kadınların gündemi

Meltem, "Mesleğimi yapmak benim için bir direnme yolu. İnsanlar sivil toplum derneklerine üye oluyor, sendikalara üye oluyor ben de eşitsizliklere karşı gazeteciliğimle mücadele ediyorum" diyor.

Kitap ilk başta yolu sosyalist mücadelede Kurtuluş hareketinde ilerleyen kadınları anlatıyor gibi görünse de net olarak söyleyebiliriz ki 1980 Darbesi’nin de atmosferini okura geçiriyor.

Hep övünürler ya, okulda dahi öğretiyorlar...Dört mevsimin yaşandığı, üç tarafı denizlerle çevrili, güzeller güzeli bir ülke burası. Gerçeği söyleyelim. Çocukları aç, cemaatlere mecbur bırakılmış bir ülke burası.

İstanbul Jinnews’ten meslektaşım Gulê, “Mahpus arkadaşlarımızın kalemini, fotoğraf makinesini, klavyesini şimdilik aldık fakat onlar o cezaevinden çıkınca onlara teslim edeceğiz. Hep birlikte yazmaya üretmeye devam edeceğiz” diyor. Haklı. Mesleğimizi yapmaya ve savunmaya devam!

Sadece bir kişi değil aslında yeryüzünün daha iyi bir yer olmasını isteyen binlerce kadın, erkek, lubunya olduğunu protestolarda, panellerde, toplantılarda, bir erkek şiddeti davasında, çok uzak değil daha geçen haftasonu İranlı kadınlar için toplanan yüzlerin eyleminde, gördüm görüyorum.

Uçar’ın müvekkillerinin sadece ifadelerine katılması değil hapishanede görüşmesi de yasaklanıyor.

İran’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılan Ghazale Moghaddam, İran’daki protestoları “Modern dünyanın feminist devrimi” olarak nitelendiriyor.

Bu nefret mitingine ses çıkarmayan, göz yuman, meşrulaştıran siyasi parti, oluşum, birey her kim olursa olsun, bu  hedef göstermeler sonucunda oluşacak en ufak bir yaradan, acıdan sorumludur. En büyük suç ortaklığı sessiz kalmaktır!

İşte Sibel kendisi için adalet sağlamaya çalışırken başka bir kadına dönüştü ve evet dediği gibi hukuk okuyacak.

HPV aşısı olduktan sonra, aşı ödemesini gösterir belgelerinizle birlikte ilgili SGK müdürlüğüne bir dilekçe ile başvurarak ödediğiniz bedelin iadesi talebinde bulunabilirsiniz.

Sahi hapsedip tutukladığınız kaç kadın, hapishanelerden sizin istediğiniz düşüncelere çıktı? Kimin düşüncesi değişti de Gülşen’in var oluşu, onu o yapan değerleri değişecek?

29 Haziran'da Beyoğlu'nda gerçekleşen mini toplantıda, aldığım notlardan bir kaçı, kadın erkek eşitliği konusunda hem umut hem de karamsarlık barındırıyor. "Bu nasıl oluyor?" derseniz, buyurun açıklıyorum.

“Şimdilik” toplumun sorunlarını haliyle çözüm çağrılarını da gözler önüne sermeyi hedefleyen böylesi veriler yasaklanmadan, bu verileri incelemekte yarar var.

Karar, önemli ama yeterli değil. Çünkü ortada şimdilik gelmeyen bir adalet var, bu karar belki adaletin sağlanabileceği umudunu veriyor sadece.

Mert B.’nin oluşturduğu işkence izlerinin dışında yargının oluşturduğu adaletsizlik çukurlarını da görüyor musunuz?

Ahmet Yıldız, Roşin Çiçek, Hande Kader, Buse, Esra Ateş, Didem Akay…

Erdoğan’ın kelimelerini sorduğumda gülümsüyor. Boş ver onu der gibi. “Bak” diyor, “Dün 142 kişiye yemek verdik, ondan bir gün önce 160, daha önceki gün de 150…”

Sayın Bakan'ı daha da kızdırmak pardon bıktırmak gibi olmasın, İsveç'in feminist politikalarını bilmeyenler için de araştırdım. Kadınlar ve lubunyaları güçlendirecek, patriyarkanın konforuna alışmış bazı erkekleri biraz sıkacak, daraltacak, belki kızdıracak feminist politikalar arasında neler var neler...

Yani aslına bakarsanız, mahkeme durur mu, “bakın gözüme baka baka işkence anlattılar, ben kolluk kuvvetlerine işlem yapamıyorum, siz içinizden bir polisi mağdur gösterin de ben bunları suçlayayım” diyor.

Kimse üstüne alınmasın demeyeceğim. Aksine, herkes üstüne alsın. Özellikle, muhalefet partileri olmak üzere tüm siyasi partilerin kadın vekilleri. AKP’li kadın vekiller de dahil!