Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Eski kocasının öldürmekle tehdit ettiği ve 23 kez savcılığa suç duyurusunda bulunan fakat başvurularının tamamında geri çevrilen ve öldürülen Ayşe Tuba Arslan davasında skandal bir gelişme daha yaşandı.
Ekmek ve Gül’den Elif Ekin Saltık’ın haberine göre, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek, nitelikli kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılan sanık Yalçın Ö. kararı istinaf mahkemesine taşıdı.
Önceki gün Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinde yapılan incelemede, BAM 2. Ceza Dairesi Savcısı Mustafa Şeran verdiği mütaalada “sanığın olayda kullanmış olduğu satırı sırf saldırıda kullanmak üzere taşıdığı, böylece sanığın söz konusu eylemlerini eski eşi olan maktüle yönelik tasarlayarak işlediği hususunda herhangi bir şüphe bulunmadığı”nı söylerken, sanığın somut olayda canavarca hisle ve eziyet çektirerek eylemini gerçekleştirdiğinden bahsedilemeyeceği”ni belirtti.
Sanığın aldatılma iddialarına itibar edilmesi gerektiğini de belirten savcı, “sanığın eylemini haksız tahrik altında işlediği yönündeki beyanına itibar edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle; yerel mahkeme kararının sanık lehine kaldırılarak, sanık Yalçın Özalpay'ın eylemine uyan “Haksız Tahrik Altında Tasarlayarak Kasten İnsan Öldürmek” suçundan cezalandırılmasına kamu adına talep ve mütalaa olunur” dedi.
"Mütalaa kabul edilemez"
Savcının verdiği mütaalaya karşı açıklama yapan Ayşe Tuba Arslan Dava Komitesi ise savcılığın bu mütalaasının kadın cinayetlerinin önünü açan bir zihniyetin ürünü olduğunu söylerken “Mütaala kabul edilemez” dedi.
Savcılığın sanığın değil ölen Ayşe Tuba’nın yargılandığı bir mahkeme pratiği yarattığına işaret eden Dava komitesi açıklamasına şöyle devam etti: “Erkeklerin kadınları öldürme hakkı olduğu düşüncesinin bir ürünü olan “kadın cinayetlerindeki haksız tahrik” senaryoları, tüm kadın cinayeti davalarında katil erkeklerin sığındığı en basit savunma aracıdır.
"Namus kisvesi ve aldatma bahaneleri kadın cinayetlerinde en çok başvurulan savunma aracı olmasının sebebi yargı tarafından bu savunmaların kabul görüyor oluşudur. İstanbul Sözleşmesi kültür, töre, din, gelenek ve sözde namus gibi kavramların şiddeti mazur gösteren sebepler olarak kabul edilemeyeceğini ve taraf devletlerin bu hususta sorumluluk alması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayşe Tuba Arslan İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı yaşıyor olacaktı.
"Yine İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı savcılık “olayda tahrik indirimi uygulanması gerektiği” şeklindeki kadın cinayetlerinin önünü açan mütalaasını veremeyecekti. Adli makamlara 23 kez başvuran Ayşe Tuba’nın bir kez bile çığlığını duymayan yargı; boşanma davasında bile delil sayılmamış, mesnetsiz ve içeriği anlaşılmayan belge ve bilgileri adeta tırnaklarıyla kazıyıp bularak erkek lehine indirim yapılması büyük çaba içine girmiştir. Savcılığının verdiği bu mütalaa “erkek adalet”in en somut örneğidir.
"Savcılığın bu mütalaasına rağmen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi yerel mahkemenin kararını onamalıdır. 25 Haziran 2021 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinde görülecek dava kadınların yaşam haklarına yapılan saldırıların yargı tarafından himaye edilip edilmeyeceği anlamında önemli gösterge olacaktır.
"Bu dava 23 kez başvurmasına rağmen korunmayan Ayşe Tuba’nın 24. başvurusunda da adaleti bulup bulamayacağını gösterecektir. Ayşe Tuba için adalet isteyen tüm kadınları dava sürecini takibe çağırıyoruz.”
(EMK)