Haberin Kürtçesi için tıklayın
Türkiye, Cumhuriyet yazar ve yöneticileri için yapılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvurusuna 6 Kasım’da savunmasını gönderdi.
Üç defa süre uzatma isteyen Türkiye’nin talebi iki defa kabul edilmiş, üçüncü de kabul edilmemişti.
Cumhuriyet’in haberine göre Türkiye savunmasında temel olarak iddianamedeki iddialar tekrarlandı. tweetler, manşetler ve köşe yazıları “terör örgütüne üye olmadan yardım etme” suçlamasına kanıt olarak gösterildi.
İddianame gibi savunma
Adalet Bakanlığı’nın İnsan Hakları bölümünden Dr. Hacı Ali Açıkgül imzasıyla sunulan savunmada, Murat Sabuncu’nun, tutuklu sanığı kalmayan kapatılan Özgür Gündem için attığı “Özgür Gündem’deki meslektaşlarımızın yanındayız” tweet’i, “terör örgütü üyesi olmadan örgüte destek verme” suçlamasına kanıt diye sunuldu.
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın Zaman, Samanyolu ve Koza İpek’e yönelik kayyım atama kararları üzerine yazdığı, “Şimdi susarsak sonra konuşmaya hakkımız ve fırsatımız olmaz. Zaman ve Samanyolu yayın grubuna yönelik baskın ve gözaltıyı kınıyoruz” sözleri de örgüt üyeliği için bağlantı olarak gösterilen savunmada, iddianamede yer alan “Ya biz anlatamadık ya da siz anlamamakta ısrar ediyorsunuz; biz cemaati değil, basın özgürlüğünü, hukuku, kendimizi savunuyoruz” tweetlerine ise yer verilmedi.
AYM başvurusuna hala yanıt yok
Tutuklu yargılama gerekçeleri sıralanırken mahkemenin “şartlı tahliye” vermemesini, “gerçeklerin açığa çıkmasının önlenebileceği” teziyle savunan Türkiye, beş ay boyunca iddianamenin hazırlanmasını bekleyen Cumhuriyet’i AİHM’ye gerekli zamanı tanımadan başvurmakla suçladı.
Türkiye’nin savunmasında Cumhuriyet’in AYM’ye yaptığı başvuruya neden hala yanıt verilmediği de darbe girişiminin ardından bireysel başvuruların artmasıyla savunuldu.
Reddedilen 70 bin başvuru gizlendi
Savunmada, AYM’ye 103 bin 496 başvuru yapıldığını belirten Türkiye, bu başvurulardan 70 bininin reddedildiği bilgisini sakladı.
Türkiye, iddianamedekine benzer şekilde, Koza şirketine kayyum atanmasının ardından Cumhuriyet’e verilen reklamlar kanıt diye sunuldu. Oysa Kaynak AŞ’nin Cumhuriyet’e verdiği 5 reklama karşın, Yeni Şafak 309 kez, Sabah 286, Yeni Akit 44 kez Bank Asya reklamı aldığı, bunun da kayyum atamasından sonra olduğu duruşmalarda sunulmuştu.
“OHAL günlük yaşamı etkilemedi” savunusu
“OHAL sırasında alınan önlemler günlük yaşamda bir değişikliğe neden olmadı. Temel haklar ve özgürlükleri etkileyecek hiçbir kısıtlama getirilmedi” iddiasında bulunan Türkiye, savunmasında sadece “Medya kurumları, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” diyebildi.
Cumhuriyet gazetesine yönelik başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere suçlayıcı tüm açıklamalara, iddianamenin bile Cumhuriyet avukatlarından önce diğer kurumlara sızdırılmasına karşın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında “ulusal yetkililerin” sorumluluklarını yerine getirdiği savunuldu.
Uzun tutukluluk için de İtalya’daki mafya soruşturmasıyla ilgili mahkemenin Pantano kararı örnek gösterildi. AYM’nin Cumhuriyet davasını hâlâ ele almamasının nedeni olarak da, sadece Turhan Günay hakkında bakanlığın görüşünün iletildiğini belirtti.
“Gazetecilikten tutuklu değiller”
AİHM’ye, AYM kararı beklenmeden başvuru yapıldığını ve sadece 2 ay 6 gün beklendiğini belirten savunmada, AİHM’nin Cumhuriyet ve gazetecilerin davalarına öncelik verme kararı da eleştirildi. 13’üncü aya giren Cumhuriyet davasında geçen sürenin “normal şartlarda bile fazlasıyla makul” olduğunu savundu.
Cumhuriyetçilerin “gazetecilik faaliyetleri nedeniyle” tutuklanmadığını savunan Türkiye, cezaevinde mektup bile yazmalarına izin verilmeyen gazetecilerin, ifade özgürlüğüne bir kısıtlama getirilmediğini savunan, gazetecilik faaliyetlerini önlemek istemediğini iddia etti.
Leyla Şahin kararı hatırlatıldı
Başvuruculara karşı Ceza Kanunu’nun “açık ve anlaşılır olduğunu” savunan hükümet buna örnek olarak da başörtüsü davasıyla AİHM’ye başvuran Leyla Şahin ile ilgili içtihadı gösterdi. AİHM Büyük Dairesi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin eski öğrencisi Leyla Şahin’in temyiz başvurusunu reddetmişti. Büyük daire, Şahin’in başvurusuna ilişkin, daha önceki alınan kararı onayarak “Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunmadığı” görüşüne varmıştı.
TIKLAYIN - Leyla Şahin AİHM’de Türban Davasını Kaybetti
“Nusaybin Yerle Bir, “Bodrum’a baskın: onlarca ölü”, “Sokaktaki tehlike”, “Eksik Demokrasi” manşetleri ve Aydın Engin’in “Cihanda Sulh, Peki Yurtta Ne?” başlıklı yazısıyla Kadri Gürsel’in “Erdoğan babamız olmak istiyor” başlıklı yazıları savunmada örnek gösterildi.
Sanıkların yayın politikasında “radikal değişiklik” yapmakla suçlandığı savunan Türkiye, tutuksuz yargılaması devam eden Önder Çelik, Turhan Günay, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Musa Kart, Güray Öz, Bülent Utku ve Kadri Gürsel ile ilgili iddiaların bu dosyadan düşürülmesini talep etti.
AİHM başvuruları
Birinci sıradaki başvurucu olduğu için Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun adıyla anılan dava, Cumhuriyet’e yönelik operasyonda tutuklanan ilk 10 kişinin (Murat Sabuncu, Akın Atalay, Kadri Gürsel, Bülent Utku, Turhan Günay, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Hakan Kara, Musa Kart) başvurusunu kapsıyor.
Türkiye söz konusu başvuruyla ilgili üç defa ek süre istemiş, iki defa bu talebi kabul edilmişti.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci, ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu ve kısıtlamaların öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağını belirten 18’inci maddelerinin ihlal edilip edilmediği karara bağlanacak.
Tutuklu Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık’ın AİHM’ye yaptığı başvuru ise, tutuklaması daha sonra gerçekleştiği ve ayrı başvuru yapıldığı için başka dosya sayısı üzerinden yürüyor. Türkiye'nin yeniden ek süre talebinin ardından 15 Kasım'da Şık'ın başvurusu için savunma vermesi gerekiyor.
AİHM’in “öncelik” kararına karşın ifade özgürlüğü ve tutuklu gazetecilere yönelik başvurularda yavaş işlemesi hak savunucuları tarafından eleştiriliyor. (EA)
Fotoğraf: Hüseyin Aldemir