Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Buradaki faaliyetlerimiz büyük ölçüde Türkiye'de süren mücadelenin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. 5 Aralık'ta başlayan akademisyen davalarında arkadaşlarımıza uluslararası destek sağlamaya çalışıyoruz."
Dört Akademisyen'in Berlin'i yazı dizisinin son gününde Türkiye'de akademisyenlerin adliyede bir araya geleceği bir güne başlıyoruz. Adliyelere taşınanlar arasında dayanışma ve mücadele de var.
Berlin'deki mücadeleyi Muzaffer Kaya ile konuşuyoruz.
Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisine imza vermesinin ardından Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü'ndeki işinden atılan ve 40 gün tutuklu kalan Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya bir yıldır Berlin'de. Teknik Üniversite'de "Türkiyeli göçmenlerin politik polarizasyonu“ konusunda araştırma yapıyor.
Berlin'e ilk gittiğinde karşılaştığı toplulukları, henüz dernekleşen Barış İçin Akademisyenler (BAK) Almanya'yı anlatan Kaya, "Buradaki faaliyetlerimiz büyük ölçüde Türkiye'de süren mücadelenin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor" diyor.
"100'ün üzerinde akademisyen Almanya'da"
Almanya, Türkiyeli akademisyenlerin Türkiye dışındaki ilk duraklarından oldu. Bir yandan da diğer Avrupa ülkelerine geçiş ülkesi gibi. Almanya’nın ilk sıralarda yer almasında ne etkili oldu?
İşten atılmaların ve soruşturmaların başlamasının ardından yurt dışına çıkabilen imzacı akademisyenlerin önemli bir kısmı Almanya’ya geldi. Tam sayıyı bilmemekle beraber 100’ün üzerinde olduğunu söyleyebilirim.
Almanya’daki Türkiyeli akademisyenlerin gösterdiği dayanışma ve risk altındaki akademisyenler için açılan özel burslar bunda etkili oldu. Daha sonra Fransa’da da benzeri bir program başlatılınca oraya da çok sayıda arkadaşımız gitti. Avrupa’da Almanya’nın yanı sıra Fransa ve İngiltere’de de Barış İçin Akademisyenler (BAK) networkleri oluşmuş durumda.
"Geldiğimizde hazır bir network bulduk"
Almanya’ya geldiğinizde örgütlenme anlamında nasıl bir ortam buldunuz?
Geldiğimizde burada BAK Almanya adında hazır bir network bulduk. Buradaki Türkiyeli ve Almanyalı imzacılar daha etkili bir dayanışma örgütlemek için BAK Almanya networkünü oluşturmuşlardı.
Gelen imzacıların hemen hemen hepsi ve imzacı olmamakla beraber çalışmalara destek sunmak isteyen çok sayıda akademisyen bu networke dahil oldu. Bir yıldır bu networkün içinde bir şeyler yapmaya çalışanlardan birisiyim.
"Önceliğimiz Türkiye'deki arkadaşlarımızla dayanışma"
Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Bu süreçte öncelikli hedefimiz Türkiye’deki arkadaşlarla güçlü bir dayanışma örgütlemekti. Bu konuda iki önemli adım attık. Birincisi Off-University isimli online eğitim portalını kurduk. Henüz başlangıç aşamasında ama hayal ettiğimiz doğrultuda geliştirebilirsek Türkiye’deki işten atılan arkadaşlarımızın ders verebileceği, eleştirel bilgi üretimine katkı sunan bir kuruma dönüşebilir.
İkinci olarak BAK – Almanya derneğinin kuruluşunu tamamladık. Dernek çatısı altında birleşmek bizim gibi heterojen bir topluluk için zor bir karardı, ama Almanya’da daha etkili çalışabilmek için bunu yapmamız gerekiyordu. Dernek ilk elden mali dayanışmanın örgütlenmesinde önemli bir rol üstlenebileceği gibi ilerde başka akademik ya da siyasi misyonlar da yüklenebilir. Ayrıca Türkiye’de başlatılan Dayanışma Akademileri’nin bir benzerini de Berlin’de örgütlemeye çalışıyoruz. Ocak ayında ilk seminerler başlayacak.
"BAK - Almanya"
BAK - Almanya ilk genel kurulunu 25 Kasım’da yaptı. O gün nasıl geçti? Tepkiler nasıldı? İlk çalışmalarınız şekillendi mi?
Toplantı iki gün sürdü ve yaklaşık 40 akademisyen katıldı. İlk gün daha çok esnek bir networkten dernek çalışmasına geçişin yaratabileceği sorunlar tartışıldı. Ağırlıkla iç örgütlenmemiz ve misyonumuzla ilgili tartışmalar yaptık ve genel ilkelerimizi belirledik.
Misyonumuzu üç başlıkta özetlemek mümkün: Almanya’daki akademisyenlerin iç dayanışmasını örgütleme, Türkiye’deki arkadaşlarımızla dayanışma ve bildiride belirttiğimiz gibi barış ve demokrasi mücadelesine katkı sunmaya devam etme.
İkinci gün daha çok pratik konuları ve başlayan davalar sürecine nasıl müdahil olabileceğimizi tartıştık.
Genel Kurul’un en olumlu yanı genel bir toparlanma sağlaması ve BAK Almanya networküne yeni katılan genç akademisyenlerin inisiyatif alması oldu.
"Davalara uluslararası destek sağlamaya çalışıyoruz"
Almanya’daki gündeminiz neler? Türkiye’deki akademisyenlerle ortak mücadele devam edebiliyor mu?
Tüm bu süreçte hem Almanya’daki Türkiyeli demokrat çevrelerle hem de Almanyalı demokrat ve solcu akademisyen ve kurumlarla bağlar kurmaya çalıştık. Bu bağlar gün geçtikçe daha da gelişiyor.
Türkiye’deki insan hakları ihlallerine demokratik Avrupa kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Bu süreçte Türkiye’deki imzacı arkadaşlarla sürekli temas halindeyiz.
Buradaki faaliyetlerimiz büyük ölçüde Türkiye’de süren mücadelenin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor.
5 Aralık'ta başlayan akademisyen davalarında arkadaşlarımıza uluslararası destek sağlamaya çalışıyoruz. Öncelikle Almanya’dan davalara izlemek üzere bir heyetin gitmesini sağladık. Almanya medyasına verdiğimiz röportajlarla demokratik kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştık. Yakında açmayı düşündüğümüz derneğimizin Almanca web sitesinin doğru bilgi aktarımı ve dayanışmanın örgütlenmesinde etkili olacağını düşünüyoruz.
Buradaki faaliyetlerimizin başka bir boyutu da, işten atılan akademisyenlere Almanya’da burs olanakları yaratmak. Bunun için çeşitli vakıflarla ve kamu kurumlarıyla görüşmeler yapıyoruz.
"Suçlanmayı hakeden biz değiliz"
Türkiye’deki meslektaşlarınıza mesajınız nedir?
Barış Bildirisinin yayınlanmasının üzerinden geçen iki yıl boyunca iktidarın saldırıları hiç durmadı. Ancak tüm bu süreç boyunca kolektif bir direnme hattı örebildik ve iç dayanışmamızı sürdürdük.
Devlet şimdi her imzacıya ayrı ayrı ceza davaları açarak kolektif tutumumuzu kırma peşinde. İmzacıların arasında ayrılıklar yaratarak en azından bir kısmından pişmanlık beyanı almaya çalışacaklar.
Tek iddianame ile herkese ayrı ayrı açılan bu davada tüm arkadaşlarımızın BAK bünyesinde oluşturulan “dava koordinasyonu” ile temas halinde olması çok önemli.
Suçlanmayı ve yargılanmayı hakeden biz değiliz, onlar. Savaş suçu işlemiş ve gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmış bir iktidarın güdümlü yargısı var karşımızda. Bizim anlımız açık, sözümüz tok, barış istedik ve istemeye devam ediyoruz. (BK)
* Fotoğraflar: BAK - Almanya / facebook
DÖRT AKADEMİSYEN'İN BERLİN'İ
Nil Mutluer: Kalıpları Aşmak İçin Fırsat Var
Zeynep Kıvılcım: İki Ülkede de Üniversiteler Aynı Sistemin Baskısı Altında
İlticaya başvuran bir akademisyen anlatıyor: "İlticaya Başvuru, İnsanı Sıfırlayan Bir Süreç"
Kaya: Berlin'deki Mücadele, Türkiye'deki İhtiyaçlara Göre Şekilleniyor