Kemerburgaz Üniversitesi Dış Ticaret Bölümünden Öğr. Gör. Aytül Fırat'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Öncelikle belirtmeliyim ki burada, terör örgütü propagandası yapma, şiddeti meşru gösterme veya teşvik etme suçuyla sanık olarak yargılanmama yol açan iddiaları ve üzerime atılı tüm suçlamaları reddediyorum.
Ben burada sanık kürsüsünde duran birisi olarak, arkasında hiçbir kanıt bulunmayan bu farazi düşüncelerin, iddia makamı tarafından hazırlanan bu iddianamede nasıl yer alabildiğini bilemiyorum.
Mahkemenin bunları dava konusu olarak neden kabul ettiği konusunda da bir fikrim yok. Bildiğim tek şey, sözü geçen iddiaların gerçeklikle bir bağlantısı bulunmadığı.
Yurttaşlara adalet hizmeti vermekle yükümlü mahkemeler, kanıtı hiçbir zaman bulunamayacak bu iddiaları somut gerçek olarak kabul etmiş durumdalar.
Kabul etmişler ki, bu sayede metnin imzacıları suçlanıyor, yargılanıyor ve onlara hüküm giydirilebiliyor. Yani bu mahkeme salonlarında yüzlerce insanın kaderini tayin eden hükümlerin altına imzalar atılıyor.
Bu sanık kürsüsüne çıkarılanlar olarak bizler ise, suç olmayan bir eylemin meşru sebeplerini açıklamaya ve yapılmakta olan büyük haksızlığı yılmadan anlatmaya çalışıyoruz.
Ağzımızdan çıkan sözlerin, bizleri yargılayan mahkemelerin vermiş oldukları hüküm üzerinde herhangi bir etkisi olabiliyor mu, daha doğrusu niçin bir etkisi olamıyor, bunu dahi öğrenme şansımız bulunmamakta.
Tüm bunları aklımda tutarak, ben sadece, söz bana düşmüşken birkaç şey daha söylemek istiyorum.
Sözü geçen Barış Bildirisi metnini, yurttaşlık haklarıma dayanarak imzaladım. Anayasa tarafından teminat altına alınmış düşünce, ifade ve eleştiri özgürlüğümü kullandım.
Altına imza attığım metni, şiddet karşıtı bir metin olduğu ve özü itibarı ile toplumsal sorunların barışçıl yollarla çözülmesini, ölümlerin son bulmasını talep ettiği için imzaladım.
Bu yüzden de hukuki yanından bağımsız olacak şekilde, benim için bu imza vicdani ve ahlaki açıdan doğru sebeplerle atılmış bir imzadır.
Vatandaşı olarak yaşadığım ülkede barışın hüküm sürmesini talep etmenin pişmanlığa ya da utanca yol açan bir eylem olmadığını burada belirtmek isterim.
Kişisel ve mesleki yaşamda haktan, hakikatten, adaletten ve doğruluktan sapmanın maliyeti büyüktür.
Evet, ne yazık ki erdemsiz şekilde alınan tek bir karar, atılan tek bir imza bile, ömür boyu sürecek ya da belki de insanı ölüm döşeğinde yakalayacak bir pişmanlığa, utanca yol açabilir.
Bana kalırsa en büyük ceza işte böyle bir vicdan yükü olacaktır. İşten atılmama ve yargılanmama sebep olan imzanın, bu türden bir imza olmadığını bilmenin rahatlığı içindeyim.
Bu ifade ettiklerimin dikkate alınarak, mahkeme heyeti tarafından beraatıma karar verilmesini talep ediyorum. (AF/TP)