kadınların gündemi

Hadi bizi geçiyorum diyelim, “#marmaraaciklamayap #marmaracevapver” diye seslenen binlerce öğrencinin de hakkı bu cevapları duymak.

Elsa Niego'nun cenazesinde “adalet isteriz” diye bağırdığı için taşkınlık çıkardığı iddia edilen Musevilerin mahkemesi devam ederken, Yunus Nadi Cumhuriyet gazetesinde bu mesele üzerine yazılar kaleme alıyordu.

Kadınların, mesleki ve uzmanlık alanlarında yaşam biçimleri üzerinden değerlendirilmesi, görevlerini hakkaniyetle yapamayacaklarının erkeklerce söylenmesi, çağdışı.

Dicle Koğacıoğlu’nu anlatan arkadaşları ve öğrencileri, “meraklı sorgulayıcı, feminist ve tutkuluydu” diyor, en çok da öğrencileri ile kurduğu güçlü bağa dikkat çekiyor.

Kadınların ve erkeklerin kimlikleri, kimliklerimiz, okul müfredatlarıyla birlikte, bizi, birer “barış yanlısına”, “doğa savunucusuna”, “dayanışmacıya” veya tam aksi bireylere dönüştürebiliyor.

Kadınlar açısından içinden içinden konuşma hali, “sessizlik duvarı” yıkıldı, “Pandora’nın kutusu” tam olarak açılmadı belki ama bu kez en azından büyük bir hasar aldı.

Bir akademisyenle ilgili duyum aldıklarında, önce “bu hocadan ders almak istemediklerini” belirten e-postalar atıyorlar.

Afro-Amerikan yazar, şair, dansçı Maya Angelou diyor ya, “Bir kadın ne zaman kendisi için ayağa kalksa, tüm kadınlar için de ayağa kalkar.” Biz de önümüzdeki yılların 25 Kasım'ları için, çocuklar, kadınlar için eşit haklarla yaşamak için şimdiden ayağa kalkacağız.

Elit İşcan'ın Efecan Şenolsun'a açtığı "cinsel saldırı" ve "hakaret" davasında yaygın medya, sıklıkla yaptığı gibi “erkeklikle” özdeşlik kuruyor, İşcan'’ın söylemleri ve cinsel saldırıyı doğrulayan tanıkların beyanları görünür kılınmıyor.

Fail erkeklerin savunmaları iki noktayla özetlenebilir. Biri mağduru suçlamak, diğeri ise “Bana komplo kurdular” gibi iddialar ile kafa karıştırmak.

"Siyasette Kadın 2020” haritasına göre, Türkiye kadın milletvekili sıralamasında 193 ülke arasında 122. sıradayken, aynı listede Japonya 165. sırada yer alıyor.

Türkiyeli kadınlar olarak, her güne “Acaba bugün hangi hakkımıza saldırı planlanıyor? Acaba hangi hakkımızı korumak için mücadele edeceğiz?” sorularıyla başlıyoruz.

Hatice İnci, “Benim çocuğum daha küçük, anneye ihtiyacı var” diyor. Bir kere de “erkek aklınızı” bir kenara koyun, Hatice’yi oğluna kavuşturun.

Tüketiciye, Frida’dan esinlenerek hazırlanan tabak, kâse, fincanları sunulurken, onun ataerkiye karşı kendisinin yaşadığı ve sahiplendiği değerlerden, özgür yaşadığı aşklarından, en güçlü ve güçsüz hallerinden, başkaldırısından, karşı çıkışlarından da tüketici haberdar ediliyor mu?

Atölyelerin bana düşen kısmında özellikle mesleğe yeni başlayan arkadaşlarımıza ısrarla şunu söylerim: “Daha çok kadın ve LGBTİ+ odaklı haberler yazın ve elbette lütfen bizle paylaşın…”

Oce Hemşinlisi kadınların unutmadığı anların başında köyün gençlerinden olan 68'in gençlik liderlerinden Cihan Alptekin’in 1971’de Tokat Kızıldere’de öldürülmesi, köye gelen ketim (vergici) ve kıtlık ortak nokta.

Okullar, Kuran kursları, cemaatler, parklar, okul servisleri, Türkiye’deki çocuklar için güvenli değil. İstismar suçlarını işleyen erkeklerin büyük çoğunluğunda “Askeri de, polisi de, yargıyı da bir şekilde hallederiz” zihniyeti var.

Eğitim yılının başlayacağı şu günlerde Eğitim Bakanı’ndan “öğretmen maaşları sorun” gibi cümleler duymak yerine öğretmenlere hatta tüm eğitim personeline, özelde de kadın öğretmenlere ek bütçelendirme yapıldığını duymak isterdik.

Bireysel silahsızlanma şart ve internetten pompalı tüfek satışının da yasaklanması gerekiyor.

Erkek şiddetinden, “kadın ve erkek eşit değildir” diyen zihniyet, en planlı cinayetlerde dahi erkeklere indirim veren yargı sistemi ve şiddeti pornografik hale getirip “tık” avcılığına düşen medya da sorumlu.