Haberin İngilizcesi için tıklayın
Avrupa’da insan hakları, kadın, LGBTİ+ alanlarında çalışan, sığınmacı, göçmen ve mültecilerin hak savunuculuğu alanlarında faaliyet yürüten dernek, sivil toplum örgütü, sendika ve kolektiflere “Avrupa Feminist Dilekçesi”ne imza verme çağrısı yapıldı. Dilekçe metninde kadınların, kız çocuklarının ve LGBTİ+’ların iltica etmesinde özel gerekçelerin etkin şekilde tanınması gerekliliğine dikkat çekiliyor.
11 Kasım’da başlayan kampanyanın, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasının yıldönümü olan 11 Mayıs 2022’ye kadar devam etmesi bekleniyor. Toplanan imzalar, bu sembolik günde Brüksel’e teslim edilecek.
TIKLAYIN - Siz de kampanyaya katılın
Dilekçeye Türkiye’den şu ana dek SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, Kaol GL ve Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Koordinasyonu imza verdi.
Bir gunde 1200 imza geldi! Tesekkurler! Istanbul sozlesmesinin yildonumu olan 11 mayisa kadar 1 milyon olabilmesi için Avrupa çapindaki feminist imza kampanyamizi destekleyin, imzalayin, duyurun... https://t.co/5q5r0ix5OI
— Pınar Selek (@Pinar_Selek) November 12, 2021
‘Sığınma prosedürleri toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti tespit edemiyor’
“Kadınlar, Kız Çocukları ve LGBTİ+ Kişilerin İltica Etmesinde Özel Gerekçelerin Etkin Şekilde Tanınması” başlıklı dilekçenin tam metni şöyle:
“Cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet (aile içi şiddet, cinsel istismar, zorla evlendirme, kadın sünneti, insan ticareti, ayrımcı yasalar, tanımama, çocuklarından yoksun bırakma dahil) birçok kadını, kız çocuğunu ve LGBTIQA+ bireyi ülkelerinden kaçmaya ve Avrupa’ya sığınmaya zorlamaktadır.
Bu insanlar göç yolu boyunca neredeyse sistematik olarak şiddete ve istismara maruz kalmaktadır. Bunlar arasında, kaçakçılar tarafından veya mülteci kamplarında cinsel şiddet, cinsel istismar veya Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere transit ülkelerde zorla çalıştırılma ve insan ticareti ağlarına hapsedilme, tehdit, travma ve çocuklarına yönelik tehlikeler yer almaktadır.
Avrupa’ya vardıklarında yetersiz sığınma prosedürleri ve hak etmedikleri bir muameleyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Sığınma prosedürleri, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet veya insan ticareti mağdurlarını tespit etmekte başarısız olmakta, barınma tesisleri yetersiz, destek önlemleri eksik kalmaktadır. Ve birçok AB yönergesinde belirtilen ilkelere ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti uluslararası koruma gerektiren bir işkence biçimi olarak tanıyan İstanbul Sözleşmesi hükümlerine rağmen, sığınma için özel gerekçeler çoğu zamanda tanınmamaktadır.
Biz, Avrupa ve dünya toplumu olarak Avrupa Komisyonu’nu, Avrupa Parlamentosu’nu, Avrupa Konseyi’ni ve Schengen bölgesindeki ulusal hükümetleri aşağıdaki aksiyonları almaya çağırıyoruz:
1) Kadınlar, kız çocukları ve LGBTIQA+ bireylerin herhangi bir özel sığınma gerekçesinin etkin bir şekilde tanınması yoluyla uluslararası koruma hakkını garanti altına alın.
Bu tanınmanın, sığınma prosedürü ve kabulünün tüm aşamalarında, bu kişilerin ve gerekirse onlara eşlik eden çocukların özel ihtiyaçlarını dahil ederek, cinsiyete dayalı şiddet mağduru kadın, kız çocuğu veya LGBTIQA+ bireyler için garanti altına alınmasını istiyoruz.
Bu, toplumsal cinsiyete ve heteroseksüel olmayan cinsel yönelime dayalı insan ticareti ve şiddet mağdurlarının belirlenmesi ve desteklenmesine yönelik yapılara sistematik erişimi ve sığınma başvurularının incelenmesi için uygun koşulların oluşturulmasını içerir.
2) İstanbul Sözleşmesi’nin 60. ve 61. maddelerinin ve İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin 10-16. maddelerinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için bir Avrupa İzleme Organı oluşturun.
İstanbul Sözleşmesi’nin 60. maddesi, imzacı devletlerin toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarına uluslararası koruma hakkı tanıma yükümlülüğünü resmen belirlemekte, cinsiyete duyarlı kabul ve sığınma prosedürlerinin işletilmesi ve destek hizmetlerinin sağlanması çağrısında bulunmaktadır.
Ulusal mevzuatın bu Sözleşme ile uyumlu olmasını ve imzalayan tüm ülkelerde etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak önemlidir. Benzer şekilde, LGBTIQA+ kadınları, kız çocukları ve kişilerin yeniden bu tür bir şiddetle karşılaşma riski altında oldukları ülkelere geri gönderilmelerini önlemek için İstanbul Sözleşmesi’nin 61. maddesinde belirtilen geri göndermeme ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınmalı ve etkin bir şekilde izlenmelidir.
Ayrıca, İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’ne (özellikle 10-16. maddelere) uyulması, adil ve etkin sığınma prosedürlerine ve destek mekanizmalarına erişim, insan ticareti mağdurlarının korunması ve tazminin karşılanması elzemdir.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının tanınması, desteklenmesi ve uluslararası koruma sağlanması için İstanbul Sözleşmesi ve İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanması çağrısında bulunuyoruz.
3) Kadınlar, kız çocukları ve LGBTIQA+ bireylerin Avrupa ülkelerinde sığınma haklarına erişimini sağlayın.
Avrupa Komisyonu tarafından 2020’nin Eylül ayında sunulan göç ve sığınma meselesinin ele alındığı yeni bir Avrupa anlaşması projesi, her şeyden önce Avrupa’ya erişimi sınırlamayı amaçlıyor.
Korumaya ihtiyacı olan göçmenlerin haklarını değil, AB’nin çıkarlarını savunan bu anlaşmayı kınıyoruz. Daha sert bir sınır rejimi, Avrupa’nın dış sınırlarındaki hızlandırılmış prosedürler ve filtreleme, Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelere kabul ve iltica prosedürlerinin kaldırılması ve sınır dışı edilmelerin kolaylaştırılması bu kabul edilemez anlaşmanın bel kemiğini oluşturuyor.
Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerine sığınma başvurularının yapılamaması Akdeniz’i dev bir mezarlığa dönüştürürken, hızlandırılmış sınır işlemleri başvuruların incelenmesini çabuklaştırmakta, kadınların ve beraberindeki çocukların, kız çocuklarının ve LGBTIQA+ bireylerin özel sığınma gerekçelerini ve kırılganlıklarını göz ardı etmektedir.
Kadınlar, kızlar ve LGBTIQA+ bireylerin Avrupa’da sığınma başvurusunda bulunmalarına yönelik kolaylaştırılmış yasal yolların açılması için çağrıda bulunuyoruz.”
(EMK)