zaman söylerse kutlanacağı, kim söylerse meşru olacağı, kim söylerse yasadışı olacağı gibi soruların cevaplarının keyfi olamayacağını biliyorum.
Bu yargılamanın, ifade özgürlüğü hakkıma yönelen ağır, haksız ve incitici bir müdahale olduğunu düşünüyorum.
İnsani ve vicdani duyarlılıklarımın ötesinde, uzmanlık alanımdan da biliyorum ki, demokratik bir toplumun önkoşulu olan, "ifade özgürlüğü", şiddetin ve terörün değil, sözün kamusal alanda varlığını ve fikirler arası diyaloğu hedefleyen bir ilkedir.
Bu nedenlerle hakkımda düzenlenen iddianamede, tarafıma yöneltilmiş olan hiçbir suçlamayı kabul etmediğimi, bildiride yer alan görüşlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesini talep ediyorum. (SUÇ/TP)