Almanya’da silahlı kuvvetler (Bundeswehr) içinde aşırı sağcıların örgütlendiği yolundaki haberler yetkililer tarafından reddediliyor. Ancak merkezinde Hanibal kod adlı bir özel kuvvet askerinin yer aldığı bir gizli örgütlenmenin varlığına dair söylentiler kısa bir süre önce bazı yayın organlarında geniş yer buldu. İddialara göre aşırı sağ eğilimli çok sayıda subay ve astsubayın yanı sıra, polis ve istihbarat ajanları, gizli faaliyet gösteren hücreler şeklinde örgütleniyor ve silahlı harekete geçmek için de “X günü” olarak kodladıkları Almanya’da devletin “iflas ettiği” anı bekliyorlar. Medyada “Gölge Ordu” adıyla anılan bu örgütlenme ağının Avusturya ve İsviçre’de de üyelerinin olduğu söyleniyor.
İstihbarat subayı baskını haber vermiş
Başsavcılığın görevlendirdiği federal polisi (BKA – Federal Suç Dairesi) aracılığıyla bu konuyu soruşturduğu, ancak kışlalara ve sözkonusu ağın içindeki kişilere yönelik baskın hazırlığının askeri istihbarattan bir subay tarafından önceden sızdırılması nedeniyle sözkonusu “gölge ordu”nun varlığı, kapsamı ve hedefleri konusunda yeterli delilin ele geçirilmediği ileri sürülüyor. Almanya askeri istihbarat teşkilatı MAD’da yarbay olarak görev yapan bu subayın “gizli bilgileri sızdırmak” suçundan yargılandığı, beş yıla kadar hapis ve para cezasına çarptırılabileceği öğrenildi. Asli görevi silahlı kuvvetler içindeki bu tip faaliyetleri takip etmek olan yarbay Peter W.’nin polis baskını haberini “silah arkadaşları arasında yardımlaşma” motifiyle mi sızdırdığı, yoksa kendisinin de bu ağın içinde olup olmadığına dair bir bilgi yok.
Wehrmacht Askerleri - Hitler Dönemi Düzenli Ordu Askerleri
Hanibal’ın bağlantıları
Haberlere göre Yarbay Peter W.’nin, “Gölge Ordu”nun koordinasyonunu yürüttüğü ileri sürülen özel kuvvetlerde (KSK – Kommando Spezialkräfte) görevli asker Andre S.’yle ilişkisi var. Hanibal kod adlı Andre S. de geçtiğimiz yıl planladığı politikacı suikastlarını gerçekleştiremeden, bir “tesadüf” sonucu öldürülecek kişilerin listesiyle yakalanan aşırı sağcı üsteğmen Franco A.’yla bağlantılı.
Harekete geçmeden önce Hollywood filmlerinin senaristlerine taş çatlatacak bir hazırlık dönemi geçiren Üsteğmen Franco’nun Viyana’da bir polis araması sırasında sahte kimlikle yakalanması sonucu gelişen olayların çorap söküğü gibi gideceği sanılıyordu. Ancak soruşturma biri aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif) üyesi üsteğmen, diğeri de üniversite öğrencisi iki kişinin bir süre gözaltına alındıktan sonra “delil yetersizliği”nden serbest bırakılmasıyla sonuçlandı. Ordudan atılan Üsteğmen Franco da bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldı ve hakkında açılacak davayı bekliyor.
Yetkililer iddiaları reddediyor
Günlük gazetelerden “TAZ” (Tageszeitung) ve haber dergilerinden “Focus”un araştırma haberleriyle gündeme gelen “Gölge Ordu”yla ilgili en son haber, İsviçre gazetesi “Neue Zürcher Zeitung”da (NZZ) yayınladı. Sözkonusu habere göre federal istihbarat örgütü BfV (Anayasayı Koruma Teşkilatı) ve federal polis (BKA) konuyla ilgili soruşturma sürdüğü gerekçesiyle bir açıklama yapmıyor.
Federal Savunma Bakanlığı ise yaptığı açıklamada silahlı kuvvetler içindeki aşırı sağcı örgütlenme iddiasını reddediyor. NZZ’ye göre bakanlığın açıklaması şöyle: “Bundeswehr içinde aşırı eğilimli bir örgütlenme ağının kuruluşu ya da varlığına dair bir bulgu yoktur.” Askeri istihbarat teşkilatı MAD’ın açıklamasında da sözkonusu iddiaların dayanağının olmadığı, ancak yine de bunların ciddiye alındığı belirtiliyor.
Bu arada savcılık tarafından sorgulanan Hanibal’ın aşırı sağcılık iddiasını reddettiği, “X Günü”ne ilişkin hazırlıkların “plan oyunları” olduğunu belirtip, “günümüzde devlete hizmet eden herkes, felaket dönemlerine ilişkin buna benzer sağlıklı bir hazırlık yapar” ifadesini verdiği kaydediliyor. Ancak, anne-babasına ait evde ele geçirilen bir sandık dolusu el bombasıyla ilgili sorularla karşılaşınca da suskun kalmayı tercih etmiş.
“X günü” senaryoları
TAZ, Focus ve NZZ’de geniş biçimde yer alan iddialar, “Gölge Ordusu” hücrelerinin “X Günü” planlarının hiç de “kendini sorumlu hisseden” devlet görevlilerinin felaket dönemlerine ilişkin masumane hazırlıkları içermediğini gösteriyor.
Buna göre “X Günü”nde kullanmak üzere Almanya’nın dört bir yanındaki gizli depolarda silah, patlayıcı madde ve gıda maddesi biriktiriyorlar. Tıpkı istihbarat örgütlerinin “güvenli ev”leri (Safe House) gibi düşünülen bu depoların nerelerde olduğuna dair soruya Hanibal’ın “Her yerde” yanıtını verdiği belirtiliyor.
İddialara göre Almanya’da devlet düzenin çökmesi, büyük doğal felaketler, ülkeye elektrik ve yakıt sağlayan altyapının çökmesi, büyük çaplı sabotaj serileri ya da Rus Ordusu’nun işgali gibi bir durumda ilan edilecek sözkonusu “X Günü”nde “gölge ordu” elemanlarının görevi bu depolardaki silahları alıp, “düşmanları” imha etmek. Önceden hazırlanan listelerde de ilk etapta temizlenecek “düşmanlar”ın isimleri yer alıyor. Solculardan, göçmenlerden ve sığınmacılardan nefret eden “Gölge Ordu” elemanlarının “temizleyeceği düşmanların” da solcu politikacı ve aktivistlerden oluştuğu belirtiliyor. Sözkonusu listelerle ilgili bilgiler bu kadar.
Gladio – Kontra Gerilla
Konuyla ilgili yayınlar, nedense varlığı resmi makamlar tarafından reddedilen ve medyada geniş yer bulmayan “Gölge Ordu”nun soğuk savaş döneminde NATO ülkelerinde “komünizmle mücadele” için faaliyet gösteren “Gladio”yla benzerliğine değinilmiyor. Türkiye’deki “Kontra Gerilla”yı da çağrıştıran bu iddiaların yeni yılın ilk ayında Federal Meclis’teki (Bundestag) Savunma Komisyonu’nda ele alınacağı öğrenildi.
NZZ’in konuyla ilgili haberindeki bir ayrıntı, sözkonusu komisyonun çalışmasına ilişkin ilginç bir ironiye işaret ediyor. O da şöyle: Sözkonusu komisyona aşırı sağcı parti AfD adına katılan federal milletvekili Jan Nolte’nin, Bundestag’daki bürosunda görevlendirdiği asistanı, geçtiğimiz yıl yakalanan aşırı sağcı Üsteğmen Franco’yla birlikte gözaltına alınıp, daha sonra yeterli delil olmadığı gerekçesiyle serbest bırakılan zanlılardan biri.
Sol Parti Milletvekili Christine Buchholz ve Yeşiller milletvekili Agnieszka Brugger, söylentilerin hafife alınmaması gerektiğini vurgulayıp, Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in (CDU) bu konuyla ilgili ayrıntılı açıklamada bulunması çağrısında bulunuyorlar. Muhalefet vekilleri Bundestag Savunma Komisyonu’ndaki görüşmeye MAD’ın da katılıp bilgi vermesini istiyorlar.
Üsteğmen Franco’nun macerası
Almanya kamuoyu üsteğmen Franco’nun adını ilk kez geçtiğimiz yıl nisan ayı sonunda duymuştu. Viyana Havaalanı’nın tuvaletinde bir silah saklamaya çalışırken polisin dikkatini çeken Franco A., Avusturya polisi tarafından gözaltına alındı. Yakalanan tabanca beylik silahı olmadığı ve ruhsatsız olduğu için hakkında soruşturma başlatıldı. Gözaltındaki Alman üsteğmeninin parmak izlerini alan polisin karşısına ikinci bir kişi daha çıktı. Bu da Almanya’ya 2015’te gelip, sığınma başvurusunda bulunmuş ve bir sığınmacılar yurdunda kalıyor olması gereken Suriyeli David Benjamin’di.
Biri Alman ordusunda subay, diğeri de Suriyeli sığınmacı iki kişinin parmak izlerinin aynı olması mümkün değildi tabii. Ve soruşturma derinleştirilince sinema filmlerinde izlenenlerden çok daha ilginç bir komplo projesi ortaya çıktı.
Suriyeli sığınmacı olarak yaşamış
Almanya’nın Giessen kentindeki sığınmacı kampına 2015 sonunda başvuran üsteğmen, kendisini Fransa kökenli bir Hristiyan Suriye vatandaşı olarak tanıtmış. Fransız kökenini gerekçe gösterip sığınma işlemleri sırasında Fransızca konuşan ve Arapça bilmediği farkedilmeyen Franco A. ifadesinde, dini nedeniyle Suriye’de baskı gördüğünü, ismi Yahudi çağrışımı yaptığı için de toplumdan dışlandığını, iç savaşın çıkmasının ardından baskıların arttığını, babasının bir IŞİD saldırısında öldürüldüğünü, kendisinin de yaralandığını ve ülkeyi terkedip, Almanya’ya sığınmaya karar verdiğini anlatmış. Söyledikleri de hiç araştırılmadan kabul edilmiş ve Suriyeli David Benjamin olarak Bavyera’daki bir sığınmacı kampına gönderilmiş.
Aslında Alsas Loren bölgesinde konuşlanmış Almanya-Fransa Ortak Komando Tugayı’nda görevli bir subay olan bu sahte sığınmacıyla aynı yerde kalan Arap kökenli diğer sığınmacılar ortada bir gariplik olduğunu farketmiş olmalarına rağmen, bu konudaki kuşkularını dile getirmemişler. Kamp sorumluları ise hiçbir şeyin farkında değillermiş.
Suç sığınmacıların üstünde kalacaktı
Bir süre kışlayla sığınmacı yurdu arasında geçen çifte kimlikli yaşamı sürdüren üsteğmen Franco’yla ilgili soruşturmanın derinleştirilmesiyle bütün bunların ileride gerçekleştirecek bir dizi siyasi suikastın ön hazırlığı olduğu ortaya çıkarıldı.
Aynı birlikte görevli bir diğer üsteğmen ve bir üniversite öğrencisinin de gözaltına alındığı soruşturmada ele geçirilen listelerde de öldürülecek politikacı ve devlet adamlarının isimleri yer alıyordu. Almanya’nın sığınmacılara kapılarını açmasına karşı olan bu ekip, kendilerince ülkeyi batıracak bu politikanın sorumlusu olarak gördükleri kişileri öldürmeyi planlamışlar. Bunlardan bazıları şöyle: Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Yeşiller partisinin önde gelen isimlerinden Claudia Roth, o dönem Federal Adalet Bakanı olan şimdiki Dışişleri Bakanı Heiko Maas (SPD), Brandenburg Eyalet Başbakanı Bodo Ramelow ve bazı tanınmış insan hakları savunucuları.
Plana göre gerçekleştirilecek suikastlardan sonra olay yerinde araştırma yapan polis, tespit ettiği izlerden aslında olmayan ve dolayısıyla hiç bir zaman yakalayamayacağı Suriyeli bir teröristin peşine düşecekti. Ve böylece Almanya’yı altüst eden bir ya da daha fazla suikastın ülkenin kendisine kapısını açtığı, barınması için yer verdiği, beslediği bir sığınmacı tarafından gerçekleştirildiği iddiasıyla kamuoyu manipüle edilmiş olacaktı.
Konuyu takip edenler hatırlayacaktır, bu planların 2015 – 2016 yıllarında Almanya’da hem hükümeti, hem de halkın büyük bir kesimi sığınmacılara yasal ve insani desteğin verilmesinden yanaydı. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde özellikle sansasyon medyasının da desteğiyle yürütelecek “besle kargayı oysun gözünü” propagandasıyla sığınmacılara karşı olumlu havanın hemen değişebilirdi elbette.
Komutanları biliyormuş
Yakalanan üsteğmenle ilgili soruşturmada, komutanlarının onun özellikle sığınmacılara nefret duyan, aşırı sağcı eğilimleri olan bir subay olduğunu uzun süredir bildikleri ortaya çıktı. Almanya ve Fransa askeri işbirliği kapsamında Fransa Harp Okulu’nda öğrenim gören Franco A.’nın “aşırı sağcı” olduğu orada hazırladığı bitirme tezini değerlendiren öğretim üyelerince farkedilmiş. Fransalı okul komutanı subay adayıyla ilgili bu değerlendirmeyi Almanya tarafına aktarmış. Ama Franco A.’nın Almanya’daki üstleri bunu önemsememişler ve subay çıkmasının ardından onu bir zamanlar can düşmanı olan iki halk arasındaki işbirliğinin ileri bir örneği olarak gösterilen “iki dilli” komando tugayında görevlendirmişler.
Projesini gerçekleştirmeden yakalanan Üsteğmen Franco A.’yla birlikte gözaltına alınan biri onun gibi subay iki kişi yukarıda belirtildiği gibi delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Kendisi bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldı.
Hakkındaki suçlamalar suç işleneceğine dair yeterli delil olmadığı gerekçesiyle hafifletildi. Son haberlere göre kendisine karşı açılacak daha önce belirtildiği gibi Frankfurt’taki Eyalet Mahkemesinin “devlete karşı suçlar” dairesinde değil, Darmstadt kentindeki ceza mahkemesinde dava açılması düşünülüyor.
Üniformalı vatandaşlar!
Söylentiler, Federal Almanya’nın “demokratik parlamenter sistemin kontrolü”nde olduğu vurgulanan silahlı kuvvetlerinin (Bundeswehr) imajını tahrip ediyor. Bundeswehr, kurulduğundan bu yana toplum karşısına “Biz Almanya’ya hizmet ediyoruz” sloganıyla çıkıyor, saflarındaki askerleri “uniformalı vatandaşlar” tanıtmaya özen gösteriyordu.
Bundeswehr içinde fikirleri itibarıyla Hitler’in ordusu “Wehrmacht”a yakın askerlerin varlığı ve örgütlendiği iddiaları kimilerince abartılı ve hatta gerçek dışı olarak bulunuyor.
Ancak bunları önemli ve inandırıcı bulanlar da var.
NZZ’in haberine göre bunlardan biri de Yeşiller partisi milletvekillerinden Konstantin von Notz.
“Liberal hukuk devletimize saldırı planlayan bir şiddet eğilimli bir ağ” olabilir diyen Yeşil Milletvekili, sözkonusu ağın yasa dışı olup olmadığı ve ne derece yasaları ihlal ettiğinin henüz bilinmediğini ancak araştırılması gerektiğini vurguluyor. (GK/HK)
ALMANYA'DA AŞIRI SAĞ YAZI DİZİSİ
1 - Almanya'da Yeni Neo-nazi Tehdidi: "NSU 2.0"
2- Hanibal ve Aşırı Sağcı Gölge Ordusu
3- Almanya İstihbarat Örgütünün Şefi Neden Görevden Alındı?
4- Almanya İstihbaratının Zirvesinde Türkiye Kökenli Bir Yönetici