* Fotoğraf: IPI - Twitter
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Sekiz uluslararası basın örgütünün Eylül’de Türkiye’de düzenlenen uluslararası basın özgürlüğü misyonunun raporu bugün Belçika’nın başkenti Brüksel’de kamuoyuna açıklandı.
Rapor, basın özgürlüğüne dair dokuz farklı temayı detaylı olarak ele alıyor.
Raporda, Türkiye’de 120’yi aşkın gazetecinin cezaevinde olduğunun belirtildiğine dikkat çeken Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), bunun Türkiye’nin insan hakları sicilinde derin bir leke olduğunu vurguladı.
Raporda Türkiye’de medya üzerindeki baskıların altı çizilirken, Türkiye’ye tutuklu gazetecileri serbest bırakma, basınla ilgili keyfi uygulamaları durdurma, terörle mücadele ve hakaret yasalarını gözden geçirme ve yargıya dönük siyasi müdahaleleri sonlandırma çağrısında bulunuldu.
Türkiye’de eleştirel gazetecilik ile “terör propagandasının” bütünleştirildiği belirtilirken, bu nedenle çok sayıda gazetecinin aylarca, bazen yıllarca temel haklarından mahrum bırakıldıkları ifade edildi.
Mayıs ayında başlatılan Yargı Reformu Stratejisi ile bugüne kadar etkin ve bağımsız bir yargıya yönelik engellerin hiçbirinin aşılamadığına dikkat çekilen raporda, yetkililerin ve mahkemelerin hala eleştirel gazetecilik ile “terör propagandasını” birbirine karıştırdığı belirtildi.
Raporda imzası bulunan Uluslararası basın özgürlüğü ve gazetecilik organizasyonları şunlar:
Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute – IPI), ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (The Committee to Protect Journalists – CPJ), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (European Federation of Journalists – EFJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (European Centre for Press and Media Freedom – ECPMF), Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters without Borders – RSF), Norveç PEN, Uluslararası PEN.
Griffen: Avrupa reformlarda ısrarcı olmalı
IPI direktör yardımcısı Scott Griffen, Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak Avrupa’nın önemli reformlar noktasında ısrarcı olması gerektiğini belirtti.
Griffen, Avrupa’nın Türkiye makamlarının yüzeysel değişim vaatleriyle de yetinmemesi gerektiğini belirtti.
Tespitler
Raporda dokuz maddelik şu tespitler yer aldı:
* Ülkedeki basın özgürlüğü ortamı, olağanüstü halin (OHAL) kaldırıldığı Temmuz 2018'den bu yana gelişme göstermedi. Gazeteciler, medyaya karşı genişletilmiş çökertme motivasyonu sonucunda parmaklıklar arkasında kalıyor veya seyahat yasaklarıyla karşılaşıyorlar.
* Hukukun geniş çaplı ve sürekli olarak kontrol altında tutulması hukuk düzenini ve kamunun bilgiye erişim hakkını kısıtlamaktadır. Darbe girişiminden sonra yargıçların üçte birinin görevden alınması ve duruşma dalgası yargı üzerine büyük bir yük getirse de, bu durum temel hakların sistematik ihlaline bahane olarak kullanılamaz.
* Yargıdaki sorunları ele almak için 2019 Mayıs ayında başlatılan Yargı Reformu Stratejisi, hem yasa hem de uygulamada yargı bağımsızlığını garantilemediği ve gazetecilere keyfi zulme son vermediği sürece güvenilir olmayacaktır.
* Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü konusunda tutarsız bir tavır sergilemektedir. Yüksek Mahkeme AİHM kararlarıyla uyumlu olarak gazeteciler lehine karar verdiğinde, yerel mahkemelerde direnç ve engellemeyle karşılaşıyor. Bu durum yargıya politik müdahalenin göstergesidir.
* Türkiye’nin terörist tehdit altında olduğu kabul edilmekle birlikte, Yargıtay’ın güvenlik adı altında temel insan hakları ve özgürlükleri ve AİHM kararlarını hiçe sayması meşru kabul edilmemektedir.
* Terör tehdidi devlet tarafından eleştirel sesleri bastırmak için bir bahane olarak kullanılmaktadır. Türk hükümeti, savcılar ve mahkeme eliyle gazetecilik faaliyetlerinin terör propagandası ile ilişkilendirilmesi bu gerçeğin altını çizmektedir.
* Heyet, Cumhuriyet davasında Yargıtay’ın sanıkların mahkumiyetini sonlandırma kararını olumlu bulsa da, sanıkların hapsedilmesi nedeniyle ortaya çıkan kişisel hasarın geri dönülmez olduğunu da not etmektedir. Bu bağlamda Ahmet Şık’a yöneltilen ağırlaştırılmış suçlamaları da kınamaktadır.
* Heyet RTÜK’e tanın geniş yetkiler çerçevesinde Türkiye’deki görsel ve işitsel basının kontrol altına alınma çabasını, kurumun online yayıncılığı kontrol çabasının ve yüksek ücretli lisans sistemi ile varlıklarını tehdit etmesinin alarm verici olduğunu belirtmektedir. Online yayıncılığın tanımlı olmaması, devleti bütün online aktiviteyi kontrol altına alma erkine sahip duruma getirmektedir.
* Gazetecilerin akreditasyonu ve basın kartı çıkarılması gibi işlemler için köklü reformlar gerekmektedir. Geçtiğimiz üç yılda, binlerce başvurunun reddedildiğini ve yüzlerce basın kartının güvenlik gerekçesiyle kaldırıldığını ifade eden heyet, ülkedeki yabancı muhabirlerin çalışmalarını sınırlandırıldığını da ifade etti.
Öneriler
Raporda öneriler ise 11 maddede sıralandı
* Türkiye, eleştirel basını susturmak için sürekli istismar edilen terörle mücadele ve hakaret yasalarını acilen gözden geçirmelidir.
* Temelsiz iddianame, siyasi güdümlü yargılamalar ve adil yargılanma hakkının ağır ihlalleri ile karakterize edilen gazetecilerin keyfi kovuşturmalarına son vermek için hemen adımlar atılmalı. Tüm tutuklu gazeteciler gecikmeden serbest bırakılmalı. Aynı şekilde, seyahat yasaklarının kötüye kullanılması sona erdirilmeli.
* RTÜK düzenlemesi gözden geçirilmelidir.
* Gazeteci örgütlerini sürecin merkezine koyan, hükümetten bağımsız yeni şeffaf ve açık bir basın akreditasyon sistemi getirilmelidir. Yabancı gazeteciler ayrıca akreditasyon alabilmeli ve tacizden uzak çalışabilmelidir.
* Yetkili makamların cezaevi ziyaretlerine izin vermeyi ısrarla reddetmesine son verilmeli. Gazeteciler için insan hakları ve dayanışma örgütleri gözaltındaki gazetecileri ziyaret etmeli.
* Yargıya müdahale sona ermelidir. Nisan 2017 tarihinde Anayasa'nın 159. maddesinde yapılan değişiklikle, Hakim ve Savcılar Kurulu'na adaylıkların doğrudan politik müdahaleye açık hale getiren ve yargı bağımsızlığını külliyen etkileyen düzenleme de yürürlükten kaldırılmalıdır.
* Türk makamları, ifade özgürlüğü, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konularında yapacağı reformlara bağımsız sivil toplum örgütlerini, gazetecileri, ve uluslararası uzmanları dahil etmelidir. Ancak bu şekilde Türkiye uluslararası insan hakları hukuku konusunda vermiş olduğu taahhütleri yerine getirebilir.
* Gözaltına alınan gazetecilerle ilgili başvurulara ve Wikipedia dahil olmak üzere Türkiye'de iki buçuk yıl yasaklanan web sitelerini engelleyen idari önlemlere öncelik vermelidir. Bu davalardaki gecikmeler, halkın bilgiye erişimdeki temel haklara ciddi şekilde zarar vermektedir.
* Anayasa Mahkemesi, gazeteciliğin “terörizm propagandası” delili olarak kullanılıp kullanılamayacağına dair belirsizliklere son verecek kararların tutarlılığını artırmalı.
* Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına alt mahkemelerce saygı gösterilmeli ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca gecikmeden uygulanmalıdır.
* İfade özgürlüğünün temel bir hak olduğunu ve gazeteciliğin terörizm faaliyeti olmadığını vurgulayan Anayasa Mahkemesi kararları, alt mahkemelerce izlenmelidir. (EKN)