İstanbul Barosu 23 Şubat Pazar günü İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde Olağanüstü Genel Kurul toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantıya; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Türkiye’nin dört bir yerinden baro başkanı ile avukatları, siyasi parti temsilcileri ve dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda hukuk temsilcisi de katıldı.
14 Ocak’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerinin yönetimlerine son verilmesi ve yeni yönetim seçilmesi için dava açtı.. Bunun üzerine İstanbul Barosu, Olağanüstü Genel Kurul kararı aldı. Dünkü kurultayda 20 Ekim’de göreve gelen mevcut baro yönetimine karşı hiçbir grup aday göstermedi.
Baro yönetiminin görevden alınması istendi
14 Ocak 2025
İstanbul Barosu 23 Şubat’ta olağanüstü kurultaya gidiyor
15 Ocak 2025
Kurultaya yönelik resmi dezenformasyon
İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, açılış konuşmasında kuruldan bir gün önce (cumartesi günü) “savcılığın baro hakkında hapis istemiyle fezleke hazırladığına” dair basında çıkan haberlere değindi ve Bu, 'belki İstanbul Barosu’na üye avukatları Haliç Kongre Merkezi’ne gitmekten alıkoyabiliriz” denilerek yayılan resmi bir dezenformasyondur' dedi.
22 Ocak Cumartesi günü basında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının baronun yönetim kurulu üyeleri hakkında "hapis istemiyle fezleke" hazırladığına dair haberler yer aldı. Kaboğlu, bu haberlerin Olağanüstü Genel Kurul toplantısına katılımı engellemeye yönelik sızdırıldığını ve asılsız olduğunu
belirtti.Kaboğlu, "Bu aynı zamanda bir anayasa suçu eşiğine varacak olan zincirleme ihlaller dizisidir. İstanbul Barosu avukatları, tıpkı bütün Türkiye’nin avukatları olduğu gibi buna asla geçit vermemişlerdir. Baroların tanıdığı tek üstünlük hukuktur, anayasadır, insan haklarıdır. Bu şekilde devam etmektedir. İşte seçimlere yönelik müdahale de bu nedenle meslektaşlarımız tarafından püskürtülmüştür" ifadelerini kullandı.
Adil yargılanma hakkı ihlali
Konuşmasında ayrıca İstanbul Barosu üyeleri avukatlar Fırat Epözdemir ve Can Atalay’ın tutukluluğuna değinen Kaboğlu, “Bu, yalnızca İstanbul Barosu’nun sorunu değil aslında. Anayasada yazan yasama, yürütme, yargı organlarının görev, yetki ve sorumlulukları alanındaki ihmaller ve ihlaller zincirinin bir sonucudur” dedi.
Baroya yönelik operasyonlarda yargının hızlı hareket ettiğini, ancak baronun "Yenidoğan Çetesi" davasına dahil olma talebinin reddedildiğini hatırlatan Kaboğlu, Türkiye’de en çok adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin altını çizdi.
Kaboğlu, "Esasen suçlular varsa onlar yargılanmalı. Yoksa fikirleri nedeniyle hukuku savunanlar, farklı siyaset savunanlar, farklı dünya görüşünde olanlar için adalet bu şekilde işletilirse bu adalet değil; adaletsizliktir, adaletin çökertilmesidir" şeklinde konuştu.
Ortak mücadele çağrısı
Kapanış konuşmasında Kaboğlu şunları söyledi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde barolar parçalanmasınlar diye sonuna kadar mücadele verdim. Baroların yasa yoluyla parçalanamayacağını gösterdik. Bu sefer bu kez mahkeme yoluyla parçalamaya yelteniyorlar. Can Atalay sürecinde tanık olduğumuz duruma, sürece düşmemek için şimdiden ortak direnme zamanı. Bizim açımızdan şiddetle, kavgayla, gürültüyle değil; fikirle, dayanışmayla, eylemle... Dün ben değil, biz diyordum. Bugün biz değil, hepimiz diyoruz.
Hukuk mücadelesi vurgusu
Kurultayın sonuç bildirgesinde özetle şunlar söylendi:
Açıktır ki, masumiyet karinesini ve anayasayla güvence altına alınmış hakları sistematik olarak ve sürekli ihlal eden, adil yargılama gereklerini yerine getirmeyen yargı mensupları hukuku çiğnemektedir. Biz buna izin vermeyeceğiz, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz.
Ülke olarak bir uçurumun kıyısındayız, hukuk devletine ve demokrasiye dönüş, toplumsal barış için huzur için zorunludur. Avukatlar ve barolar olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
Hukuk yoluyla demokrasi, ancak anayasaya ve hukukun genel ilkelerine saygı çerçevesinde inşa edilebilir. Biz avukatlar, yaşadığımız çağa ve topluma karşı görevlerimizi daima yerine getirdik, getirmeye de devam edecek ve hukuk yolunda mücadeleden asla geri adım atmayacağız.
(EC)