Sükunet ne kelime coşku almış başını gidiyordu. Dışarıdan gelen konuklar şaşkındı. Daha 15 dakika önce Koma Çîya ile Kürtçe tilili (zılgıt) çekenler hemen Sertaba vokal yapmaya başlamışlardı. Diyarbakırdı bu, şaşırtırdı işte...

Şehir çağırıyor sizleri... Emin olun bu şehir var ettiği insanlarının değerlerine ve hikâyelerine hiç ihanet etmedi, etmeyecek de. İnsanları mı? Onlar hakkında karar vermeyi de, bir geçmişlerine, serencamlarına bakın, bir de tanıştıktan sonrasına...

Mehmed Uzun Zincirlenmiş Zamanlar Zincirlenmiş Sözcükler de zor olanı yapıyor, deneme yazıyor dahası bir kente sevdalı olmak üzerine yazıyor. Yıllar sonra sözcüklere insanların yüreğini katacağına inanan bir kalem ustasından...

Taşımış mıdır şehrinin lezzetini, ağız tadını yaban ellere şair. Eminim, taşımıştır. Halen yaban ellerdeki evinde kendi kavlince yapılmaktadır benim şehrimin yemekleri. Yoksa bu denli kavilli dillenmezdi şairce şimdilerde unutulan şehr-i kadimin tatları.

İstanbuldaki Eski Saray kapısı önündeki Yektâ çeşmesi suyunda da aynı deneyi yapmışlar. Anlatılır ki Karacadağın suyu daha hafif gelmiş. Bu duruma tanık olanlar demişler ki; Safra ve balgamı temizler. Sevdâ çekenleri ise rahatlatır Hamravat .

Meğerse o ilk sevgili Vedat Günyolun kız kardeşiymiş...Sırılsıklam aşıkmış Cahit Sıtkı, arkadaşı Vedat Günyolun kız kardeşi Mihrimah hanıma. Hem de ne aşk...Sadece Abbas şiirinde deği.

Önce şaşırıp kalmışlardı bu devasa şehrin karşısında. Elde, avuçtakiler ancak birkaç gün yetmişti, şehrin sürekli tüketen aç gözlüğü karşısında. Sonra sokaklardı artık gündelik hayatın her gün değişen yeni yüzü.

Evet inadına isim. İsimler üzerinde ısrar edilmeli demek geliyor içimden. İsimlerdir insanı hayata bağlayan. İnsani özü dışa vuran. Hele isminizle yaşamayı biliyorsanız. Hele hele isminizi yaşadığınız coğrafyanızla, kimliğinizle örtüştürüyorsanız...

Kendinize gelin diyorlardı savaşmaya gelen askerlere. Ben askerim diyorsunuz. Öldüğünüzde ne farkınız kalır ki öteki ölülerden. Önce üstünüzden kaputunuzu alırlar. Öldüğünüz zaman. Önünüz kış ve üşüyor olsanız da! Artık ölmüş olursunuz o zaman.

Biz daha bu tehlikeyi tehlike boyutunda algılamamışken, yani bundan tam 31 yıl önce 1970lerde Türkiyede MERNİS (Merkezi Nüfus İstatistikleri) projesine başlanmış. Ama siz, siz olun artık Bizim bir numaramız yok muhabbetine yatmayın.

Peki şunun şurasında Maazallah Galatasarayın ezici ağırlığının hissedildiği Güneydoğuda eski Revivocularla yeni taraftarlar arasında bu forma rekabeti yüzünden sokak savaşları çıkarsa müsebbibi kim olacak?

Madem ki, yaşanan yirmi yıllık trajedide telaffuz edilen otuz bin şehit bu ülkenin çocukları, böyle bir anıt yapılırken, belki de daha proje aşamasındayken Belediye de işe dahil edilseydi ve herkes hep birlikte sahiplenseydi, daha şık olmaz mıydı?

Kürtçede yasın adı Şindi. Ölümü çağrıştıran siyah giymeyi simgelemek anlamında Reş Gıredandı (kara bağlamak) Şin (yas) sahiplerine düşen. yas evlerinin kapılarına tüm halkımıza açıktır ibaresi yerleştirilse de, herkes kendi hemşehrisini yeğliyor.

En önemlisi de kazanın üzerinden neredeyse on gün geçmesine rağmen halen bu kaza ile ilgili yerel düzeyde gerek eldeki verilere gerekse görgü tanıklarına dayanılarak herhangi bir raporlama çalışmasının yapılmamış olmasının vahameti...

Evet sivil hava alanımız yoktu. Diyarbakır halen 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığının askeri hava alanının bir bölümünü protokolle sivil uçuşlarda kullanıyordu. 75 cana mal olan kaza belki de İLS ile önlenebilirdi, ama yoktu. Çünkü alan askeriydi.

12 Ocakı 13 Ocaka bağlayan bu Bizim diyebileceğimiz yerel yılbaşımız kelimenin tam anlamıyla Ser e saleydi. Ve bir bayram edasında kutlanırdı. Yemekler yapılır, tatlılar hazırlanırdı. Sonbaharda hazırlanan kuru kış yiyecekleri kilerden çıkardı.

Irak; çocukluk dünyamızdaki ırağın Irakı değil, artık yanı başımızdaki Iraktır. Ve belki de gelecekte insani anlamı olan bölge politikaları geliştirilirken her yönüyle müttefik olacak bir bölgesel güç olma yönündedir.

Chomsky; ilk geldiğinde adeta tribünlere konuşmuştu. Ama bu yıl daha mutedil, daha akademik, hazırlıklı bir metindi izleyicilerle buluşan. Artık ikinci gelişte değişimi görme imkanı vardı, atılan adımları küçük bir zafer olarak değerlendirdi ve...

Chomsky, her ne kadar da 159luk bir suç işlediyse de göreceksin görmezden gelinecek... Sonuçta Noam Chomsky, jet ski gibi bir günlüğüne Diyarbakıra uğradı. Ahir ömründe bir sürü de yanıtlanması gereken soru bıraktı ardında ve gitti.

Bu yıl aynı film sanki sil baştan yeniden yaşandı. Bu kez Fenerbahçe 3-0 ile uğurlandı Diyarbakırdan. Ardında bıraktığı sadece kuru bir yenilgi değildi elbette. Çok kötü bir oyun, darmadağın bir takım izlenimi de belleklerde kalandı.