Haberin Kürtçesi için tıklayın
Beyaz Şov’a telefonla bağlanarak, konuşmasıyla "terör örgütü propagandası" yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılan öğretmen Ayşe Çelik, program sorumlusu ve destek olmak amacıyla savcılığa başvurarak suça ortak olduklarını bildiren 38 kişinin yargılanmasına başlandı.
Mahkeme bir sonraki duruşmanın 30 Kasım'da görülmesine ve Beyazıt Öztürk'ün de tanık olarak dünlenmesine karar verdi.
"Yaşananların tanığıyım, sözlerimn arkasındayım"
Bakırköy’deki 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Çelik, Beyaz Şov program sorumlusu Kadir Turnalı’nın yanı sıra Çelik’in açıklamalarına destek olan şu isimler yargılanıyor:
Ahmet Dindar, Ayşe Erzan Silier, Ayşegül Akış Devecioğlu, Ayşegül İyidoğan, Bayram Bahri Belen, Dilek Gökçin, Ercan İpekçi, Ergin Cinmen, Ferhat Tunç, Gençay Gürsoy, Gülseren Onanç, Gülşen Denizhan, Gürhan Ertür, Gürkan Develi, Halim Bulutoğlu, İbrahim Akın, İbrahim Sinemillioğlu, Kemal Özgül, Mahmut Konuk, Mehmet Tursun, Mevlüt Ülgen, Murat Çelikkan, Nazmiye Özen, Nergiz Ovacık, Neşe Yaşın, Nil Özsoy Dindar, Orhan Alkaya, Orhan Silier, Oya Baydar, Perihan Pulat, Pınar Önen, Şanar Yurdatapan, Sibel Özbudun Demirer, Süleyman Eryılmaz, Temel Demirer, Türkcan Baykal, Üner Eyüboğlu ve Vecdi Sayar.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada önce Ayşe Çelik ve Kadir Turnalı’nın ifadeleri alındı.
Çelik “Sözlerimin arkasındayım” dedi:
“Silvan’da yaşananların tanığıyım. Ben konuşmamda kimseyi suçlamadım ya da övmedim. Mağdurlara dikkat çektim ki o mağdurlardan biri de benim. Art niyetsiz, kimseyi övmeden söylediğim sözlerin samimiyetini o gün sunucu da, konuklar da izleyici de anladı. Ancak daha sonra milliyetçi hezeyanlarla hakkımda karalama kampanyası başlatıldı. Gözaltına alındım, olmadığım halde medya beni terör savunucusu, savı ise sanık yaptı. Söylediklerim örgüt propagandası kapsamına alındı. Söylediklerimin arkasındayım. Yine aynısını söylüyorum.”
Çelik’in ardından yazılı ifadesini veren Turnalı ise, programa teknik sebeplerle müdahale etme şansının olmadığını söyledi. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını istemediğini belirten Turnalı’nın avukatı da programda “terör propagandası” yapılmadığını belirtti.
Aydınlardan ortak savunma
Çelik’in telefonda söylediği sözlerin ifade özgürlüğü olduğunu belirterek “eğer Ayşe Öğretmenin söyledikleri suçsa biz de bu suça ortak oluyoruz” dedikleri için yargılanan 38 kişi ise ortak savunma yaptı.
Duruşma öncesinde adliye önünde de okunan savunma metninde şu ifadeler yer aldı:
“Biz aşağıda imzası olanlar, hakkında soruşturma açılan öğretmen Ayşe Çelik’in ‘söyledikleri suçsa, biz de bu suça ortak oluyoruz,’ diyerek destek olduğumuz için ‘terör propagandası’ yapmaktan yargılanıyoruz.
“Bu desteği, ölümlerin durmasını istemenin, ‘çocuklar aç susuz kalmasın’ demenin, yani en temel hak olan yaşam hakkını savunmanın ‘terör propagandası’ olarak nitelendirilemeyeceğine, insanlığın en temel ve haklı talebi olan yaşamı ve barışı savunma anlamına geldiğine inandığımız için veriyoruz.
“İnsanlığın en temel vicdani değerlerini savunmayı terör propagandası yapmak kabul eden bir zihniyet ve hukuk düzeninin, insan hakları ve demokrasiyle bağdaşmadığına inanıyoruz.
“Ölümlerin önünü almanın tek yolunun silahların susması ve barışın tesisi için diyalog olduğuna inanıyoruz.
“Hangi tehdit ve saldırı altında olursa olsun, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir devletin insan yaşamını ve barışı savunanlara ‘terörist’ ve ‘terör propagandacısı’ yaftası yapıştırması ve yargılaması kabul edilemez.
“Bu vesileyle hem yurt içinde hem de uluslararası alanda her türlü savaş ve çatışmanın barış ve müzakereyle sonuçlanması gerektiğine ilişkin talebimizi yineliyor ve barışı savunanların hemen beraat ettirilmesini istiyoruz.”
Savunmanın ardından Savcı, "Sanıklar söz konusu konuşmanın yapıldığı dönemde PKK terör örgütünün rolü hakkında ne düşünüyorlar?" dedi. Savcının sorusu üzerine hâkimler görüşmek istedi. Avukatların itirazı üzerine mahkeme başkanı bir avukata "Sus, otur" diyerek müdahale etti. Yaşanan tartışmanın ardından mahkeme savcının sorusunun davayla alakalı olmadığını belirterek soru sorma talebini reddetti.
Duruşma aranın ardından devam ediyor. (EA)
Duruşmadan notlarOya Baydar: Ayşe Çelik'in çığlığını duyduktan sonra vicdani sorumluluk nedeniyle çatışma bölgesine gittim. Gördüklerimden sonra onun çığlığına ortak olmak istedim. (Mahkeme başkanına) Siz gitseydeniz ve orada yaşananları görseydiniz siz de ortak olmak isterdiniz. Bu bir zihniyet yargılamasıdır. Şimdiye kadar çok fazla şeyden yargılandım. İlk kez yapmadığım bir şeyden yargılanıyorum. Prof. Gençay Gürsoy: Ben 1980 yılında askeri mahkemelerde yargılanmış ve beraat etmiş bir insanım. Dönemin Cumhurbaşkanı darbeci general hakkında "Ben bu insanla aynı coğrafyada ve çağda yaşadığım için utanıyorum" dediğim halde beraat ettim. Şimdi de, bu davadan bir an önce beraat kararı vermelisiz; bu karar "Bu ülkede yargıçlar var" denilmesini istiyorsanız size verdiğimiz bir şanstır. Adalete olan güven kaybının engellenmesi için de bir şanstır. Murat Çelikkan: İnsan hayatını ve barışı savunduğumuz için terör propagandasından yargılanıyoruz. Barışa hizmet için yaptığımız bir faaliyet terör progadangası kapsamına alındı. Barış politikası hükümetin 2.5 yıl resmi politikasıydı. Şimdi barış istediğimiz için terör propagandasından yargılanmamıza anlam veremiyorum. Şanar Yurdatapan: Ayşe öğretmen doğruyu söyledi. 30.12. 2015'te Sur ilçesine girdik. Orada yaşananları gördük. Gördüklerimize mi inanacağız, bir savcının masa başından yazdığı iddialara mı? Osman Gürhan Ertür: Bu iddianamenin bizimle hiçbir ilgisi yok. Çünkü söylediklerimizden değil, söylemediklerimizden yargılanıyoruz. Bu iddianame gelecekte hukuk suçu olarak incelenecek bir belgedir. Ahmet Dindar: Bu iddianameye söylenecek tek şey; Türkiye hukuk tarihinin hüzünle hatırlanacak dökümanlarından biri olacak. İfade özgürlüğü hakkımı kullandım diyeceğim ama genelde ifade özgürlüğü toplumun genelini rahatsız edici şeyler için kullanılır. Biz barış istedik, barış istemek toplumun genelini rahatsız ediyorsa ülkeyi kapatıp gidelim. Ayşe öğretmenleri susturursanız, ülke Ankara Katliamı'ndan sonra Konya'daki milli maçta ölenler anısına yapılan saygı duruşunu ıslıklayanlara kalacak. Bahri Belen: Bir hukukçu olarak söylemek zorundayım; bu iddianameyi hazırlayan savcı gibiler siyasi rüzgarla yelkenleri doldurabilir. Geçmişte bunun gibi iddianameler hazırlayan savcılar ve yargılamayı yapan hâkimler şimdi yargılanıyor. Savcı bu iddianemeyle, iktidara arkasını yaslayarak kahramanlık yapıyor. Dilek Gökçin Coşkun: Diyarbakırlı 8-9 yaşlarındaki çocukların çizdiği resimler bile, orada nelerin yaşandığını gözler önüne seriyor. Eski TGS Başkanı Ercan İpekçi: Kendimi sanık değil, gazeteci gibi hissediyorum. Çünkü ifadelerimizle tarihe not düşüyoruz. Gelecek kuşaklar bu karanlık dönemde yaşananları bu tutanaklardan anlayacaklar. Ferhat Tunç: Suç aranıyorsa suç şudur; barış yerine savaş politikalarının iktidar tarafından yürütülmesidir. Başbakan dün şort giydiği için tekmelenen kadınla ilgili şu yorumu yaptı: Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın. Barış talebi de devletin hoşuna gitmeyebilir. Devlet de mırıldansın. Bu kadar insanı mahkeme kapılarında süründürmesin; siz yargı mensuplarını da bu işlerle uğraştırmasın. |
Ne olmuştu? |
8 Ocak günü yayınlanan programda adının Ayşe Çelik, mesleğinin öğretmen olduğunu söyleyen bir izleyici programa telefonla bağlanmış, canlı yayında “Çocuklar ölüyor, sessiz kalmayın” demişti. İzleyici “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız? Sessiz kalmayın, insanlar, çocuklar ölüyor Burada yaşananlar ekranlarda çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” diye konuşmuştu. Programın sunucusu Beyazıt Öztürk de “Elimizden geldiğince duyurabileceğimiz yerlerden duyurmaya çalışıyoruz. Bu söyledikleriniz bize ders oldu. Daha da fazla yapmaya devam edeceğiz. İnşallah o söylediğiniz barış dilekleri en kısa zamanda gerçekleşir” diyerek Çelik’i stüdyoda alkışlatmıştı. Olayın ardından, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da Ayşe Çelik hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Kanal D'de yayınlanan Beyaz Show programında bir izleyici kadının telefonla bağlanıp “Çocuklar ölüyor, sessiz kalmayın” demesi nedeniyle Beyazıt Öztürk, program sorumlusu ve Ayşe Çelik hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturma başlatmıştı. Programın sunucusu Beyazıt Öztürk, programın yayını sırasında gürültülü ortam dolayısıyla Ayşe Öğretmenin dediklerini anlamadığını belirterek özür dilediği için soruşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, ancak program sorumlusu Kadir Turnalı’nın da Ayşe Çelik’le birlikte yargılanması savcı tarafından kararlaştırılmıştı. Bunun üzerine çeşitli mesleklere mensup aydınlar, Ayşe Çelik’in telefonda söylediği sözlerin ifade özgürlüğü olduğunu belirterek “eğer Ayşe Öğretmenin söyledikleri suçsa biz de bu suça ortak oluyoruz” diyerek kendilerini Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na ihbar etmişlerdi. Bakırköy Cumhuriyet Savcısı İdris Kurt, Ayşe Çelik’le birlikte sayıları 40’ı bulan bu kişilerin de terör propagandası suçuna ortak oldukları gerekçesiyle Ayşe Öğretmen’le birlikte yargılanmasına karar vermişti. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ise kanalara 900 bin lira para cezası kesmişti. Öğretmen Ayşe Çelik, Haziran ayında Silvan’da talimatla alınan ilk ifadesinde, sözlerinin arkasında durduğunu ve söylediklerinin içinde suç teşkil edecek bir ifade bulunmadığını, annelerin ağlamaması için toplumda bir duyarlılık yaratmak istediğini ve asıl amacının medyanın duyarsızlığına dikkat çekmek olduğunu belirtmişti. Öğretmen Çelik, kendisine yöneltilen suçlamayla ilgili asıl savunmasını yarın yapılacak duruşmada yapacağını da söylemişti. |